Bugün 21 Aralık...
Toplumsal varoluş kavgamızın 54’üncü yıldönümü...
Yokluk, yoksulluk ve acı dolu koskoca 11 yılın yoluna koyuluşumuzun ilk adımları!...
KKTC temeline 54 yıl önce mızrak gibi çakılan en onurlu günler, haftalar, aylar ve yıllar...
Bugün bağımsızlık ve özgürlük mücadelemizin en uç noktası olan DEVLET OLMA olgusuna sahip olarak o günleri anmaktayız.
Anmak!...
Yeniden yaşamaktır...
Aslında Kıbrıs Türk halkı olarak 54 yıl öncesinin bugünününe dair söyleyecek çok şeyimiz olmalı!... 
Yaşamak, o günlerden yeni yeni dersler çıkarıp, ileri, daha ileri adımlar atabilmenin muhasebesini yapmak demektir...
Ama yapıyormuyuz... Ben sanmıyorum! 

*****

1974 Mutlu Barış Harekatı ile başlayan örgütlü devlet olma sürecinin 43’üncü yılındayız. kim ne derse desin bu gün, birçok batı ülkesine bile “Durşunda” dedirtecek demokratik ve çağdaş bir ülkeyiz... Eksikliklerimize, yönetsel bozukluklarımıza, sosyo ekonomik ve siyasal iç huzursuzluklarımıza karşın başta ABD olmak üzere batı dünyasının gözüne batan, daha da ilerisi bizden sonra başlayan bağımsız Türk Devletleri hareketinde örnek alınan bir devletiz...
21 Aralık, 1963 ve ardından gelen karanlık günlerde, av tüfeği tutan ellerimiz şimdi devletimizin bayrağını tutmakta, çoçuk denecek yaşta mazgal deliklerinden yıllar yılı Rum vahşetini izleyen gözlerimiz, şimdi dışa açılacak, dünyaya serpilebilecek kapılar aramakta, sosyo- ekonomik gelişmenin yollarına koyulmaktadır!... 
43 yıldır bizi anlamayan, bu adada hakkın teslimiyetine yanaşmak istemeyen Haçlı zihniyetinin sembolleştiği batı dünyasının bu kapıları tutmasına karşın inançlıyız...
Direncimiz, ne dış ambargolar, ne de içteki sosyo ekonomik ve politik kaoslara karşın kırılmış değildir...

****

Devlet olma olgusuyla gündeme gelen sosyal hak ve menfaatler, bugün Kuzey Kıbrıs’ta önemli boyutlara ulaşan bir bunalım yumağı oluşturmuşsa, genç kuşaklar içinbu yumağı çözmek zor değildir!. Ancak biraz daha gayret, biraz daha cesaret... 
Biraz daha korkusuzca mücadele azmi ve tabii ki fedakarlık!...
Yeter ki, herkes elini vicdanına koyarak bu ülkede sosyo ekonomik çıkarlar elde etme yarışında alabildiğine arsız davranılıp, bu genç devletin kaldıramayacağı yüklerin yaratıldığını kabul etsin...
İşte, İktidarıyle-Muhalefetiyle 1977 yılında kol kola girip bireysel çıkarların iştahına kapılarak yapılan emeklilik yasası!...
Bu devletin ekonomik gücü hesaplanmadan, gelecek kuşaklar düşünülmeden, sadece “TÜRKİYE VERECEK BİZ PAYLAŞACAĞIZ” zihniyetinin hakimiyeti altında uygulanan, ama Mecliste ele alındığı sırada böyle bir yasaya karşı çıkan basını bile yine İktidarıyle-Muhalefetiyle birlikte susturma taktiğini uygulamaktan geri kalmayanlar, yaşlarını başlarını alanlar hatta bu dünyadan göç edenler bile ülkenin içine düştüğü Kamu Yönetimi ve işsizlik krizinin sorumluluğundan kurtulamazlar...
Devlet sırtından bireysel avanta elde etme hesaplarının Meclisi alet ederek yaşama geçirilmesinin faturasını, bugünün yarınından endişeli işsiz genç kuşaklar ödemektedir.

Ardından gündeme getirilen İskan ve Eşdeğer uygulamaları... Ve günümüze kadar dayanan toplumsal adaletsizliklerin yaşandığı gerginlikler...  
43 yıldır “sen aldın, ben almadım” kavgaları toplumsal bir yara olarak durmakta... Hakettiğini alamayan yüzlerce insan bekleyip durdu ve hala durmaktadır... Ama o’ hak nerede? Kim bilir? ...

****

Özetle;
 21 Aralık, 1963 kapkaranlık günlerinden bu güne dek 54 yıl geçti.
O günden bugüne, adım adım büyüdük...
...Ve nihayet devlet olduk... Barışa, çözüme ve iki bölgeli federal bir yapıya doğru yol aldık.
 Emekle, alın teriyle, kanla, canla...
Bu halk, yokluklara, yoksulluklara yıllar yılı gögüs açarak direnmesini bildi... Onurla dayandı ve sonuçta bundan hak ettiği gururu duydu.
Ama yukarıda sadece birkaç örneğine el attığımız toplumsal sorunlar karşısında, bu gün neden direnemiyoruz.
Hak, sosyal adalet, neden sokakta partizanlığın pazarlık konusu yapılıyor? 

21 Aralık’ta bir kez daha düşünelim.. 
Gelecek için üşenmeden düşünelim! 
“Biz, hangi günler için direndik, baş eğmedik” diye bir kez daha düşünelim!...  
Bu seçim ortamı işte tam şimdi bunu düşünmenin zamanı!