Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de pek çok belgesel kitap yayınlanmış ve hala yayınlanmaktadır.  Özellikle Ulu Öndere Atatürk için yazılmış pek çok kitap var.

            Atatürk’ün Bandırma Vapuru ile Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a çıkışının tam 103’ncü yıl dönümdür, yarınki 19 Mayıs’ta... 

            Gazeteci yazar Yılmaz Özdil’in Atatürk belgeseli olarak yayınladığı çok önemli kitap, bence herkes için bir anahtar ve bir “Atatürk Ansiklopedisi” anlamında bir kitaptır. Bu kitabı okuduğunuzda o ana kadar Atatürk’ü bütün çehresi ve özelleri ile tanıdığınızı sanırsınız ama yanılırsınız.  Bu kitap, gerçekten dehşet verici bir Atatürk belgesidir.

            Bakınız ne yazılmış Atatürk için, Samsun’a çıkışı ile ilgili...

            “Atatürk 16 Mayıs 1919’da Samsun’a gitmek üzere Şişli’deki evlerinden çıktığında, annesi Zübeyde Hanım arkasından su dökmüştü, sağ salim ve erken dönmesi için.”

            Öylece Zübeyde Hanım ana yüreği ile arkasından uzun uzun bakmıştı.

            Atatürk’ün beyninde şekillenen gerçek düşünce, elden gitmek üzere olan vatanı düşmandan kurtarmak amacıyla Anadoluya gitmek ve bütün vatan evlatlarını örgütleyerek bir halk ordusu kurmaktı.

            O’nun Samsun’a çıkış tarihi olan 19 Mayıs 1919, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç tarihi olarak kabul edilir.  Nitekim böyle bir anlamlı günü, Türk gençliğine armağan ederek, arkadaşları ve vatan evlatları ile verdiği mücadeleyi taçlandırmak istemiştir.  Dolayısı ile her 19 Mayıs günü, bütün Türk gençliğince spor etkinlikleri ile kutlanmakta ve beyinler tazelenmektedir.  O beyinlerde; bayrak, vatan ve Atatürk sevgisi vardır.

            Türkiye Cumhuriyeti ikinci Cumhurbaşkanı ve İnönü Zaferleri’nin ölümsüz kahramanı İsmet İnönü çok sevdiği kader arkadaşı Mustafa Kemal Atatürk için bir yorum yapmıştı yıllar sonra.

            “Atatürk, tarihte uğradığımız en zalim ve en haksız suçlamalar karşısında meydana atıldı.  Türk milletinin suçsuz ve haklı olduğunu iddia ve ilan etti.  En büyük zaferi kazandıktan sonra da ömrünü yalnızca Türk milletinin haklarını korumak ve kanıtlamakla geçirdi.”

            Yukarıda sözünü ettiğim kitapta hayli ilginç ve ders çıkartılacak anekdotlar vardır.

            Bunlardan birkaçını yazıma almayı uygun gördüm, yazımın klasik “Atatürk ve 19 Mayıs” yazısı olmaması adına.

            O anektlardan birisi şuydu:

            Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan ve artık özgür bir vatan yaratıldıktan sonra pek çok yabancı ülke büyükleri Atatürk’e nezaket ziyaretlerinde bulunuyorlardı.  O ziyaretler ölene kadar sürüp gitmişti...

            İşte o günlerde Yugoslavya Kralı Alexander İstanbul’a gelmişti.  Dolmabahçe’de onuruna yemek veriliyordu.  Kral, yemekteki samimi havadan istifade ederek bir açıklamada bulunmuştu.

            “Aslında İngiliz hükümeti, İzmir’e asker çıkarmak için Yunanlılardan önce bizi öne sürmek istemişti.  Ben, o isteği kabul etmedim.”

            Atatürk bu itiraf karşısında hafifçe gülümsemiş, sonra Yugoslavaya Kralına şöyle demiş:

            “O halde size ve milletinize geçmiş olsun ekselans.”

            Yani Atatürk sözü, “Siz Yunanlıların yerinde olsaydınız, denize dökülen siz olacak ve binlerce Yugoslav askeri ölecekti” demeye getirmişti.

            Şu anda ülkemizde yaşanmakta olan pahalılık bağlamında, Atatürk ve pahalılıkla ilgili bir başka anekdotu anlatayım...

            1927’de bir okka ekmek (O zaman Türkiye de kilo yerine okka kullanıyordu), yani 1283 gram ekmek 4 kuruştu.  Hükümet zam yapmayı düşünüyormuş.

            Atatürk’ün de hazır olduğu masada  bakanlar da varmış.  Bu konu tartışılmaya başlayınca Atatürk, sofrayı hazırlayan ibrahim Ergüven’i işaret ederek şöyle demiş:

            “Bir de İbrahim’e soralım bakalım, halk adamıdır nasıl olsa” demiş.

            O an herkes aşçı İbrahim’e dönmüş...   İbrahim ise gayet net bir şekilde içindekileri ifade etmiş:

            “İnsanlar evlerine üç-dört ekmek alıyor, bir kuruşluk zam her gün cebinden üç-dört kuruş fazla çıkması demektir.  Fiyat artırılacaksa pasta, bisküvi, fancala gibi varlıklı insanların yediği mamüllerin fiyatını artırmalı.”

            İşte o an Mustafa Kemal hükümet üyelerine dönerek şöyle demiş:

            “İşte hakikat bu.  Tartışma bitmiştir!”

            Atatürk’ün hoşgörü ve olgunluğunu anlatan bir anekdot daha...

            Atatürk bir gün Anadolu Ajansı’nın haber bültenini incelerken, kendisine küfreden bir köylü hakkında soruşturma açıldığını öğrenmiş.  Bu haber üzerine Atatürk memurlarına sormuş:

            “Ben ona ne yapmışım ki bana küfrediyor?”

            Oradaki memurlardan birisi açıklama yapmış:

            “Tütününü gazete kağıdına sararken kağıt tutuşmuş, bu yüzden size küfretmiş.”

            O an Atatürk acı acı gülümsemiş...

            “Siz hiç gazete kağıdına sarılmış sigara içtiniz mi?  Ben Trablus’tayken içmiştim.  Per berbat birşeydi. Köylü bana az bile küfretmiş.  Siz onu mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmesini sağlayınız” demiş.

            Ve daha Atatürk için yazılmış yüzlerce anekdot.  Belki binlercesi...

            Koskoca bir vatan yaratan, padişahlık ve saltanat dönemini kapatan, demokrasi sürecini başlatan, çocuğu, gençliği, yaşlıyı, kadını ve mağdurları savunan koca Atatürk neler yapmamış ki...

            Bir derste öğretmen öğrencilere sormuş.

            “Bana yazınız.  Atatürk ne yaptı?” diye.

            Çok akıllı bir çocuk düşünmüş taşınmış ve şu yanıtı vermiş:

            “Atatürk ne yapmadı ki...”

            Evet!  Atatürk ne yapmadı ki...