Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, namı diğer Mülkiye’de “Uluslararası Hukuk” dersini Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi uluslararası hukuk uzmanlarından biri olan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde hocam, merhum Prof. Dr. Seha Meray’dan aldım.
Çok iyi ve beni etkileyen bir hocaydı Seha Meray! Konusuna hakimdi. Uluslararası hukuk gelişmelerini izlerdi. Günümüzün yaygın uluslararası hukuk konularından olan karasuları ve onun ötesindeki deniz alanlarıyla ilgili bilgileri ta o zaman öğrencilerine anlatıyordu. (60 yıl öncesinden söz ediyorum)
Süreç içinde, uluslararası ilişkilerdeki gerçekleri öğrendikçe, bu bilim dalına niye “hukuk” kavramının yapıştırılmış olduğunu her zaman yadırgadım. Öyle bir hukuk yok çünkü! Evet, uluslararası toplum bağlamında bazı kurallar/normlar var ama bunların geçerliliği, “çıkar ve güç”le biçimlenip ete kemiğe bürünebiliyor. Tabii güç, her zaman çıkarın önünde gidiyor. Başka bir deyişle, hangi devletin çıkarının öne çıktığı konusu, gücüyle doğru orantılı olarak işlevleşir ve bunun doğal sonucu, uluslararası ilişkilerde “Orman Yasası”nın egemen olmasıdır.
İnsanlık, bireysel ve toplumsal ilişkilerde, faşizm ve diktatörlükler dışında Orman Yasası’nı çoktan geride bırakarak “hukuk devleti,” “hukukun üstünlüğü,” “anayasalı devlet yönetimi, ”temel hak ve özgürlükler” konularında dev adımlar attı ama uluslararası ilişkilerde, masallardaki “arpa boyu” kadar bile yol alınamadı ve “Orman Yasası” geçerliliğini korudu. Üstüne üstlük çağdaşlaşan “Orman Yasası”na “meşruiyet” de kazandırıldı. Bunu sonucu olarak, insanlığın gelişmesi sürecinde kısasa kısasla başlayan hukuk, insani boyuta dönüştü ama uluslararası hukukta “misilleme” biçiminde süregidiyor.   

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DAYILIK
 Bakın, yıllar önce  “Kıbrıs Türk Halkı’nın Siyaset Kurumu Üzerine Deneme” adlı kitabımda bu konuda ne demişim:
“Uluslararası ilişkilerdeki şu ‘dayılık’ konusunu kısaca açayım. Bunun için önce sorayım? Siz, onca ters hareketine karşın, bu güne kadar BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail aleyhine bir karar alabildiğini hiç gördünüz mü? Görmediniz, göremezsiniz çünkü İsrail’in BM Güvenlik Konseyi’nde ABD gibi bir ‘dayısı’ var. (Bu satırları yazarken İsrail Gazze’yi evire çevire yıkıp döküyor. Okulları, hastahaneleri bombalıyor. Göstere göstere soykırım yapıyor. Buna karşın başta “dayısı” ABD, dünya bunu yalnızca seyrediyor. Şu uluslararası hukuk ve uluslararası düzen, artık ne menem bir şeyse!)
“Aynı biçimde Rum Yönetimi’nin de dayısı, hatta dayıları var: Rusya, Fransa, hatta Çin! Bu dayılar, bugüne kadar BM Güvenlik Konseyi’nde Rum Yönetimi’ne karşı hiç karar aldırtmadılar. İleride de aldırmayacaklarını söylemek kehanet değil!
“Ermenistan’ı da ‘çok dayı’lı bir devlet olarak niteleyebiliriz. Onun da Rusya, ABD, Fransa gibi dayı’ları vardır.
“BM Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesi zaten kendileri ‘dayı!’ Dayı olunca da bol bol dayılık yapıyorlar. En günceli Rusya’nın Kırım’ı ‘ilhak’ etmesi ve Ukrayna’yı bölmek için yaptıkları! Uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk, ‘işte öyle bir şey!’

GÖSTERE GÖSTERE ULUSLARARASI HUKUKUN İÇİNE ETME   
Suriye’de “Esad rejimi kimyasal silah kullandı” savıyla, bir kez daha uluslararası ilişkilerdeki mahalle kabadayılarının ‘dayılık’ gösterilerine tanık olduk. Hem de, dayıların deyişiyle “vurma” eylemi, yani uluslararası hukukun içine etme, gerçek mahalle kabadayıları ağzı ve tarzıyla göstere göstere geldi. 
ABD, İngiltere ve Fransa’nın 14 Nisan 2018’in ilk saatlerinde Suriye’yi vurmasından söz ettiğim anlaşılmıştır sanırım.  
Elbette ki bu mahalle kabadayılığının en ilginci ABD Başkanı Trump’ın “füzeler geliyor” tweet’i oldu. Bunu da bir yana bırakın, konu daha BM Güvenlik Konseyi’nde görüşülmeden, ABD’nin “karar çıksa da çıkmasa da yapacağımı yaparım” dayılığı da var. 
Beni şaşırtan ne biliyor musunuz? Küçük ve cılız sesli istisnalar dışında, siyasal liderler,  devletler, (hatta BM Genel Sekreteri bile) BM Güvenlik Konseyi’ne rağmen dayılık/kabadayılık gösterisine çıkan “dünya delilerinin” uluslararası hukuku çiğnediğini söylemediler. Tersine yapılan dayılığa alkış yarışı var. Hem de yapılanı idealize ederek!
Elbette ki kimyasal silah kullanan bir bedel ödemeli ama sokak kabadayılığı tarzında değil!
Benim, son kabadayılık gösterisine vesile olan kimyasal silahlar konusunda ciddi kuşkularım var. Büyük olasılıkla Irak olayındaki gibi bir durumun söz konusu olduğunu düşünüyorum ki çok zaman geçmeden bu konu açığa çıkar. Ama eğer kimyasal silahları gerçekten Suriye rejimi kullandıysa, bu gücü nereden ve kimden aldı? Bir başka dayıdan, Rusya’dan değil mi? Nasıl olsa Güvenlik Konseyi’nde dayım var hesabı yok mu bu insanlık dışı eylemde?

TENCERE DİBİN KARA, SENİNKİ BENDEN KARA
    ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye gerçekleştirdiği ve literatüre “vurma” olarak geçen saldırı, elbette ki ilk değil ve Suriye rejiminin yanında olan Rusya bunu yasadışı olarak niteledi ama yukarıda kitabımdan aldığım alıntıda da belirttiğim gibi, Rusya da yasadışılık bakımından ABD ve yandaşları kadar sabıkalı! 
“Tencere dibin kara, seninki benden kara” yani! 
Zamanında ABD ve yandaşları Rusya’yı uluslararası hukuku çiğnemekle suçladılar, şimdi Rusya onlara aynı suçlamayı yapıyor. 
Değişen bir şey yok! 
Tahtaravalli sürüyor. 
Dünya düzeni bu ve bu düzen daha da çok sürecek!
Maalesef.