2019’un ilk gününde, sanattan söz etmeye ne dersiniz? Genelde giden yılın değerlendirmesi yapılır yeni yılın ilk yazısında! (Ya da giden yılın son yazısında) Benim içimden gelmiyor bir sürü olumsuzluklardan söz etmek! 2008 yılı berbat bir yıldı, eğer onu değerlendirmeye kalkarsam olumsuzlukları peş peşe sıralamam gerekecek!

      Elbette ki güzellikleri de var 2008’in! Özellikle sanat, edebiyat bağlamında! Bu bağlamda   2018’in son ayındaki iki sanat olayından söz edeceğim.    

SANAT ÇINARLARIMIZ

      Önce, Kıbrıs Fotoğraf Sanatı Derneği KIFSAD’ın gerçekleştirdiği “Sanat Çınarlarımız”  etkinliğinde söz edeyim.

      “Sanat, iç dünyanın farklı yetenekler, farklı ifadeler, farklı sesler ile dışa vurumudur bir anlamda! Sanat adına adımlar atan insanların dışa vurumları ise, farklı tarzlarda sunulur. Kimisi sözcükler kullanır, kimisi müzik aletini, kimisi sesini, kimisi fırçasını ve tuvalini, kimisi kara kalemini, kimisi ışık ve perdesini, kimisi sahnesini, kimisi de toprağını! Ellerine kalemin karası, boyanın rengi, toprağın tortusu, mumun isi, enstrümanın teller ve tuşları, ciğerlerine sahnelerin tozları bulaşmış nice emektarımız var. Kıbrıs kültür ve sanatına nice eserler üretmiş ve halen üretmeye de devam eden sanatkârlarımızı hatırlamak, onların çalışma ortamlarını gösterebilmek, onları siz değerli okur ve fotoğraf izleyicilerine sunabilmek, derneğimiz üyeleri adına çok büyük bir onurdu. Bu kapsamda oluşturulan projemize 21 fotoğraf sevdalısı üyemiz katılmıştır. Toplam on grup oluşturulmuştur. Bu on grubun dokuzu kendi seçtikleri birer sanatçımız ile, bir grubumuz da üç kişi olduklarından iki sanatkârımız ile çalışmalar yapmışlardır. Bu katalog yalnız bir fotoğraf kataloğu olmayıp sanatkârlarımızın hayatlarının belgelendiği, sözlerinin ve özgeçmişlerinin olduğu arşiv niteliğinde, günümüzü geleceğe, gelecek nesillere taşıyacak kıymetli bir eserdir. Kıbrıs Fotoğraf Sanatı Derneği, adında bulunan SANAT kelimesinin hakkını ülkemize çok hizmetleri geçmiş, Kıbrıs sevdalısı emektarlarımıza karşı vefa görevini yerine getirerek vermiştir. Medeniyetler sanat yapıtları ile anılmaktadır. Ülkemiz sanatına hizmette bulunabilmek biz KIFSAD üyelerinin en büyük gururu olmuştur.”

      Yukarıdaki alıntı, “SANAT ÇINARLARIMIZ” etkinliğinin kataloğunda yer aldı.   

      “Sanat Çınarlarımız” olarak nitelenen on bir kişinin onar fotoğrafı 4 – 8 Aralık 2018 tarihlerinde Lefkoşa AKM’de sergilendi. Fotoğraf sanatçılarının seçtiği on bir kişi arasında ben de vardım. İki genç fotoğraf sanatçısı, Aliye BOZDAĞ ile Ayşe RUH OĞUZ, beni tercih ettiler. Sergide, iki gün evime gelerek saatlerce çalışmalarının ürünü olan beşer fotoğrafları yer aldı.

      Katalogta “SANAT ÇINARI” olarak yer alan on bir kişinin özlü deyişlerine de yer verildi. Bu deyişleri paylaşmak istiyorum:            

      Semral ÖZTAN: “Ben kendimi kille ifade ediyorum. Siz kile bir kez dokunun, o sizin kalbinize dokunsun.. 

