‘Alınacak her kararda türklerin olumlu oy kullanması gerekmez’ diye buyurmuş uluslararası hukuk tahdında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak kabul gören bay Nicos anastasiedes.

Bay Anastasiedes’in uluslararası hukuk diye boyun eğilen çerçevede Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı kabul ediliyor olması, onu Kıbrıs türkleri hukukunda da hele hele vicdanında da cumhurbaşkanı yapmıyor. ( kabul eden küçük bir gurup birey var elbette )

Kamu vicdanında cumhurbaşkanı olarak kabul görmeyen zatın, nasıl olur da cumhurbaşkanı olarak kabul ediliyor olduğunu da, vicdanlarını entel pazarı vitrinine sunanlara sorup geçelim.

Herkesin vicdanına kendine hatta vicdansızlığı da, vicdanını serbest piyasaya meta olarak sunanlara diyecek lafım yok.

‘Alınacak her kararda türklerin olumlu oy kullanmaları gerekmiyor’ diye buyuran Bay Anatasiedes’e soralım. Niye.

Niye be Bay.

Bay Anastasiedes, bu cümlesi ile türklerin iyi niyetli olmadığı peşin hükmü, önyargısı hatta öçyargısı ile kendi psiko tavrını bir kerre daha ortaya koyuyor ki bu konuda müzakere masasındaki muhatabının bunu da duymazdan geleceğini düşünüyorum.

Türklerin ve rumların ortaklaşa kuracağı bir devlette, o devletin yasaları, kararları vatandaşlarının tümünün, halklarının her ikisinin de çıkarına ise kendi çıkarlarına olacak bir yasayı, kararı niye reddetsin ki türk halkı. ( burda maronit ve Ermenilerden söz edilmiyor olmasının tek sebebi onların kendilerini ayrı bir halk olarak ortaya koymamaları ve rum halkının vesayetini kabul edip içselleştirmiş olmalarından dolayıdır, yoksa olasılığını görmediğim bir federal yapılanmada maronit ve Ermenilerin de türkler ve rumlarla  ayni ve eşit haklar ile olanaklara sahip olmaları benim gözümde en doğal, en kültürel, en tarihi, en hukuki haklarıdır).

Olası bir federasyonda kendi vatandaşı olacak olan türk halkı hakkında, en iyimser yaklaşımla ‘onlar-türkler- doğruyu eğriyi bilmeyen, halkın devletin çıkarını önde tutmayanlardır’ ön bön yargısının bir tezahürü olan bu yaklaşıma ne denebilir ki.

Benzeri hatta tıpatıp aynisi olan zihniyet 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin de sonunu getirmişti,  Makarios’un anayasanın 13 maddesi değiştirilmelidir ayak diretmesi yüzünden. ( meraklısı Makarios’un hangi 13 maddeyi değiştirmek istediğine arar bulur öğrenir ve türklerin buna neden hayır dediğini de düşünür).

Bir devlet ancak ve yalnız kendini oluşturan halkın-halkların tümünü içselleştirirse devlet olarak varlığını sürdürebilir. Oysa Anastasiedes bu yaklaşımı ile rumları asıl ve türkleri de azınlık, en azından bir süreliğine TAHAMMÜL EDİLMESİ GEREKEN KÖTÜ NİYETLİ AZINLIK olarak gördüğünü teşhir etmektedir.

Öte yandan da ; Anastasiedes’in bu cümleleri AYRILIKÇI VE AŞAĞILAYICI zihniyetinin sadece bir örneğidir ve eminim ki son örneği değildir.

Anastasiedes’in partnerinin bu yaklaşıma yanıt verip vermiyeceğini göreceğiz.

Eğer olur ise ( ki rum tarafında bu olasılığın kabül oranı sıfıra yakındır) Eğer mümkün olur da, Federal Kıbrıs Devleti kurulursa,  bu ancak ve yalnız tüm kararlarda türklerin de olumlu oy kullanması şartı ile olasıdır.

İki halkın katılımı ile alınacak kararlar federalizmin güvencesi olacak ve fakat iki halktan sadece birinin olumlu oyu ile alınacak her karar o devletin tabutuna çakılacak bir çivi olacaktır.

Anastasiedes beyin partneri bu konuda ne düşünür acaba