Bayram neşesi diye birşey kalmadı. Sokaklar bomboş, çocuk seslerinin cıvıltısı yok. Bayramlıklarının heyecanı ile kapı kapı komşularnın evlerini gezen, büyüklerinin ellerini open, çocuklar yoktu bu Bayram… Hep bekledik… Nihayet ÖS den sonra  saat 5 e doğru tek tük gelmeye başladılar. Onların sevincini görmek , el öpüp aldıkları paraları heyecanla cüzdanlarına koymaları, şen şakrak gülmeleri bir başakadır. Onlar bence Bayramın melekleridir. Allah onların tatlı gülümsemelerini hiç  eksik etmesin. 
Daha 3 yaşında küçüklerin elinde bile akıllı telefonlar… şak şuk resim çekiyorlar. Selfie’yi bile biliyorlar. Sonra O küçücük parmakları ile ekranı oynatarak çektikleri resimleri  Anne, Babalarına göstermeye başlıyorlar… Büyük çocuklar telefonlarda ki oyunlardan başlarını kaldırmıyorlar. O kadar dalmışlar ki etraflarında olup bitenden haberleri yok…
Büyükler Arife gecesi olan feci kazayı konuşuyorlar. Yorumlar, bir biri ardına gelirken Mukadderat, Kader diyorlar…  TEDBİR BİZDEN TAKDİR ALLAHTAN…
Yorumların bile bittiği yerde, gerçek bütün acısıyle karşımıza çıkıyor… Yine Trafik kazası , yine hazinli, hüzün, hüsran dolu, yaşanan  inanılmaz  şokun etkilerinin devam ettiği bir ortam…
Allah yaslı ailesine sabırlar versin. Tesellinin bile imkansızlaştığı bu tip ortamlarda Doktorların yaptığı iğnelerle ancak ayakta duran Anne Babasının Cenaze  merasiminde düşüp düşüp bayılmaları, kazanın etkisinin taşındığı en yüksek noktanın göstergesidir…
SEDA BERTAN KÜÇÜCÜK BİR ÇOCUKTU. İLK ONUNLA TANIŞTIĞIMDA. SONRA BÜYÜDÜ GENÇ GÜZEL BİR KIZ OLDU. HEP MİMAR OLMAK İSTERDİ. ÇOK ÇALIŞTI. NİHAYET ANKARA’DA MİMARLIK FAKÜLTESİNDE  EĞİTİMİNE BAŞLADI…
Bahçeli evler 6 ıncı sokakda ana yola yakın bir aprtman dairesinde Kamer kızımızla beraber kalıyorlardı. Çocukluk arkadaşı idiler. 2 side Doğancı’dan biri Eczacılık, diğeri Mimarlık okuyordu. Kamer’in babası rica etti imtihanlarında kendilerine hem moral olalım, hem destek olalım diye. Ben ve Hanım Ankara’ya gittik. Çocuklar harıl, harıl çalışıyorlardı. Seda odasına kapanır, sabahlara kadar maketlerle uğraşır, Kamer salon da yürür durur derslerini çalışırdı… O kadar yoğun bir tempo idi ki, ben bile stresinden sarhoş oldum. Ertesi gün onları alıp yemeğe götürdük… Epeyi moral toparladılar. Biraz hava aldılar, bizim orda olmamız benim hanımın yemekleri onları ziyadesiyle memnun etti.. Sıcak bir yuvaya, sıcak bir ilgiye ihtiyaçları vardı çocukların…
Sayın okurlarım bilmem kaçınız evlat okuttu veya siz gurbetde mi okudunuz. Gurbet de okumak, yalnızlığı tatmak, ev sıcaklığını Anne, Baba sevgisini terk etmek çok meşekatli , yorucu birolaydır. Hele Anne , Babanızın durumu yoksulluk sınırında ise meşekkat o kadar daha artar. Ben bire  bir ,yaşadığım için çok iyi bilirim talebelerin çektiği çileleri. Ancak bir hırs içiniz de başarmak, her engeli aşmak ve netice de O arzu ettiğiniz Diplomayı almak vardır. Diplomayı aldığınız günün sevinci bir başkadır… meşekkatlerin , gurbetin acılarının bittiği gündür. Gururla sizi büyüten, hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan Anne , Baba evine dönmek işte başardım diyebilmek bir başkadır. 
 Diplomanızla göğsünüz kabararak aile evine döndüğünüzde ve Anne Babanızın  elini öptüğnüzde, onların ,mutluluğu , Onların gurur dolu bakışları, bütün çektikleri meşekkatlerin helalının göstergesidir… 
ARTIK ELİNİZDE ALTIN BİR BİLEZİK VARDIR. HAYATINIZIN BAŞLANGICI, HAYALLERİNİZİN GERÇEKLEŞME NOKTASINDASINIZ. İLK  İŞ MÜRACAATINIZ BAŞARI İLE SONUÇLANMIŞ YENİ İŞİNİZE BAŞLADINIZ, ALDIĞINIZ İLK MAAŞ ONCA YILIN MÜKAFATIDIR.
