Şu bizim Kıbrıs meselesi kaç tane BM Genel Sekreteri eskitti, bilmiyorum.  Bunu öğrenmek için internete bir soru sormamız lazım.

            “Şu Kıbrıs meselesinde gelmiş geçmiş BM Genel Sekreterleri kimlerdi?” sorusu, bize cevabı verecektir.

            Guterres Kıbrıs sorununu bitiren Genel Sekreter olur mu?  Olur mu olur?     Şu da bir gerçektir... Rumların olumsuz tutum ve eğilip bükülmeyen tavırları sürdüğü sürece, Kıbrıs meselesi çözümlenemez.

            Rumlardan çözüm adımı atmasını beklemek, adamın anasından birşeyler istemeye benzer, amiyane bir tabirle.

Belki de Guterres’in de emekli yaşı geldi, gelecek.  O zaman sil baştan yeni Genel Sekreter’e Kıbrıs meselesini iyice anltmak ve gerçekleri onun beynine sokmak gerekecek.

            Cenevre görüşmelerinden sonra Genel Sekreter Guterres, taraflarla bugün Brüksel’de görüşüyor.  Bu görüşmelerden bir sonuç çıkacağını ummuyorum ben şahsen.

            KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şu sözleri tam yerinde sözlerdir.

            “Ortada konuşulacak şeyler bellidir.  Anastasiadis dün yaptığı açıklamada hiçbir zaman Kıbrıslı Türklerin egemenlik talebini kabul etmeyeceğini söylemiştir.  Biz, Kıbrıs’ta eşitlik temelinde bir anlaşmanın olabilmesi için mücadele etmekteyiz.  Cenevre’de ortaya koyduğumuz 6 maddelik önerilerin ilk maddesi, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin kabul edilmesini, uluslararası eşitlik statüsünün sağlanmasını anlatır.  Lakin eşitlik temelinde bir anlaşma imkanı olamayacağı çoktan anlaşılmıştır.  Eşitliğin sağlanması durumunda müzakerelere geçebileceğiz.”

            Esasında mantık onu söylüyor.  Lakin Rumların katı ve uzlaşmaz tutumları devam ettiği sürece, Kıbrıs sorunu, BM parametreleri kapsamında çözülemez.

            BM parametreleri Kur’an mı?  Yoksa İncil mi?

            O nedenle Kıbrıs sorununda anahtarın, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres olduğuna parmak basıyorum.

            Mesela 4 Mart 1964 BM Güvenlik Konseyi kararı, Kıbrıs sorununun çözümüne atılan en kalın ve en sıkı düğümdür.  Bu düğümü de Guterres çözebilir diye düşünüyorum.

            Bugüne kadar gelmiş geçmiş BM Genel Sekreterleri hep aynı yaklaşımla Kıbrıs sorununu çözmeye çalışmışlar ama çözememişlerdir.  Temelde 4 Mart 1964 BM Güvenlik Konseyi kararı, değişen Kıbrıs şartları ve KKTC gerçeği karşısında, hatta bölünmüş bir adada iki coğrafyada oluşan iki halkın kendi idari ve yasama organları, o kararın önemini yitirdiği gerçeğini ortaya koyar.

            Rumların bugüne kadar neden eğilip bükülmediklerini ve çözüme pencere açmadığını 4 Mart 1964 kararında görüyoruz.  O nedenle BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 kararının ne Kur’an, ne de İncil olduğunu ifade ediyoruz.  Herşeyi insanlar yapar, insanlar bozar. Mantık ve gerçekçilik bağlamında bugün KKTC, güneyde olduğu gibi bütün kurumları ile bir özgür ülkedir.  Yasama organı, bütün devlet organları ve özellikle Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı ile tam donanımlı bir ülkedir.

            Yıllar önce KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ne demişti Dr. Küçük’ün ölüm yıldönümünde, Anıttepe’de?

            “KKTC, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden daha meşrudur.”

            Bunu da Guterres’in kulağına fısıldıyoruz.

            Guterres Kıbrıs sorununda cesur bir adım atar mı?

            Neden atmasın?  Neden Rumlara; “Kıbrıs sorununda çözümsüz tarafın Rumlar olduğunu gördüm” der mi?  Bence demesi lazım.

            Şayet Guterres bu gerçeği BM Güvenlik Konseyi’nin dikkatine getirir ve bir adım atarsa, siz o zaman görünüz Rumların yaşayacakları politik ve psikolojik sarsıntıları.  Çünkü yıllardan beri yaslandıkları bu kararla, değil Kıbrıs Türkleri’ni, gelmiş geçmiş bütün BM Genel Sekreterlerini bir kukla gibi oynatmışlardır.  Hala aynı oyunları devam ediyor.

            Guterres Türkiye’nin anlaşmalardan doğan Kıbrıs çıkarmasını da düşünmelidir.  Türkiye o askeri müdahaleyi niçin yaptı?  Kıbrıs’taki soydaşlarını katil Rumların elinden kurtarmak ve onlara özgür bir vatan verebilmek için.

            21 Aralık 1963’ten 20 Temmuz 1974 tarihine kadar ne kadar masum insanı öldürmüştür Rumlar.  Rum bakanlar bile o Türk katliamlarını kınamışlar ve Türklerden özür dilemişlerdir.  Hal böyle iken, gelmiş geçmiş Rum siyasiler Kıbrıs Türkü’ne bu adada özgürce yaşama hakkı tanımamışlar ve hep zamana oynamışlardır.

            20 Temmuz 1974’ten bu yana, adada tek bir Türkün burnu bile kanamamıştır.  Niçin?  Çünkü Türkler, artık kendi topraklarında, kendi Cumhuriyetlerinin varlığında özgür yaşıyorlar ve Rumlar hala direniyorlar, çözümsüzlük için.

            Hani bir söz vardır...

            “Kılıç kimdeyse Süleyman odur...” diye bir söz.

            Gerçekte, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinde Kıbrıs Türkleri soluk almışlar ve almaya da devam etmektedirler.  Bütün kurumları ile dünya ile iletişim kurmuşlar ve var olma gücünü elde etmiştirler.

            Sayın Guterres bunları görebiliyor ve inisiyatif alabiliyor mu?

            Bu sorunun cevabını ileride alacağız herhalde.

            Özetle “ANATAR GUTERRES’TİR” diyorum.