Nisan ayına bayağı bir haksızlık edilerek “1 Nisan” ya da “April fool”diye bilinen bir yalanlar yağmuru (veya şakalar) ile giriyor hayatımıza. Önceleri sadece insanlar arasında şakalaşmak amacıyla üretilen kuyruklusu kuyruksuzu birçok yalanlar, medyanın da işin içine dalmasıyla küresellik kazandı.
1 Nisan, tarihinin, Kıbrıs için bir başka anlamı daha var. Malum, Rum adadaşlar Kıbrıs’ın Yunanistan’la siyasal birliğe gitmesini ya da birleşmesini amaçlayan silahlı terör kampanyalarını bu günde, 1955 tarihinde başlatmışlardı.
EOKA terör örgütü lideri Grivas’ın neden başlangıç olarak 1 Nisan gününü seçtiği de anlaşılırdır. Gerilla veya tedhiş faaliyetleri açısından, 1 Nisan yalanlarına şakalarına karışmış bir başlangıcın kendisinin de, bir sis bombası olarak, kuşkular ve belirsizlikler yaratması istenmiştir. Bu da terörün amaçladığı korku ve şüphe dalgalarının yaratılmasına hizmet edecek uygun bir psikolojik zemin olarak görülmüştü.
Bu yıl, 2018 yılında yaşamakta olduğumuz Nisan ayı, Mart ayında ülkemizde beklenen yağışların gerçekleşmemesine nazire olarak, yağmurlarıyla da bizlerle şakalaşmaya başladı.Yağışlı havanın güzel bir şekilde devam ederek, adamıza bereketler getirmesini uzun ve susuz yaz aylarını daha da esenlendirmesini yürekten arzu ediyoruz.
Her yıl Nisan ayında yine Ortodoks Hristiyan Rum adadaşlarımızın geleneksel olarak kutladıkları bir de Easter diye bilinen yortuları vardır. Chhristmas’ta Hazreti İsa’nın doğum günü kutlayan adadaşlar, Nisan ayı içerisinde de Hz. İsa’nın haç’a gerilip öldürüldükten sonra, kapatıldığı mağarada yeniden dirilmesi olayını kutlamaktadırlar.
İşte bu dirilişi yeniden yenilenmeyi sembolize eden Easter bayramı nedeniyle Tek toplumlu (Rum) Kıbrıs Cuhuriyeti Cumhurbaşkanı Anastasiades bir Easter mesajı yayımlandı. Anastasiades bu mesajında, karşılıklı anlayış ve saygıyla adadaki ststükonun kaldırılmaya çalışılacağını söyledi.
Rum Lider ayrıca, AB uyumlu işlevsel bir çözümden de mesajında sözetti.
Işıklar içerisinde olsun merhum eski CTP genel başkanlarından Özker Özgür, birçok BM Güvenlik Konseyi raporlarında sıkça söz edilen, “statusquo” yani Türkçe deyimiyle, statüko’dan yazıları ve açıklamalarında  birçok defalar söz eder, Kıbrıs’taki “sürer durum”un devamının Gıbrızlıların yarana olmadığını anlatır dururdu.
Şimdi gelelim bu satatükonun başlangıcına. Kıbrıs’ta statüko, yani devam etmekte olan mevut durum, 1963 Aralık ayında, Kıbrıslı Türklerin silah zoruyla Kıbrıs Cumhuriyeti devlet organlarından kovulması ile başladı. Amaç Enosis’ti.
Haziran, 1967 tarihli Rum Meclis kararında, oy birliği ile alınan bir de “Enosis kararı” hala dosyalarda durmaktadır.
1974 yılında, hızlı milliyetçi Rum adadaşlar yarattıkları o günkü statüko yetmezmiş gibi Yunanistan destekli bir darbe ile Enosis’i fiili ve siyasi olarak da gerçekleştirmek istediler.
Sonuçta 3 garantör ülkelerden birisi olarak Türkiye müdahale etmek zorunda bırakıldı. Bu müdahale ile, 1963 Aralık ayında Lefkoşa’da yaşanılan bölünmüşlük adanın tamamına yayıldı. 1963 statükosuna eklemlenmiş bu statüko da o gün bugündür devam ediyor.
Tek (Rum) toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti , Kıbrıs Türk toplumu olmadan adadaki temel  statükodur. Bu statükonun BM üyesi olması, AB üyeliği olması, Kıbrıslı Türklerin rızası olmadan, bu yapıyı meşru ve yasal yapmaz.
16 Nisan, yemeğinde liderler, karşılıklı anlayış ve saygı temelinde Kıbrıs’taki eklemlenmiş statükonun gerçek nedenlerinden hareket ederlerse, pek ala bu statükodan çıkış yolları bulunabilir. Ve denizlere de yayılması engellenebilir.
50 yıllık görüşmelerde bu 55 yıllık eklemlenmiş statükoların üstesinden neden gelinememiş olduğu, öncelikle 55 yıllık tek(Rum) toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti statükosunda aranmalıdır.
Nisan ayının yağışlarını daha da bereketli kılma adına, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum liderlerin, öncekilere benzemeyen bir karşılıklı anlayış ve saygıyla hareket etmeleri mutlaka gereklidir. 
Siyasal eşitlik, ortaklaşmak ve paylaşmak adına, işlevsellik isteniyorsa bunun yolları bulunabilir. AB’la uyum da yakalanır.
Çözümsüz ve Tek toplumlu bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ne kabul edilmesi AB üyeliğine ve uyumuna gölge düşürmüyorsa, Birleşik Federal Kıbrıs Devleti’nde alınacak kurumsal kararlarda Kıbrıslı Türklerin etkin katılımlarının olması da gölge düşürmeyecektir, uyumu bozmayacaktır.
Yoksa “müstakbel Federal devlette de biz kararları kendi başımıza alacağız” denilecekse, bu devletin adı federal devlet olmaz, Tek toplumlu (Rum) Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1 Nisan şakasına dönüşmesi olur sadece.
Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu da böyle bir 1 Nisan şakasını yutmayacak kadar deneyimlidirler Rum adadaşlarıdan yana. Öyle mi? Öyle.