10 Kasım , Türklük dünyasında, büyük acı doğuran bir tarih .

     Dünyada ilk kez emperyalizme karşı savaş veren ve kazanan tek lider , Mustafa Kemal Atatürk’tür .

     Bu gün , dünyada çok ender görülen , ülkesi ve milleti için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan , Gazi Mustafa Kemal’in , aramızdan ayrılışının , 76 ‘ cı yıl dönümünü anacağız .

     Mustafa Kemal , Türk Ulusunun, özgürlük ve bağımsızlık yolunda hayatı boyunca , mücadele etmiş . Bu uğurda , her türlü fedakarlığı göstermiştir .

     Türkiye Cumhuriyetini, kurduktan sonra da, bu mücadelesine devam etmiştir.

     Buna bir örnek olarak , İstanbul Express Gazetesinin 1952 yılında yayınlamış olduğu bir yazıyı, sütunuma aktararak. Siz okurlarımın bilgisine getirmek istedim.

     “ Stalin’in, SSCB başında olduğu dönemler …

     Sovyetlerin, Ankara Büyükelçisi, ünlü bir diplomat Karakan …

1917 Ekim Devriminin, yıl dönümlerinden birinin sabahında, Stalin , son derece sivri , anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyor .

     Bu demecinde, aynen şunları söylüyor :

     “ Herkes bilsin ki, Rus Milleti, Boğazlarla, Ardahan’ı ele geçirmekten. Asla vaz geçmeyecektir . Çok yakın bir zamanda bu davalarımızı ,halletmiş olacağımızı,  şimdiden müjdeliyorum …”

     Ayni gece , Sovyetler Birliğinin Ankara Büyükelçiliğinde de, İhtilalin yıl dönümü kutlamaları yapılıyordu . Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk , gece yarısına doğru, Stalin’in bu densiz demecinden haberdar oluyor ve maiyetine emrediyor :

     “ Arabaları hazırlayın gidiyorum .”

     “ Paşamız bu saatte nereye gidecekler ? “

     “ Sovyet Sefaretine .”

     Maiyetin etekleri tutuşur . Çünkü olayı kavrarlar .

     İçlerinden birisi Atatürk’e :

     Paşa Hazretleri nasıl olur ? Protokolsüz mü ? Siz Devlet Başkanısınız protokolsüz nasıl gidersiniz ?

     “ Ben, protokol falan dinlemiyorum çocuk . Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş , sen bana protokolden bahsediyorsun . Hazırlayın arabaları ”diye cevap verir .

     Büyük Önderimiz ve arabalar hazırlanır .

     Atatürk ve maiyeti, Sovyet sefaretinin kapısına dayanır .

     Ulu Önderimiz, yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar. O sırada sefarette büyük bir balo vardır . Atatürk, kendisini karşılayan Büyükelçi Karakan’ı  görünce :

     “ Merhaba Karakan “ der ve ayni sert üslupla devam eder . “ Rahatsız ettik . Ama sen benim şahsi dostumsun .Kusuruma bakmazsın . Bir hususu, esasından anlamaya geldim “.

     “ Emredin Sayın Başkan .”

     “ Ajanstan öğrendiğime göre , Başbakanınız Stalin , Ardahan’la Boğazları istemiş , kararı katiymiş … Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış . Tam böyle söyleyip söylemediğini bilmem .

Ama buna benzer sözler söylemiş . Tabii ki bu nutkun da bir sureti

Sende vardır . Getir bakalım onu, da aslını faslını bir anlayalım .”

     Stalin’in nutku getirilir . Atatürk metnin o kısmını yanındakilere kelime kelime tercüme ettirir . Nutuk ajanstan geçen metinle aynidir.

     Atatürk :

     “ Karakan , sefaret telsizinden derhal Stalin’i bulduracaksın .

Bu beyanatından, vazgeçip geçmediğini sorduracaksın . Başbakanın tükürdüğünü yalayacak , yalamazsa ben yapacağımı bilirim . Bu cevabı bu gece gelecek, çünkü senin Başbakanından, daha önemli kararım var .

İstediğim cevabı almadan, sefaretinizden dışarı adım atmam . Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse , bil ki buradan çıkıp Rus sınırına gideceğim …”

     Karakan çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Atatürk’ün söylediklerini aynen nakleder .

     Stalin’den gelen cevap, büyük önderimizi tatmin etmiştir .

     Stalin’den gelen cevapta, aynen şöyle denmektedir :

     “ Stalin sürçü lisan eylemiştir . Boğazlarla , Ardahan’ı almak gibi bir arzusu yoktur …”

     Atatürk, cevabı okuduktan sonra , Rus Büyükelçisi Karakan’a hitaben :

     “ Karakan , seni geri çekerler ve yaşatmazlar . Uzun süredir tanışıyoruz , istersen bize iltica et .”

     Karakan, bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı, telgraftan hemen sonra bir telgrafla geri çağırıldığını açıklayarak :

     “ Teşekkür ederim . Sizi tanımış olmam bile kafidir . Ancak memleketinizdeki vazifem sona ermiştir . Yarın hareket edeceğim .”

     Atatürk , fazla ısrar etmez .

     Çankaya’ya döner . On gün sonra şöyle bir haber gelir . Sovyetler Birliğinin eski Ankara Büyükelçisi Karakan. Fırında yakılmak üzere, idam edilmiştir .

     Atatürk , kurduğu Cumhuriyetin coğrafyasına böyle sahip çıkmıştır .

     Söz konusu vatanın, milletin menfaatleri oldu mu , protokol , mrotokol dinlemeyen bir devlet adamı .

     Atatürk , bu dünyadan göçtüğünde , geride bıraktığı  servet cebindeki 19 TL idi .

    Yüce Atatürk , 5 Eylül 1938 ‘ de kendi el yazısı ile Türk Ulusuna.

Şu vasiyetnameyi bırakmıştı :

    “ Muhterem Milletime şunu tavsiye ederim ki ; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların, kanındaki, cevheri asliyi, çok

iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an tevakki etmesinler …”

     Bu gün yaşanan olayları da göz önünde bulundurursak , görülmektedir ki , aradan 76 yıl geçmesine rağmen , ilkeleri ve fikirleri

hala daha değer bulmaktadır .

    Sevgili Atatürk .

    Kıbrıs Türk Halkı, verdiğin savaşımı, örnek alarak, on bir yıl mücadele etti ve sonuçta özgürlük ve egemenliğine kavuştu .

    Aramızdan ayrılalı 76 yıl oldu .

    Kıbrıs Türk’ü, ilkelerin ve devrimlerinle ayakta kaldı .

    Seni özlemle , rahmetle sevgi ile anıyoruz .

    Rahmetin bol .

    Işıkların eksik olmasın , Yüce Atatürk .