Saat 07.00

İlk temas,

İlk çığlık,

İlk nefes…

“Hoş geldin bebek.”

Ve hayat tercihlerin kadar başlıyor.

Ve hayat “alın yazın” ile buluşuyor.

Doğduğun coğrafya ile “hayat”...

Sen ve etrafındaki on kişi kadar “hayat”…

Yaşamak hapsedilemez!

Fransız Filozof Albert Camus’ya göre;

“Mutluluk ve keder, yaşam ve ölüm, karanlık ve aydınlık!” arasında geçen zaman dilimidir hayat.

  • 24 Temmuz 1923 Türkiye’mizin bu günkü sınırlarının çizildiği Lozan Antlaşmasının imzalandığı gün.
  • 1936, İspanyol iç savaşının, Temmuz sıcağında Annelere akıttığı göz yaşları!
  • 24 Temmuz 1958 günü Türkiye’nin Kıbrıs’a “Asker gönderme” talebinin Birleşik Krallık tarafından reddedilmesi.
  • 24 Temmuz 1783’te devrimci lider Simon Boliver’in doğum günü.
  • Benim doğduğum günden tam on yıl önce, yaşanan bir eylemde: “6. Filo Defol!” Türkiye Devrimci hareketinin ve altmış sekiz kuşağının, ilk kaybı Vedat Demircioğlu! Polislerce pencereden atılarak öldürülür. 

24 Temmuz 1978 haftanın ilk iş günü, sabah saat 07.00’da, yaşamla – ölüm arasında başladığım serüvene, heyecanla ve merakla devam ediyorum.

Daha neler getirip, götürecek bu mistik yolculuk, bekleyip göreceğiz.

İlk masallar, ninniler, tınılar, geride kaldı; hayaller kurabiliyorum şimdi!

İlk adımlar, tökezlemeler, geride kaldı; koşabiliyorum şimdi!

İlk sözcükler, anlamsız heceler, sesler, geride kaldı; bülbül gibi şakıyorum şimdi!

Ana Sütü,

Baba şefkati…

Düştüğüm yerden yalınız kalkabiliyorum şimdi!

İlk, okul üniformam;

Sıra arkadaşlarım,

Öğretmenlerim,

Kantinciler,

Bevvap teyzeler…

İyiler ve kötüler hepinize selam olsun.

Kardeş heyecanı,

Paylaşmak,

Sevmek,

Kavga etmek!

Ölümüne sevmek,

Özlemek…

Ölümüne özlemek. Sana da selam olsun küçüğüm.

Mezuniyetler, karneler, diplomalar…

Başarılar ve başarısızlıklar;

Belgelenenler ve belgelenemeyenler,

İyi ki varsınız, var olacaksınız!

Akıl yolları, anlaşmalar, ayrılıklar, küskünlükler, tartışmalar, anlaşmazlıklar…

İyi ki varsınız, var olacaksınız!

Eyyy ilk Megafon! Memleket sevdasıyla çığırtkanlık yaptığım Eyyy ilk Megafon!

Mücadele bilincinin aşılandığı günler, Eyy ilk mikrofon, İnönü Meydanındaki, o ilk mikrofon, Şeher sokaklarında omuz omuza yürürken boynuma astığım o ilk yasemin dizisi…

İlk tiyatro sahnesi, ezberler, doğaçlamalar, tiratlar…

Gazete sütunlarına, yazılan ilk cümleler, duygular, gaileler…

İyi ki vardınız, var olacaksınız.

İlk sevdam, hayat arkadaşım, çocuklarımın anası;

Aynı evde düşe – kalka,

Aynı evde çoğalarak,

Artarak, mutluluk.

Aynı evde keder.

Paylaşarak azalan keder.

Aynı evde dayanışma!

Selam olsun sana,  ailem.

Hektarlarca yarası, karası, kiri bitmeyen; Ülkem!

Denizin tuzu kadar, tuzu kuru insan müsveddesi yarattığın ülkem!

Savaşlarına, kayıplarına, yangınlarına, prangalarına, dününe, bugününe göz yaşı döktüğüm ülkem…

Daha güzel yarınlar için fikir bilettiğim,

En güzel, mutlu ve özgür günlerimiz için hiç durmadan çalıştığım ülkem…

Selam olsun çıkarsız, hesapsız, samimiyetle seve bilen tüm dostlarıma.

Selam olsun, devlet için, toplum için; aşkla, azimle, emek veren, ter döken tanıdığım - tanışamadığım herkese.

Bu gün 24 Temmuz.

Aydınlık ile karanlık arasında bir “an”

Bu gün 24 Temmuz.

Varoluş ile yok oluş arasında bir “bütün”

Hayatıma giren bütün canlılar, siz de iyi ki varsınız.

Yaşanmışlıklar sefa da getirdiniz cefa da!

Olduğun gibi gel yeni telaşım,

Sevdiklerimle gel, sağlıkla gel…

Seni de yaşamak istiyorum, doya doya…