Bu toplum, nice travmalar yaşadı. Bu adadaki varlığımıza kasteden girişim, hareket ve saldırılardan söz etmiyorum. Onlar ayrı! Bugün üzerinde durmak istediğim travma, 7 yaşındaki bir çocuğun annesi tarafından öldürülmesi! 
Kanımızı donduran, inanmakta zorlandığımız, tanımlamakta zorluk çektiğimiz bir çocuk cinayeti! 
Müftü yardımcısını, bilinen İslami uygulamalar dışına itme işlevselliği olan feci çocuk cinayeti!
Son zamanların tartışmalı ve toplumu derinden etkileyen olayların başında gelen kadın cinayetlerinden sonra, dünyada bile benzeri az görünen bir çocuk cinayeti! Hem de en fecilerden birisi!
Halen öyle mi bilmiyorum. Londra’nın ünlü Madam Tussauds balmumu heykel müzesinde sıra dışı cinayetler bölümü vardı. Gönyeli cinayeti, o bölümde yer alabilecek, dünya çapında vahşi ve sıra dışı bir cinayet!
Her cinayet, başka sorunları/soruları da gündeme getiriyor. Bağlantılı ve bağlantısız yorumlar, öneriler yapılıyor, görüşler ortaya atılıyor. Konuyu siyasallaştırma, ideolojik saplantılarla açıklamaya çalışma da söz konusu! Bu durumlarda, en çok söylenen, “eskiden biz öyle değildik” böbürlenmesi! Sanki bu adada, hiç cinayet işlenmezdi. Oysa Ada’mızın ve halkımızın geçmişi, bu bakımdan çok da masum değil! Geçmişte cinayet işlenmeyen bir yer de değildi bu ada! Nitekim bu sayfada çocukluğumda yaşanan, ikisi kadın cinayeti,  üç cinayeti anlatmıştım. (Vatan, 10 Ekim 2017)
Ama sorun o değil! Sorun bir annenin kendi öz çocuğuna yaptığı!  
Kadın cinayetlerinin, başka nedenler de olmasına karşın büyük oranda, özde erkek egemen toplum yapısının ve erkeklerin kadınları “malları” sayma güdüsünün sonucu olduğunu; başka bir anlatımla cinayet ve kadın cinayetlerinde, sosyolojik, sosyo-psikolojik, sosyo-kültürel nedenlerin “okka bastığına” inananlardanım. 
Gönyeli’de işlenen feci çocuk cinayetinde aynı nedenler var mı bilemem ama konuya ideolojik ve siyasal bakış açıları, basit polisiye önlemler ve yasakçı görüşlerle yaklaşmak işe yaramaz. Yararsa da az yarar.

DEVLET’İN ÇOCUK VE AİLE POLİTİKALARI YOK
Benim aklıma şu soru geliyor: Devlet’in bir çocuk politikası var mı? Ya da aile politikası?
Var diyen beri gelsin. 
Devlet’in bir çocuk ve aile politikası yok! 
Maalesef yok!  
Gerçekten yok! 
Devlet’in, çocuk ve aile politikalarını da besleme potansiyeli taşıyan eğitim politikası bile yok! Bir devletin eğitim sistemi, o devletin, bir anlamda “yurttaş yaratma düzeneği/fabrikası” olmasına karşın bizde eğitim konusunda devlet politikası yok! Gelenin eğitim politikasıyla gideninki aynı değil! İlgili bakanlığı alan her parti sistemle (eğer sistemse) dilediği gibi oynayabiliyor. 
Çocuk ve aile politikaları olmayan bir devlet, elbette ki çocuğu/çocuklarımızı koruyamaz.   
Yani müftü yardımcısı, anne cinayetine kurban giden çocuğumuz için “onu koruyamadık” derken haklıydı.
O çocuğu toplum, Devlet, medya, sivil toplum, siz, biz, sen, ben, hiç birimiz koruyamadık. 
Ko ru ya ma dık.
Gerisi boş laf, laf-ı güzaf, fasa fiso…
En kötüsü sayısını bilmediğimiz çocuğumuzun beynine çakılan “annem beni öldürebilir” virüsü! Medyadaki, sosyal medyadaki onca yayından sonra bazı çocukların, olaydan haberdar olmaması mümkün değil!  
En iyisini şair söyledi:     

ÇOCUK
Çocuk!
affetme bizi!
sana yaktığımız ağıtlar
inkârla dolu
ve riyarkârlıklarla.
timsahları bile utandırıyor
gözyaşlarımız.
çığlıklarımız
zaten samimiyesiz
ve haykırışlarımız
kıskandırıyor
rengârenk balonları.

çocuk!
affetme bizi!
bak, insanlığımıza ağlıyor
sinirden kelimeler.
yok çünkü karşılığı
sana yaptıklarımızın!

çocuk!
affetme bizi!
sakın…
sakın…
affetme çocuk!