Bu ülkede yıllardır, kurulan sömürü ve vurgun düzeni içinde çalışan halkın büyük bir kısmı asgari ücretle yarı aç- yarı tok yaşamaya mahkum edilirken iktidarı her nasılsa ele geçirmeyi beceren siyasetçiler Mercedes gibi lüks makam araçlarının alımı ve gereksiz yurtdışı seyahat  gezileri, ve gereksiz resmi yemek ve kokteyller yanı sıra saymakla bitmeyen harcamalara olan ilgileri hep gündemde olmuştur.

Aslında, Kıbrıs Türk halkının siyasi yaşamındaki Mercedes makam arabası kavgaları taa 1970’li yıllara kadar dayanmaktadır.

1974 Barış Harekatı sonrası Rum ganimetleri arasında önemli bir yer tutan dönemin oto galerilerindeki yüzlerce lüks aracın paylaşımında da kızılca kıyametler kopmuş, dönemin ileri gelenleri arasında büyük kavgalar yaşanmıştı!...

İlk araba paylaşımı çekişmesi; 1975 Federe Devletin kuruluşunda görev alan Kurucu Meclis üyelerine “sembolik fiyatlarla” verilen 0 km lüks arabalar olmuştu…

Bu imkandan dönemin UBP- Denktaş iktidarı mensuplarından önce davranan bazı ateşli muhalefet milletvekillerinin yararlanması oldukça sert tepkilere yol açmıştı…

O günlerde en uzun ve yıllarca akıllardan çıkmayan tartışma, Devlet Başkanı Denktaş’a tahsis edilen sarı renkli son model bir Mercedes olmuştu…

Bu, günlük politikaya o denli bir malzeme yapılmıştı ki, toplum olarak yeni yeni başlayan parlamento ve diğer seçimlerde Denktaş aleyhine propaganda malzemesi yapılarak; meydanlarda “yellow submarine” şarkıları çalınıyordu…

UBP- Denktaş, TKP rekabetinin tavan yaptığı bu ilk seçimlerdeki meydanlarda neredeyse sarı Mercedes’e değinmeyen bir tek aday yoktu.

O günler böyle geçtikten sonra, daha sonraki yıllarda Derviş Eroğlu’na tahsis edilen beyaz renkli bir Mercedes günlerce gündemde kalmış ve siyasetin ana malzemesi yapılmıştı…

90’lı yılların başında bunu da atlattıktan sonra CTP iktidarı ile tanışan Kıbrıs Türk halkı o günlerde gündeme gelen makam arabalarının beyaza büründürülmesi kararı karşısında adeta şok olmuştu…

Emek, hak adalet söylemleri ile iktidara gelen bu ekibin süt beyazı makam araçlarında süzülerek geçtiklerini seyreden halk neye uğradığını şaşırmıştı…

İşte son günlerde yaşadığımız 18 adet Mercedes alımı kabusu da adeta o geçmiş depremlerin artçıları gibidir.. İktidara gelen ve böyle şeylere alışkın siyasi parti ileri gelenlerinin harcama yetkisini ele geçirir geçirmez ilk iş olarak makam arabalarını yenileme gayreti içine girmeleri çok da şaşırtıcı değildir..

Dediğim gibi bu, sadece şimdilerde böyle değil, 30-40 yıl öncesinin hükümet oluşumlarında da tekrarlayan bir tiyatro gibidir… Seyret gitsin!!! Ve unutulsun!!!

Son 18 Mercedes olayında da bu böyle olacak… Hükümet kesinlikle halkın tepkisine yol açan 18 Mercedes alımından vazgeçecek değil… Geçmişte de böyle bir duyarlılığın yaşandığına hiç tanık olunmadı, şimdi niye olunsun…

Yollar sokaklar bakımsızlıktan, alt yapı yetersizliğinden, çukur ve yıkıntıdan geçilecek halde değil ama o makam araçlarına kurulan siyasetçilerin bu manzaraları izlerken ne hissettiklerini sanırım herkes merak etmektedir…

Örneğin Lefkoşa’nın en işlek yollarından Yenişehir Şht Ecvet Yusuf Caddesi veya Atatürk Stadyumundan Sanayi Bölgesi/ Cezaevi yolu,  çağdışı yol manzaraları ile bu pahalı makam arabalarını sayın bakanlar birbirine nasıl uyumlaştırdılar? Ne dersiniz?

Onların umurunda değil mi!..

Doğru, umurlarında olsaydı milletin daha önemli ihtiyaçları ortada dururken ve bunca tepki karşısında böyle bir satın almaktan derhal vazgeçerlerdi.

Vazgeçmediklerine göre, bundan sonra vatandaşa, söz konusu Mercedes’lerde kurum kuruma oturan bakanları seyredip, nasıl endam kırarak “luggodan geçilmeyen mahallelerinde” caka satma hevesinde olduklarını ibretle izlemek kalıyor..

Bekleyelim bakalım neler olacak…