      Mustafa TOZAKI: “Karikatür sanatı, insanlara doğru mesaj vermek için yapılacak ise çok çizgi ve çok söze gerek yoktur. Birkaç çizgi, vermek istediğiniz mesajı anlatacaktır.”

      Aytaç ÇAĞIN: “Bir toplumun kültürü ve gelişmişliği, sanata verdiği değerle ölçülür.”

      Emin ÇİZENEL: “Adını hala koyamadığım bir hasretin vücut bulduğu bu atlas, hala bir ADA’yı tarifliyor.”

      Arman RATİP: “Yurt dışındaki konserlerime çok önem veriyorum. Yurt dışındaki birçok müzik festivalinden davet alıyorum. Kendim de başvuru yapıyorum. Yaptığım başvurularda kendilerine bir şart koyuyorum: !Beni davet edecekseniz, davete Turkish Cypriot pianist from Turkish Repablic of Northern Cyprus yazacaksınız.’”

      Orbay DELİCEIRMAK:

      “- Şiirlerim kalacaksa kalsın; öyle bir derdim yok.

      “- Ben ölünce, ölmek isterim.

      “- Tarihin işi mi yok da beni yazacak.

      “- Kırk yıl şiir yazdım, üç yıl fidan yetiştirdim. ‘Bir fidan yetiştirmek, şiir yazmaktan çok daha güzel.

      “-Şiire yardım ve yataklık yapmaktan sanıktır aşk.

      “-Aşk ve…”

      Musa KAYRA:

      “BELEDİYE PAZARI (BANDABULİYA) SERGİSİ NOTLARI - 9. 5. 1988.

      “Bugün Pazartesi. Sabah saatın dokuzu. Haftanın ilk günü olmasına ragmen çarşı tenha. Alış veriş etmeye gelenlerin çoğu orta yaş ve üzeri kişiler. Yaşlı emekliler çoğunlukta. Serginin önünden geçenlerin yüzde sekseni, sergilenenlere karşı çok duyarsız. Ben ve çizgilerim, orda o mekanda ve o zaman boyutunda yokmuşuz gibi! Varım da, sadece ben farkındayım onların. Insanlar beni görmüyorlar, duymuyorlar. Durup izlemekten, sıcak bir bakıştan da geçtik; ama soğuk bir yan bakış bile yok. Yoksa o da mı para karşılığında! Aynı gün öğleden sonra sergiyi Pazar’ın en dip noktasına, Cuma Pazarı yapılan yere taşıyorum. İpimi gereken, yaşlıca bir kadın ekmeğiyle oynadığımı düşünerek soruyor: ‘Ne satacan ya oğlum sen?’ diye çıkışıyor. ‘Bir şey satacak değilim, merak etme teyze’ dedim. Rahatladı. Derin bir nefes çekti ve ben karikatürlerimi, gerdiğim ipe mandallarla tuuturmaya çalışırken, bana acıyarak bakmaya başladı. Yadırgamadım; çünkü yaptığım işin ne kadar soylu bir iş olduğunu farketmeyenlerden sadece birisiydi zavallı kadın. Aslında kadına hak vermemek elde değil; çünkü insanı insann yapan  tüm değerlerin metaya dönüştürüldüğü bir ortamda, kadının bana acıyarak bakması bile, onda insanî değerlerin henüz yok olmadığının kanıtıdır.”                 

      Yaşar ERSOY: “Yaşar Ersoy bu toplumun sath-ı mailini kocaman bir sahneye dönüştürmeyi ve üzerinde hem sanat hem de eylem yapmayı başarmış, iflah olmaz rejim karşıtı bir sanatçıdır. Sadece sahnede değil, bu ülkenin yaşamında etkin rol aldı. Egemenler karşısında; nerdeyse yarım yüzyıldan beri hep toplumu savundu.”

      Mehmet ERTUĞ: “Geçmişi olmayanın geleceği olamaz; sanata ilgi var oldukça var olur sanatçı.”