ASIL OLAN ARTIK HAYAT’DAKİ PERFORMASINIZDIR… İNSAN OĞLU HER MÜŞKÜLÜ YENEBİLECEK ZEKAYA ve KARAKTERE SAHİPTİR. YETER Kİ SONUCA ULAŞMAK İÇİN GAYRET GÖSTERSİN. İŞ YERİNDE Kİ PERFORMANSI İSTENİLEN DÜZEY DE OLDUĞU MÜDDETCE , İŞ AHLAKI DÜZGÜN KİMSELERİN BAŞARILI OLMAMASINA İMKAN YOKTUR…
İŞTE SEDA BÖYLE BİR HAMURUN İÇİNDE YOĞRULMUŞ, GAYET SAKİN, HANIM EFENDİ BİR KIZ DI…
ANNESİNİN İSRARLARINA DAYANAMAYIP, İSTANBUL’DAN DOĞUP BÜYÜDÜĞÜ ÜLKESİNE GELDİ… BURDA İŞ ALDI. ARTIK MESUT BAHTİYARDI… Ta ki Arife gecesi O melun Trafik kazası Onu sevdiklerinden ayırana kadar? 
Doğancı camisinin önü her zaman kinden çok kalabalıktı. Yalnız köy halkı değil, civar bölge halkı da bu hazing kazanın şokunu yaşıyordu…
Hele Annesinin feryatları ‘ haftaya düğüne gidecektin, kızım. Elbisen dolapta asılı kaldı’. ‘ Keşke İstanbul’dan gelmen için israr etmeseydim. 10 yıl hep sessini duyarak yaşadım. Keşke  İstanbul’da kalaydın da ölmeyeydin’…
HEP BÖYLESİNE BU ACILARI TEKRAR TEKRAR YAŞIYORUZ…. TRAFİĞE VERDİĞİMİZ KURBANLAR YETMİYOR  MU???
BU MUTEBER GAZETE’DE 25 YILDIR YAZIYORUM, TRAFİK KONUSUNDA SAYISIZ KONFERANSLAR VERDİM, TELEVİZYONLARDA ALINMASI GEREKEN ÇAĞDAŞ  ÖNLEMLERİ HEP SIRALADIM…
Biz de bir deyim var ‘ Bale gudalya, bale gudalya’.  Hep ayni, hep ayni anlamındadır. Değişen birşey yok. O kadar çok hükümet değişti ki, Trafik konusunda çok da değişen birşey olmadı.
Devlet defalarca yazdığım MOT Muayene sistemini uygulamaya koysa, toplayacağı para miktarı bütün bütçe açıklarını kapatır… Evet yanlış okumuyorsunuz… Yollarmızda o kadar çok Muayenesiz, sigortasız araç var ki inanılmaz boyutlarda. Hala 800 TL ceza CEP telefonu kullanımını önlemiş değil…. Ben neden cezanın 2000 TL olmasını önermiştim. Belki bu sürücüler akıllanır diye…
Geceleri büyük farlarını yakan araçlar, kazalara neden olabileceklerinin farkındamıdırlar? Bilhassa sol direksiyonlu arabaların sağ ışıkları yolun kenarını değil tam ortasını aydınlatır. O kadar ki bir viraj  Allah göstermesin karşılaşırsanız, size kör eder… Yolu artık görmezsiniz. Bunun farkında mısınız. Eğer firkin da iseniz neden tedbir almazsınız. Neden hala çağdaş bir muayene sisteminden farımakla insanlarımızı riske atarsınız.
Yollarımız zaten ziyadesiyle bozuk ve hatalı, yatay trafik işaretleri çok eksik.
Ancak inanımızın bazıları YOLLARIN KRALI İMİŞ GİBİ HAREKET EDER ve AŞIRI SÜRAT YAPAR. OLUR OLMAZ YERDE PARK EDER. TRAFİK IŞIKLARINI KIRMIZI DA GEÇER… O KADAR HATALAR YAPARIZ Kİ NASIL YOLLARDA SAĞ KALDIĞIMIZ  MEÇHUL…
HALBUKİ TRAFİK KULLANIMI BİR KÜLTÜRDÜR. MEDENİYETİN AYNASIDIR. HALKIN BİRBİRİNE OLAN SAYGISININ GÖSTERGESİDİR. EKONOMİNİN EN BÜYÜK HARCAMALARININ TASARUFLU GERÇEKLEŞMESİDİR…
Bütün bunları defalarca yazdım, ancak yine de yazacağım ta ki gereken önlemler alınsın, çağdaş bir trafik ülkesi olana kadar. Bu kazaların büyük bir kısmının önlenmesine kadar. Sayın Dr. Mehmet Avcı bu konu da hayatını adamış biri, öylesine ki hayatının bir parçası olmuş. İyi ki var. İyi ki birkaç duyrlı bilgili insanımız var. Hepsini hürmetle selamlıyorum…
Son olarak daima Trafik kazalarının bir nebze  önlenebilmesi için benim basit fakat uygulandığında, dah doğrusu bizler bu kurallara uyduğumuzda kazalar azalır. 5 ‘S’ kuralları.
1.Sabırlı olun
2.Saygılı olun
3.Sürat yapmayın
4.Salak davranışlarda bulunmayın
5.Son pişmancılık para etmez…
Sağlıcakla Kalın kazasız belasız bir hayat yaşayın.