Yolda rastladığım Ali Bey’e “Partide işler nasıl gidiyor?” diye sordum...
Aldığım yanıt, partisi iktidarda iken atılıp kapılan bilmem şu kadar oyu var diye öğündüğünde harman kadar yere zor sığdırılıp bakanlık kapılarında hiç eksik olmayan Ali Bey’e yakışmıyordu.
“Artık parti marti ile ilgilenmiyorum... Hepsinin işi boş.”
Hayret!
Partisi iktidarda olduğu günlerde bilemem ne kadar milyarlık emeklilik ikramiyesini alır almaz, Başbakan’ın çevresinde fırıldak dönüp neredeyse takla üstüne takla atıp ilçe yetkili kurullarında “gönüllü” göreve talip olan Ali Bey, o günlerde böyle konuşmuyordu!..
Hele Ali Bey kendine has marifetleri ile bugün değeri milyon sterlingleri bulan arsa nitelikli araziyi de sözüm ona güneyde varlığı bile meçhul eşdeğerine karşılık partisinin iktidar günlerinde kendine “hak etmeyi” bildikten sonra, şimdilerde partiyi bir kenara silkip atmasına şaşmamak elde değil!...
Oysa “Hepsinin anasını satayım” der gibi, partiye tepki içinde olan Ali Bey “Becerikli” partililerden olduğunu sanırım KKTC’de bilmeyen yoktur!..
Bu tepkinin altından ne çıkacağını merak edip üstelemeye devam ettim;
-“Kızımı işe almadılar” dedi...
-“Ama senin kızın, liseyi bile daha bu yıl bitirdi. Hem senin partin şimdi iktidar da değil ki kızını işe alsınlar...”
-“Alabilecekleri yer vardı ama almadılar”
Daha fazla üstüne gitmedim..
Belli ki Ali Bey, partiye kendi özel işlerini halletmek için bağlanmış bugüne kadar..
Girerken de gösterdiği kahramanlıkların arkasında meğer işte böylesine kişisel çıkarları yatıyormuş;
“Eşdeğer malımı halledeyim”
“Kızımı işe aldırtayım”
“Oğluma burs bağlatayım”
“Kaynanama sosyal yardım parası bağlatayım” vs... vs...
Ayrılırken dayanamadım sordum
-“Ee, peki istifa mı edeceksin?”
Yanıtı hazır ve KKTC’de siyasi partiler oluşumunun kendine has karakterine mi diyeyim yoksa rezilliğine mi; cevap çok uyumluydu.
“İlahi Kasımoğlu, istifaya ne gerek var.. Ötekiler gece gündüz arkamdan koşuyorlar. Hem de kızı işe alacaklarının garantisini bile veriyorlar”...
“Ötekiler” dediğinin kimler olduğunu sorma gereği bile duymadım!...
Çünkü; karşımdakinin KKTC’deki “particiliği” adeta bir çıkar sektörü haline getiren tipik ve de arsız mı arsız “delege simsarlarından” biri olduğunu çok iyi kavrıyordum!...
Ama, bunlar hala daha bir devlet ve bu devletin halkının kaderinde söz sahibi olacak, siyasi parti liderlerini belirleme yetkisinin ilk ayağını oluşturan insanlar, yani delegeler oluyor!...
Ne acıdır, değil mi?
Ülkemizde her türlü sorunun temelinde yatan partizanlık ve bilinçsiz bir partilileşme hareketi son günlerde yine günlük yaşamın ön sıralarına geçiyor..
Eee, ne de olsa seçim yaklaşıyor...
Bir ay sonra seçim yılına giriyoruz... İktidarda olsun, muhalefette olsun tüm siyasi partiler ve onların adayları bu tür zararlı hareket ve girişimlerin farkında olsalar da, ne acıdır ki büyük bir vatandaş kesimi, seçimleri kişisel çıkar sağlama, yada özel işlerini halletme fırsatı olarak görme alışkanlığından hala kurtulamadı...
Siyasetçiye bu yöndeki baskı da hala daha sürüp gidiyor..
Ne yazık ki 30 küsür yıldır, siyasetçilerimiz de bu tür baskılar karşısında uçkur koyvermekten vazgeçmediler!... Hatta bunu halka hizmet sayıp hep böbürlendiler, böbürlenmeye de devam ediyorlar...
Gelen gidene adeta rahmet okumaya devam ediyor!!! Ülkenin siyasi yaşamında özellikle çalışma hayatının İSTİHDAM OLUŞUMLARINI “rezillik” denecek boyutlarda etkileyen, bu tür fırsatçı seçim avcılarına artık hiç kimse yüz vermemelidir...
Eğer, temiz bir siyaset ve buna bağlı olarak bu ülkede temiz bir yönetim istiyorsak, artık geçmişten günümüze çok çirkin izleri bırakmakta olan bu tür seçim ve particilik manzaralarının yaratılmasına kimse fırsat tanımamalıdır!... Bu rezillikten kurtulmanın başka çaresi yok.. Aslında, son bir kaç yıldır yeni siyasi oluşumlarla birlikte AB’ye UYUM AHKAMLARININ hiç eksik olmadığı siyaset sahnemizde artık bu tür hastalıkların kökü kazınacak diye düşünüyorduk ama nerde?
Hamam, yine aynı eski hamam!...
Tas deseniz, Ali Bey gibilerinin elinde “Pas ve Mundarlıktan” yanına yaklaşılacak gibi değil!!!...
Kirlilik diz boyu sürüp gidiyor...
Tabii, böyle olunca da, anketlerde KKTC siyasi parti ve siyasetçilerine güven günden güne azalır ya, azalmaz mı? Bu, yıllar yılı iktidarı boyunca Ali Bey ve onun gibileri hep oy hesabı ile nemalandıran parti için de böyle, diğerleri için de!!!...
Manzara böyle olunca da Ali Bey her kapısını çalanın karşısında o bildik taklalarını atar ya, atmaz mı?
Çünkü, o ve onun gibilerin ülkemiz siyaset, daha doğrusu “particilik” yaşamında sağa-sola aldırmadan sergileyecekleri daha çook marifetleri var!!!

Her dönemin siyaset manzaralarından bir kesit... Tarihini siz koyun.