Uzun zamandan beri süregelen İngiltere’nin AB’den ayrılma konusu, nihayet sonlandı ve AB’den, tıpkı bir buzulun aysbergten kopuşu gibi İngiltere koptu.

                AB’nin iki üst düzey yetkilileri duygularını Hürriyet Gazetesi’ne şu sözlerle anlattılar:

                 “Birleşik Krallık,  Avrupa Birliği’nden 31 Ocak 2020 tarihinde ayrıldı.  Ve biz, ailemizin bir ferdini kaybettik.  Bu, tabii ki Avrupa vatandaşları ve İngiliz vatandaşları için hüzünlü bir andı.  İşin duygusal yanını bir kenara bırakırsak,  1 Şubat, tarihi ama dramatik olmayan bir gün oldu.  İngiliz seçmenin %52’sinin aldığı bu bağımsız karara daima saygı duyduk ve şimdi ilişkilerimizde yeni bir sayfa açmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.”

                Evet, AB’nin üst düzey yekililerinin tanım ve duyguları böyle.

                Onlar bu ayrılığın dramatik olmadığını ifade ediyorlar da, bana göre biraz da dramatik bir ayrılıktır bu.

                1 Şubat’a gelinceye kadar yaşananlar, referandum, çoğunluğun egemen olduğu Brexit kararı, adeta İngiliz halkını ikiye böldü.  Pek çok çatışmalar oldu.  O çatışmaların temelinde, AB’den  ayrılmak isteyen nüfusun beynindeki gerçek, “İngiltere’nin tamamen bağımsız ve özgürlük kavramı içinde yeniden eskiye dönüşü” çağrıştırdı.  Bu ayrılışı kutlayanlar, elbette ki çoğunluğu temsil eden halktı.  Onlar sabahlara kadar çılgınlar gibi eğlendiler, Trafalgar Meydanı’nda şampanya patlattılar ve güçlü sloganlar attılar.

                Onların bu çılgınlıklarına inat, AB’den ayrılmak istemeyen nüfus da anti bir davaranış içinde güçlü sloganlar atarak bu ayrılışı protesto ettiler.

                Bu aryılık İngiltere ve AB’ye ne getirecek, ne götürecek?

                Bir defa tüm AB ülke halklarının bütün AB üyesi topraklarda özgürce seyahat etme, dilediği yere dilediği şekilde gitme, giderken de gümrüklerdeki özgürce geçişler gibi avantajlar vardı.

                O demografik değişimin zaman içinde farklı bir biçime dönüşüp, yeni çatışmalara gebe olacak mı İngiltere?

                AB yetkilileri bizim parmak bastığımız bazı zorluklara da temas ediyorlar ve Brexit sonucuna ilişkin şöyle diyorlar:

                “En azından şimdilik vatandaşlarımız, işletmeler, kamu idareleri, ve uluslararası ortaklarımız nezdinde aksaklıkları asgari düzeye indiriyor.  Dolayısı ile geçiş süreci ile birlikte belli bir ölçüde devamlılık sağlanacak.  Söz konusu görevin ölçülerini dikkate alacak olursanız, bu hiç de kolay bir süreç olmayacak.”

                AB’nin kuruluşunda önemli bir varlık gösteren İngiltere, bu kuruluşa girdiği günden bugüne kadar kendi parasından asla vazgeçmemiş ve her zaman kendi parası sterlinin piyasa değerini koruyarak ekonomik dengeleri korumasını bilmiştir.

                Mesela AB’ye girip de kendi parasından vaz geçip, euro kullanmaya başlayan başka ülkelerin de kendi iç çatışmaları olmuş ve hala olmaktadır.

                Bu iç çatışmaları ve başkalaşımları görünce, “AB’nin çatısı çatırdıyor mu?” sorusu geliyor akla.

                Kabul etmek lazım... İngiltere’nin çok güçlü bir ekonomisi ve çok güçlü bir ticaret kervanı vardır.  İşte kastedilen o değişim ve kopmadan kaynaklanan biçimsel yeni uygulamalardır.

                Bu durumda İngiltere’nin AB ile yeni bazı anlaşmalar yaparak yeni durumuna geçişi sağlaması heyli zaman alacak gibi görünüyor.

                Yeni uygulamalarden etkilenecek olan ticaret sektörü, ne kadar ve hangi oranda etkilenecekler bilinmez.  Lakin içteki siyasi çatlaklıklar, sanırım şimdiki iktidarı ya koltuğundan edecek, ya da siyasi yapısını pekiştirecek.  O nedenle İngiltere’nin AB’den ayrılmasının getirecekleri ile götürecekleri hangi oranda bir iç çatlamaya veya iç çatışmaya vesile olacak bilinmez.  Bunu da zaman içinde göreceğiz.