Yazıldığı ve BM tarafından da yayımlandığı için var değildir insan hakları.

Tabiat ana yasasının birinci maddesi yaşama hakkıdır, tabiat buna kendince olanaklar sağlar ve uyum gösterir uygular.

Yaşama hakkının ötesindeki bütün haklar ki bunlar yaşama hakkının anlamlandırılması için insanlığın binlerce, milyonlarca yıllık mücadelesinin ve evrimleşmesinin sonucunda var edilmiştir.

Zorbalar bu hakları önce kabul sonra yazılı kabul zorunda kalmışlardır.

ABD nin bilmem kaçıncı başkanı ve BM nin de bizatihi kendisi lütfetmemişlerdir insanlara insanlık haklarını.

İnsanlık bunu her soydan zorbalara ve zorbalık örgütlenmelerine kabul ettirmiştir.

Bir tanesi de adaletli bir organizasyonda yaşama hakkıdır insanlık haklarının.

Evet adaletli organizasyon.

Hayatın bütün alanlarında insanlar adaletli bir şekilde yaşama hak ve sorumluluğuna sahiptirler.

Adaletle yaşamak sadece bir hak değil aynı zaman ve mekanda bir sorumluluktur da.

Aile içi adalet diye bir mevhumu düşünün, arkadaşlık denen kavram içinde adil olmak da gerek miyor mu.

Okul, adaletin hem uygulandığı hem de öğretildiği bir yaşama alanı olmalı değil mi öğrenciler ve kendilerini tıpkı anne babalar gibi çocukların bir nevi sahibi ve patronu olarak konumlandıran öğretmenler müdürler müfettişler ve bakanlık karşısında.

Maradona da olsanız ve tanrının eli kurnazlığına da yatsanız sömürgeci İngiliz’e karşı Arjantin futbol tarihinin en önemli golünü atmış olsanız da yaptığınız tek şey,  birinci goldeki hırsızlığınız sayesinde ikinci goldeki şiirselliği maniye dönüştürmekten başka bir şey olmamıştır.

Adalet yalnız idarenin temeli değildir,  toplu olarak halk olarak bir arada devletler organizasyonunda yaşıyor olmanın da temel sorumluluğu ve hakkıdır.

Ve eğer asgari ücret yasası diye bir yasa varken,  azami kâr yasasını gündeme dahi getirmiyorsanız, getirmeyen her bir kişinin ister seçen olsun ister seçilen adaletten  söz etme hakkı olmamalıdır.

Ülkenin koşullarından hep beraber sorumlu olduğumuzu ve gelecek nesiler ile hayata karşı borcumuz olduğunu hep akılda tutarak adil davranmanın yollarını bulmak boyun borcumuzdur.

Menfaatleri hak hem de insan hakkı zan ve ilan etmekten vazgeçmeli ve ülkenin ağır koşullarını adil bir şekilde paylaşmalıyız.

Yüzde yüz ve hatta fazlası kâr ile iş yapmak, gençlerinin yüzde yetmişi işsiz iken, en düşük ücret ile en yüksek maaş arasında Himalaya dağları kadar yüksek fark varken adaletten söz edilemez.

Serbest piyasa ekonomisi dediğiniz şey adaletsizliğin nedeni ve sonucudur.

Adil ve planlanmış geleceği ve nesilleri düşünmek en başta Meclisin, hükümetlerin partilerin ve sendikaların boyun borcudur.