NASIL BİR SALDIRIYDI 15 KASIM 1967 SALDIRISI?

Harbottle saldırı için “güçlü (strong)”, “haklı gösterecek bir sebep yoktu”, “amansız (coup de grace) ve “vahşet (ferocity ve savagery)”, saldırı sonrası için “manzara bir mezbahayı (shamble) andırıyordu”  ifadelerini kullanmakta, ayrıca iki köyde evlerin “havan ve top ateşi ile” harap edildiğinden ve yağmadan (ransacked) da söz etmektedir. Harbottle, The Impartial Soldier, s. 153, 155-156, 160, 167.

Saldırıya asker olarak katılan Rum Marios Dembriyotis de, Sevgül Uludağ’ın kendisi ile yaptığı röportajda “Askerler evlere giriyor, hiçbir şey bırakmıyorlardı, her şeyi yok ediyorlardı... Evleri, eşyaları... Para çaldılar, altın çaldılar, mücevherleri topladılar...” ve “Komutan saldıracağımızı söyledi. Güçlü olmamız gerektiğini söyledi. ‘Bizi katliam yapmakla suçlayacaklardır, o nedenle oraya gidip topal bir tavuğu bile öldüreceğim’ demişti bize... Bu deyişi Yunanistan’da kullanıyorlar... Bize ‘Oraya gidip, herşeyi öldüreceğiz’ dediifadesini kullanır. (www.hamamboculeri.org)

Bunların yorumunu yapmak bile gerekmez. Ayrıca 24 şehidin 8’inin yani 1/3’nin ileri yaşlarda kadın ve erkek olduğunu ve bunların çoğunun evlerinde katledilmiş olduğunu, 80 yaşındaki bir şehidin canlı olarak yakıldığını bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bütün bunlar, Harbottle’ın, “amansız (coup de grace)”, “vahşet (ferocity ve savagery)” ve “mezbaha” nitelemelerini doğrulayan olgulardır.

15 KASIM 1967 SALDIRISI’NIN SONUÇLARI

Harbottle, “Barış Gücü”nün önleyemediği bu savaş toplumlararası farkların takdir edilmesine yol açan bazı seri hadiseler getirmiş” ve “o günün (15 Kasım 1967) “Kıbrıs’taki iki toplum için ve Kıbrıs Tarihi için bir dönüm noktası” olduğunu, “Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren ve adada büyük bir bunalıma yol açan” bir olay olduğunu dile getirir. Harbottle, The Impartial Soldier, 145, 160.

 Olayın “Türkiye ile Yunanistan’ı bir anda savaşın eşiğine” getirdiğini, Ercüment Yavuzalp de söyler ve “Geçitkale ile Boğaziçi krizinde en fazla kaybeden tarafın Yunanistan olduğu” saptamasını yapar. (Yavuzalp, Kıbrıs Yangınında Büyükelçilik, s. 110.

Papageorgiou, “1967 Geçitkale Harekâtı Elenizm Waterlosu olmuştur” demektedir. Papageorgiou, Ebihirisi Kophinou, s. 15.

Klerides’e göre ise Geçitkale Harekâtı, politik sonuçları bakımından Rumlar için bir milli felakettir.” Klerides’in kullandığı bir ifade de “Geçitkale felaketi”dir.  (Bak: Papageorgiou, Ebihirisi Kophinou, s.  75.

15 Kasım 1967 saldırısına Türkiye’nin tepkisi sert oldu. Harbottle, o günlerde, BM Barış Gücü gözetleme postalarının “İngilizce ve Rumca yayın yapan bir istasyondanRumlara yönelik bir ihtar yayını işittiklerinden söz eder. Bu yayında, bu akşam geliyoruz, savaşmaya kalırsanız öleceksiniz”  deniyordu. Harbottle,böyle bir yayını işittikten sonra, çıkarma birliklerinin yola çıktığına inanmıştık” diye ekler. Habottle, The Impartial Soldier, s. 165.

Sonuçta her zaman olduğu gibi, ABD araya girdi ve Harbottle’nin olacağına inandığı çıkarma gerçekleşmedi. Buna karşın, Türkiye’nin istem ve baskısıyla bazı somut sonuçlar alındı:

İşgal edilen Geçitkale/Köfünye ile Boğaziçi/Aytotro derhal boşaltıldı. Rum yönetimi, ilk kez uluslararası camia önünde tazminat vermeyi ve dolayısıyla saldırganlığını/suçluluğunu kabul etti. Yıkılan ya da zarar gören binalar onarıldı.

Bu olayın birçok yansıması oldu. En önemlisi, silahla Kıbrıs Türkleri’ni silahla susturamayacağını anlayarak politikasında taktik değişik yapan ve Enosis hedefi için zamana oynamaya başlayan Makarios, ayrıca 1965’te yapılamayan Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılmasına karar vererek, bir anlamda halkından güvenoyu almak istedi ve yeniden seçilerek istediğini aldı.  Bu durum karşısında Türk tarafı da Şubat 1968’de Cumhurbaşkan Yardımcılığı seçimini yaptı ve Dr. Fazıl Küçük yeniden Cumhurbaşkan Yardımcısı seçilerek Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Yardımcısı ve Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı olarak görevini sürdürdü.

Günümüzde de devam eden görüşme süreci, Denktaş’ın Ada’ya dönmesinden kısa bir süre sonra 1968 yazı başında Beyrut’ta başladı.

Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi’nin kurulması, ardından geçiciliğin kaldırılması, başa otonom kavramının konması, Kıbrıs Türk Federe Devleti süreçleriyle KKTC’ye ulaşan devletleşme süreci de 15 Kasım 1967 ile başlar.

Ve en önemlisi Enosis hedefini zamana bırakan Makarios’la 1966’da iktidarı ele geçiren Yunan cuntası ve EOKA B olarak örgütlenen Kıbrıs’taki müttefikleri arasında sürtüşme başladı. Bu bağlamda Makarios’a suikastlar düzenlendi ve sonunda 15 Temmuz 1974 darbesi yapıldı. Darbe de onbir yıldır yapılamayan müdahaleyi getirerek Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te Barış Harekâ’tının yapılmasına olanak verdi.

15 Kasım 1967’de Rum-Yunan güçlerinin Geçitkale/Köfünye ve Boğaziçi/Aytotro’ya saldırısının görünür nedeni bir köy yoluydu ama özünde Rum Meclisi’nin 26 Haziran 1967’de oybirliği ile aldığı Enosis  kararı konusunda Türkiye’yi sınamak vardı. Bu sınama Enosis’i hayalleştirip ütopyalaştırdı.