Erken seçim süreci yaklaşırken partilerin de durumları belli oluyor.  Kimilerinde adaylar bol, kimilerinde kıt.  Ama neylersin?  Her adayın gönlünce bir arslan yatar.  O arslan gönülde yatar da, o gönül dışında nereye kadar sıçrayabilecek veya kimleri yiyecek ve hazmedecek?
Hemen hemen her seçimde kullanılan bir ifade vardır.  O ifade de şudur:
“Partimizin yeni kana ihtiyacı var.”
Nedense bir sürü temiz insanı seçim için yüreklendirirler ama iş seçilmeye gelince, desteğin zerresini vermezler. O halde bir partide kan nasıl değişecek onu da merak ediyorum.  Daha da açıkçası “yeni kan” dedikleri kan, simsiyah akar nedense.
Esasında her zaman kullandığım bir ifade vardır seçme ve seçilme üzerine.  Örneğin siz yıllarca bu topluma hizmet ettiniz, hatta hayatınızı verdiniz toplum dertleri için.  Ve ortam öyle bir gelişir ki, adeta siz siyasetin içine değil, siyaset sizi içine çeker.
Gerçekte de öyle olur.
Aday listeleri belirlendiğinde o çarşaf listeyi önünüze alacak ve “Şu seçilir” veya “şu seçilmez” diyeceksiniz.
Öyle sessiz insanlar vardır ki, toplumdaki kredisi, bir başbakanın veya bir bakanın kredisinden fersah fersah üstündedir.  Adamı yüreklendirip aday yaparlar da, “Bu adam bizi yiyecek, kesin kesebildiğiniz kadar” anlayışı egemen olur böyle durumlarda.  Yani bir diğer deyişle toplumda sivrilen insanın o sivri yanını kökünden keserler.
Bir de şunu ifade ederim seçim yazılarımda.
“Siyaset bir tenis topuna benzer.  Topu vurursunuz ama bir saniye geçmeden o top size geri döner.”
Daha da açıkçası, herşeyin bir bedeli olur seçim çatışmalarında.
Sırf seçim kazanmak için insanlar kendi kişiliklerinden ne kadar ödün verirler farkında mısınız?  İlle de milletvekilliği için sürmedikleri krema kalmaz.  Şayet siz birilerinin kuyusunu seçim boyunca kazarsanız, o kişi de günü gelince sizin işin daha derin bir kuyu kazar.  Anlayanlar bu sözümü bir yere yazsın diyorum.
Genellikle çok gelişmiş ülkelerde parlamentoya girecek kişi veya kişilerde aranan bazı özellikler vardır.  Hatta bu konuda o kriterler ve özellikler de gündeme gelmişti.
O kriterler neydi?
Anımsadığım kadarı ile bir gazete küpüründen kalmıştı o husus aklımda.
O kriterlerde aklımda kaldığı kadarı ile şunlar vardı:
Aday olacak kişilerin eli yüzü düzgün olmalıdır.  Sakat olmamalıdır.  Ünivesite eğitimli olmalıdır.  Düzgün giyinmelidir.  Geçmişinde hiçbir şaibe olmamalıdır.  Aile bütünlüğü olmalıdır. Toplumdaki kredisi tam olmalıdır...
Ve dahaları diziliyordu o listede.
Bizde tüm bunlara bakılıyor mu?
Yok canım.  Birilerine “Sen aday ol be gardaş, senin çok sevilenlerin var, biz arkandayız” derler de, onu gaza  getirip aday yapınca yarı yolda bırakırlar.
Bir partiye mensupsanız ve parti genel başkanınızı eleştirirseniz, yine ayvayı yediniz demektir.
Dün sabah bir markete gitmiştim.  Kendi partisine çok emeği geçmiş birisiydi.
“Kendilerinden çok basit birşey istedim, ama sesimi duymadılar” deyince bir de şunu yapıştırdı sözlerine:
“Sen istediğin kadar çırpın işini yaptırmak için, bu millet yine koyun gibi gider, şikayet ettiği kişi veya kişilere oynlarını verirler.
Gerçekte bu da doğru.
Tabii ki aday olacak  kişiler ellerini ceplerine atacaklardır.  Lâkin aday adaylığının bile ağır bir bedeli vardır.  Ne bileyim aday adaylığı için asgari ücretin dört katı gibi bir rakam talep ediliyormuş.  Aday olduktan sonra da galiba dört veya sekiz asgari ücret talep ediliyor.
Bu değirmenin suyu nasıl dönecek?  Seçim bildirileri, kocaman aday afişleri ve küçük el broşürleri nasıl basılacak?  Onunla birlikete köylere hangi benzinle çıkılacak?  Konvoylar nasıl oluşacak?
Memur maaşına talim edenlerin adaylıkları maddi açıdan gerçekten hayli zor.  Hele bir de seçilmezse...  Bence aday olacak kişi veya kişiler hayalci olmasınlar.  Bu yarışta eski bakan ve milletvekillerinin şansı daha yüksek.  Tabii ki bu çarşaf tabloda bakanlıklarda işi olmayanlar da gereken dersi vereceklerdir canını yakan bakan veya milletvekiline.
Bu sözlerin genel anlamda yorumlanmalıdır.  Çünkü iktidarda olan da, muhalefette olan de bu yollardan geçmişlerdir.
Yani kısacası bu seçim, büyük paraları gerektiriyor.  Öyle borçla harçla seçim kazanmak hayli zor.  Kaldı ki halen görevde olan siyasilerin bakanlık avantajları da vardır.
Bu işler “Ben de adayım” demekle de olmaz.
Kısacası bu seçim, her zaman alıştığımız seçimden çok çok farklı olacak.  Adaylığa soyunanların Allah yardımcısı demekten başka ne gelir elden?