Ne kadar acıdır ki, asırlık zeytin ağaçları vicdansız insanlar tarafından katlediliyor.  Yıllarca ürün verip, gölgesinde barındığımız o güzel ağaçlar, maalesef teker teker sorumsuz insanların baltaları altında can veriyor.

            Kırlarda ve dağlık bölgelerde ağaçların kesimlerini gözlemlerken, sanırım İngiliz dönemindeki kır bekçileri, yani destebanlar daha bir görev yaparlardı şimdiki zamanımıza göre.

            Destebanın görevi neydi?  Desteban elindeki topuzu ile dağları bayırları dolaşır, sorumsuz insanlardan ağaçları korur, keçilerin genç fidanları kemirmesini önlerdi.  Ama şimdi öyle bir şey yok.

            Eskiden desteban, bir çobanın hayvanlarını ormanlık alanda veya yeni yetişen zeytinlerin bulunduğu mekanlarda ağaçları yerken somut olarak bu durumu saptadı mı, hemen o çobanı rapor eder ve ona okkalı bir ceza keserdi.  Artık o çoban davarını otlatırken, bir kere değil, on kere dikkat eder ve ormanlık alana sürmez hayvanlarını.

            Eskiden “Keçi Yasağı” diye bir kanun vardı.  O kanun mucibince ağaçlar, otlatılmakta olan sürülerden korunurdu. İşte o bağlamda desteban görevlerini yapardı.

            Şayet sizin bahçenizde devasa bir ağacınız varsa ve o ağacın kökleri evinizin temellerine zarar veriyorsa, siz dilediğiniz zaman dilediğiniz şekilde kesemezsiniz o ağacı.  Şayet öyle bir niyetiniz varsa ve haklıysanız, Orman Dairesi memurları gelip yerinde inceleme yapar ve gerçekten kesilmesi gerekirse, o ağacı keser.  Demek oluyor ki kent merkezlerinde veya yoğun yerleşim yerlerinde bir ağacı kesmek, yeşile zarar vermek büyük suçtur.

            Lakin gelin görün ki asırlık zeytin ağaçları, sorumsuz kişi veya kişilerce kesiliyor.  Ne Orman Dairesi, ne de Tarım Bakanlığı.  Vur babam baltayı, kimin umurunda?  Herhalde son ağaç katliamlarında yetkililerin haberi, ağaç ortalardan yok olduktan sonra oluyor.

            Annan Planı dönemindeki yoğun inşaatların yapıldığı mekanları düşünün.  Önüne gelen “yap-satçı” oldu çıktı o günlerde.  Ne ağaç dinlediler, ne de dere yatakları.  O sorumsuz insanlar bütün zeytin ve harup ağaçlarını kökünden söküp attılar ve projelerine yer açmak adına, arazileri düzleştirmişlerdi.  Halbuki o ağacın ağaç olabilmesi için kaç yıla ihtiyacı varmış. Kocaman bir ömür ve ötesi kadar bir zamanın eseridir ağaçlar esasında.

            Mesela zeytin veya harup ağaçlarının İngiliz zamanında ayrı ayrı koçanları olduğunu biliyor muydunuz? Evet!  Her harup ve zeytin ağacının birer tapusu olurdu.  Anımsıyorum... Rahmetlik ninem bir gün bana bazı koçanlar vermişti görmem için.  Belki de elli tane koçandı onlar.

            “Bunları görüyor musun evladım?  Bunlar zeytinlerle haruplarımızın koçanlarıdır” demişti ninem.

            Bana çok tuhaf gelmişti.  Kendisine sormuştum.

            “Hadi sen de nineciğim.  Evin tarlanın, arazinin koçanı olur da ağacın koçanı mı olur?” diye sorduğumda reaksiyon göstermişti.

            “Oğlum bu ağaçlar da maldır.  Bu ağaçlardan topladığımız, soframızdaki zeytinimiz nereden gelir sanırsın?  İşte bu ağaçlarımızdan.  Salatalarımıza ve yemeklerimize koyduğumuz yağ da bu zeytinlerden çıkar” demişti bana rahmetlik.

            Eski insanların çok önemli gelir kaynağıydı zeytinler ve haruplar.  Ama şimdi kökünden kesilip yakılıyorlar.

            Bu türdeki kıyımları yapanlar kimlerdir acaba?  Kaçak ağaç kesip de şömine sahiplerine satan madrabazlar mı?  Bunları kim tespit edecek?   Esasında devlet isterse, bal gibi de bulabilir bu ağaç katliamlarını yapanları.

            Şömine sahipleri genellikle zeytin kütüklerini tercih ederler.  Çünkü zeytin kütükleri hem yağlı, hem de uzun ömürlü olur şöminede. Sıcaklığı da bir başka olur zeytin kütüğünün.  Hatta kocaman bir kütüğü şömineye atıp, sabah kalktıktan sonra bile cayır cayır yandığına şahit olursunuz.

            Çok türlü düşünmek ve önlem almak lazım.  Ve bir de şu soruyu sormak lazım.

            “Bu ağaçları kesenler hangi yörenin insanlarıdır?  Hangisinin evinde odunlu sobası veya şöminesi vardır?  Odun ticareti yapanlar kimlerdir?”

            Hep bu soruları sorarak ağaçların hazin geleceğini düşünüyorum.