      Salih ORAL: “Haziran’ın 16’sı, Baf’ın Fasula köyünde yapılan düğünümüz. Geleneklere uygun olarak, davul zurna eşliğinde gelinin köy gezisi, bayraklarla süslü düğün evi ve misafirlerimiz. Gelin için yakılan kına gecesinde kadınlar müzik eşliğinde yemekler yeyip oyunlar oynayarak eğlenirler. Kınanın ertesi günü yorgan kaplama, herse pişirip dağıtılması yapılır. Öğleden sonra düğün başlar, gelinle damat tebrikleri kabul ederler. Takı olarak o dönemde genelde asma yaprağı denen, Kıbrıs beş lirası takılır. Toplanan gelir ile gelin ve damada ev, eşyalar ve araba alınması için katkıda bulunulur.”

      Sanatçının kendi düğününü resmettiği “DÜĞÜN” isimli tablosunun hikâyesi…   

      İsmail BOZKURT: “Kitap benim hayatıma ilkokul sonlarında girdi ve yazmayı da peşinden getirdi. Ne kitap, ne yazma bir daha hayatımdan çıkmadı; hayatımın kitapsız - yazmasız dönemi olmadı. Bugün, değeri biçilmez iki hazinem vardır: Kitaplarım ve yazdıklarım. Çocuklarıma, torunlarıma ve halkıma bırakacağım miras, bu iki hazine olacaktır.”  

 

      SONUÇ OLARAK , işin içinde kendim de olduğum için konuşmak kolay değil ama yine de bu çalışmanın iyi düşünülmüş, anlamlı, derinlikli, içerikli, nitelikli bir vefa örneği olduğunu söylemeliyim.  KIFSAD’ı içtenlikle kutlarım. Ayrıca sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Fotoğraf sanatçılarına, katkısı olan herkese de teşekkür ederim. Ve tabii ki benim “meleklerime,” beni tecih edip iki günlerini beni resimlemek için harcayan Aliye BOZDAĞ ile Ayşe RUH OĞUZ’a da sonsuz teşekkürler!

      Sergilenen resimlerden sağlanan gelirin “Kemal Saracoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı”na bırakılmış olması da anlamlı, teşekküre ve takdire layık bir yaklaşım oldu.  Kutlarım.

TÜRKAY ILICAK’IN AHŞAP HEYKEL SERGİSİ

            Türkay Ilıcak’ı yıllar once tanımıştım. Hazırlanmakta olan Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi’nde TÜRKAY ILICAK maddesini yazma işi bana kalınca, onu ve özellikle edebiyatçı/şair yönünü daha iyi tanıdım. O, birçok yönüyle “bilge ozan” da diyebileceğimiz, Kıbrıs Türk Edebiyatı içinde özgün bir yeri olan ve edebiyat tarihinde yer verilmesi gereken bir edebiyatçıdır. Şairliği çok yönlüdür. Özdeyiş nitelikli çok sayıda kısacık şiirleri ve özgün manileri muhteşemdir. Şiir, mani ve düzyazılarıyla, Kıbrıs Türkleri’nin yoğun olarak göç edip yerleştiği Avustralya’yı birçok yönüyle edebiyata yansıttı ama o, yalnız Kıbrıslı bir Türk değil, dünyalı bir insandır da! Aydın kafalıdır ama körü körüne Batıcı değildir. Tarihi, dili, kültürüyle Türk ve Kıbrıs Türkü olmaktan onur duyan bir dünyalı insandır.

Yalnız şair ve yazar değil, resim, heykel ve müzik sanatçısıdır da!

Artık yollattığımız 2018’in son günlerinde, 24 – 27 Aralık 2018 tarihlerinde, “İçimizden Biri Ahşap Sanatı ve Kitap Tanıtım Sergisi” açarak ürettiği ahşap heykelleri sergiledi. İçtenlikle çok güzel bir sergi olduğunu söylemeliyim. Berbat 2018’in güzelliklerinden biriydi. Türkay Ilıcak’ı hem kutlarım, hem ona teşekkür ederim. Bize güzellik yaşattığı için!

NOT: Yeni yılınız kutlu olsun! Daha nice nice, güzelliklerle, sanatla, edebiyatla dolu mutlu yıllar dileği ile!