Dünyanın her tarafında, bilim insanından politikacısına değişik insanlarından neredeyse koro halinde çokça duyulmaya başlanan bir cümle var:  “Artık her şey eskisi gibi olmayacak!”

Bunu ister öngörü sayın, ister varsayım ya da sav! Hayal, ütopya da diyebilirsiniz. Palavra, dalga geçme bile denebilir.

-Ki bana göre bakış açısına göre hepsi uygun!-

Son dönemlerde bunu söyleten, kuşkusuz Corona salgınıdır ama bu ya da buna benzer söylem bir “ilk” değil: Bu sözü, tıpatıp sözcük sözcük aynı değil değişik anlatımlarla tarih boyunca kimler kullanmadı ki! Bu sözleri kullanmadan tarihin seyrini, insanlığı, dünyayı ya da ülkelerini değiştiren; bilimsel buluşları ya da felsefe-düşünce’leriyle hemen değilse bile bir süre sonra dünyayı sarsan insanlar da var. 

Sözün kısası “artık her şey eskisi gibi olmayacak” söylemi, nerdeyse insanlık kadar eski! Yani “bayatlanmışlık” söz konusu!

Tabii ki burada söz konusu olan büyük olayların (dünya savaşları gibi…) yaptığı kökten değişimdir.  

“BİZ” DEĞİŞECEK MİYİZ?

Bizde, her şey “mükemmel” olmasa da, Corona salgınına karşı, genel anlamda iyi, yerinde, zamanlaması güzel etkili bir “devlet refleksi” ortaya konduğunu; bu bela ile savaşımda, “günümüz itibarıyla” başarılı olunduğunu, insan olan yerde “mükemmelliğin” zaten olamayacağını daha önce de bu sayfada yazdım.

Süreçteki “devlet refleksi”nden söz ederken, yürütmesi, yasaması, yargısı, ana muhalefeti, muhalefeti, askeri kurumları, sivil toplumu ve halkı ile “devlet”ten söz ediyorum.

Her ne kadar, süreçte “politika” virüsü de sinsice kıpırtılı oldu, sırıttı ama güven veren devlet refleksi daha baskın çıktığından politika virüsü ön plana çıkma olanağı bulmadı.   

Şimdi bir rahatlama söz konusu! Ama şu cumhurbaşkanlığı seçimi yok mu, şu cumhurbaşkanlığı seçimi? Bir yandan olağanlaşma adımları atılırken politika virüsünü sinsice kıpırdanmanın çok ötesine, hızlı devinime doğru götüreceği kesin!

Biraz değişik bir anlatımla, popülizm/halk dalkavukluğu, “can pazarı”nın tavan yaptığı en korkulu Corona gerginliği günlerinde bile sırıttı. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde giderek tavan yapacağı kesin!

Türkiye’nin bayram hediyesi olarak, gökten zembille inmişçesine Hükümet’in kucağına düşen 2020 yılı Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolu’nın, kayde değer bir rahatlamaya kapı açma potansiyeli yüksek! Hükümetin, popülizm/halk dalkavukluğunun elektriklenmesine kapılmadan, altın tepside sunulan bu nimeti “devlet refleksi”yle iyi ve güzel sonuca ulaştırması, seçim sürecine karşın Ekim’de üç yıllık Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolu’ne hazır olması önemlidir. Ekonomimizi esas ayağa kaldırabilecek odur çünkü!         

DÜNYA DEĞİŞİR Mİ?

12 Mayıs 2020 tarihli Vatan’ın bu sayfasında yayımlanan “Korona Salgını Dünyayı Değiştirecek (Mi?) (Yanıtsız Sorular)” başlıklı yazımda, kafamı karıştıran konular için yanıtı belirsiz sorular sormuştum. Soruların, pek de iyimser olmayan yanıtları kafamda biçimlenmeğe başladı. 

Yalnız Suriye ile Libya’daki ABD – Rusya ikilisine bakın, iyimser olmamanıza fazlasıyla yeter!

ABD’nin sızdırdığı haberlere göre Rusya boyadığı uçakları Libya’daki darbeci 

Hafter’e götürmüş. Olayın her aşamasını resimleyen ABD, Rusya’ya “bak seni adım adım izliyorum” demek istemiş olmalı! Bu olay iki süper gücün didişmelerinin boyutunu güzel anlatır. 

Dünya medyasının Rusya’nın, darbeci Hafter'e gönderdiği uçakların ABD kaynaklı resimlerini yayımlamasının hemen ardından bu kez Türk gemilerine saldırmaları için tutulup Libya’ya sokulan kiralık paralı askerler konusu ortaya çıktı. Haberi veren ABD’nin ünlü New York Times’i! Kaynağı bir BM soruşturmasının raporları!

Habere göre 2019 yılının Haziran ayında Bingazi'de konuşlandırılan yirmi paralı askerin başındaki kişi eski Güney Afrika Hava Kuvvetleri Komutanlığı yetkilisi Steve Lodge! Tümü eski asker olan yirmi kişiden on biri Güney Afrika, beşi İngiltere, ikisi Avustralya, biri  ABD yurttaşı!  Beş İngiliz,  Kraliyet Deniz Piyadeleri ve Kraliyet Hava Kuvvetleri'nde görev yaptı.

New York Times’in, ayrıntılarını aktardığı BM Güvenlik Konseyi'ne Şubat ayında sunulan gizli bir raporda, paralı askerler Türkiye'nin gönderdiği sevkiyatın denizden BM’nin meşru kabul ettiği Trablus hükümetine ulaşmasını önleyecek; bu amaç için öncelikle sürat motorları ve saldırı helikopterleri kullanacaklardı. Nitekim kullanacakları saldırı helikopterleri Mozambik üzerinden Libya'ya sokuldu da!

Declan Walsh imzalı, BM gizli raporu kaynaklı New York Times haberine göre, organizasyon Birleşik Arap Emirlikleri'nde yapıldı, bu ülkedeki gizli bazlı şirketler de operasyona finansman sağladı. 'Opus” olarak adlandırılan proje için 80 milyon dolar harcandı.  Şirketleri kontrol ettiği ya da kısmen sahibi olduğu belirtilen isim Avustralyalı iş adamı ve eski savaş uçağı pilotu Christiaan Durrant! Onun çok yakını olduğu vurgulanan kişi de Trump yönetimiyle yakın ilişkileriyle bilinen ABD'nin en ünlü paralı asker organizatörü Erik Prince!

Prince'in Libya'daki başarısız paralı asker operasyonunda rol oynayıp oynamadığının soruşturmasının sürdüğü, kendisinin iddiaları reddettiği haberi ile paralı askerlerin Hafter'le yaşadıkları anlaşmazlık nedeniyle Libya'da sadece dört gün kalıp Malta'ya kaçtıkları haberi de var. Anlaşmazlık konusu saldırı helikopterlerinin eski olması! Yani özle ilgili değil! Yani açık seçik olarak, BM’nin meşru tanıdığı hükümete karşı bir darbeci generale verilen destek bir yana; var olan uluslararası hukuk normlarına göre “korsanlık” söz konusu! 

New York Times'ın ardından İngiliz Daily Telegraph da aynı konuyu yeni ayrıntılarla sayfalarına taşıdı. Haberini aynı BMGK'daki gizli rapora dayandıran Telegraph, kiralık paralı askerler arasında yer alan beş eski İngiliz askerinden bazılarının resmini de yayımladı. Biri, Kraliyet Hava Kuvvetleri'nde 26 yıl görev yapan, şu anda 'Amber Tiger' adlı bir havacılık şirketinin yöneticiliğini yapan Andy Furness. Operasyonun başındaki, Güney Afrika merkezli havacılık şirketi 'Umbra Aviation'ın direktörü olan, Güney Afrika'dan gelen saldırı helikopterlerini Hafter'e Mozambik üzerinden ileten eski subay Steven Lodge İskoçya’da yaşıyor.

İngiliz gazetesi, askerlerin Zodyak botla 2 Haziran'da Malta'ya ulaştığını, burada gözaltına alındığını ve daha sonra serbest bırakıldıklarını da aktardı.

SON BİRKAÇ SÖZ

Yukarıda da değindiğim 12 Mayıs 2020 tarihli Vatan’ın bu sayfasında yayımlanan “Korona Salgını Dünyayı Değiştirecek (Mi?) (Yanıtsız Sorular)” başlıklı yazımda, Dünya’yı saran ve sarsan Corona saldırganının, bu dünya düzenini alaşağı edip yeni bir düzene yol açma olasılığından söz ederek, bunun içimden geçenlerin dışavurumu olduğu da yazmıştım.

Corona üçüncü dünya savaşına benzetiliyor. Ben de benzetirim ama sonuçlar benzer olmayacak.

İki dünya savaşından sonra, yenenler yenilenleri mahkûm ederek yeni dünya düzenleri kurmuştu ama bu savaşın tek yeneni Corona’nın yeni dünya düzeni kurma yeteneği yok ki!

Dünyaya hükmeden, istedikleri yerlere bombalar yağdırabilen, sahiplendikleri devletlerin dayılık yapmalarına kol kanat geren, uluslararası ilişkilerdeki çıkarlarını uluslararası hukuk olarak satan ama aslında “orman kanunu” uygulayan BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesinden (ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dan) yeni bir dünya düzeni yönünde ümit beslemek gerçekçi bir yaklaşım olamaz.

Coronavirüs salgını biyolojik savaş olsun ya da olmasın, beş dünya zebanisi bir yandan birbirleriyle didişip dalaşacaklar ama oynaşmaları, karşılıklı çıkar ilişkileri de bitmeyecek!

Ayrıntılı biçimde paylaştığım “korsanlık” organizasyonunda bu zebanilerin parmağı olmaması doğa yasalarına ters! Ve bu ve bunun gibi, yazılı norm halinde uluslararası hukuk yasakları olan konularda bile  “orman kanunu” yöntemlerine yönelebilen bu zebanilerden hakka hukuka, doğa dostluğuna dayalı yeni bir dünya düzeni beklemenin mantığı olamaz diye düşünüyorum.  

Bizde, daha çok siyasal ve ideolojik saplantılarla idealize edilmeye çalışılan AB’nin de bu kervanın yolcusu olmaktan öteye geçemeyeceği açıktır. Corona ortaya çıkınca “ortakları” buharlaşmış da olsa AB, (kendi insanları söz konusu olduğunda) demokrasi-insan hakları konusu ile Alman patronajı sayesinde ekonomi alanında devdir ama kendi dışındaki demokrasi – insan hakları konusu, askeri güç ve dünya diplomasisi alanlarında dünya cücesinden başka şey değildir.

Yani “hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” söylemi, yeni bir dünya düzeni bağlamında hayal/ ütopya olarak görünüyor. Palavra, dalga geçme bile denebilir.