Yakın tarihimize damgasını vurmuş nice devlet adamlarının tarihe iz bırakan öylesine büyük başarı öyküleri, öylesine sıra dışı yaşamları vardır ki, asla unutulmazlar. 
  Onlardan bir tanesi de; Kıbrıs Milli Davamızın lideri, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Raif Denktaş’ınkidir...
 O ki, hayatı boyunca doğduğu vatan topraklarında halkının özgür ve bağımsız yaşamı için mücadele eden, gerektiğinde savaşan, bu uğurda pek çok bedeller ödeyen yılmaz bir direnişçi, davasının lideri, büyük bir devlet adamı ama aynı zamanda da çok iyi bir aile reisiydi…
  Pekiyi, hayatının her anı türlü tehlikeler, tehditler içinde geçen böylesine büyük bir kahramanı ayakta tutan neydi, ona güç veren kimdi? Böylesine sıra dışı bir insanın arkasında mutlaka onun destek aldığı, ondan güç aldığı biri olmalıydı.
  Evet, böyle birisi vardı. 
  Adı: Aydın Denktaş’tı.
   Aydın hanım daha doğduğu zaman 9 yaşındaki Rauf’un eline ‘’işte nişanlın’’ diye verilmişti. Rauf amcasının oğluydu, ama aynı zamanda da beşik kertmesiydi. 
  Yani o, kendisini bildi bileli Rauf’la evliydi. 
  En nihayetinde evlendiler.
  Rauf 25, Aydın 16 yaşındaydı…
  Ve onların hikâyesi 1949 yılında başladı.
  Onların bu tarihten sonra yaşadıkları sadece bir hayat hikâyesi değildi! Onlarınki Kıbrıs adasının yakın tarihinde yaşanmış her ne varsa, ona liderlik eden bir dava adamının yaşadıklarıyla şekillenen ama bu uzun süreçte aynı zamanda mükemmel bir eş-aşk hikâyesini de anlatan bir yaşam macerasıydı…
  63 yıl boyunca aynı yastığa baş koydular…
  Hayat onlara her şeyi tattırdı!
  Acıyı da, başarıyı da, ihaneti de gördüler...
  Büyük bir yaşam mücadelesi içinde geçen ömürleri boyunca acıyı kaybettikleri evlatlarında, başarıyı vatan topraklarında kurucusu olduğu devlette, ihaneti o ömre kurulan türlü tuzakların içinde gördüler…
  Hiçbir zaman yılmadılar. Kocası Denktaş, her güçlüğün karşısında nasıl ki, ‘’Toros’’ dağı gibi dimdik durdu ise; Aydın Hanım da Toros’un ardındaki en büyük güç, mükemmel bir eş, ama aynı zamanda annesiz Denktaş’ın anası oldu.
  Bir insanın hayatı boyunca yaşayabileceği ne varsa fazlasıyla yaşadılar…
  Evinin direği Denktaş, son nefesini vermeden önce Aydın’ına;
 ‘’Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar, sevgilim sen olmasan bu dünya neye yarar…’’ diye seslenmiş…
Aydın Hanım ise; Rauf’unu kaybettiği gün, tabutuna sarılıp;
 ‘’Ülkesinden önce evimin lideriydi. Kendimi bildiğim bileli beraberdik biz, doğduğum günden beri, elbette hayat devam ediyor ama bomboş bir hayatta bıraktı beni’’ demişti…
  Onlarınki çok sıra dışı ama mükemmel bir eş-aşk hikâyesiydi…
  Tıpkı rahmetli İnönü ile rahmetli Mevhibe Hanım’ın,
  Tıpkı rahmetli Ecevit ile Rahşan Hanım’ın,
  Tıpkı rahmetli Demirel ile rahmetli Nazmiye Hanım’ın hikâyeleri gibi…
  Yakın tarihimize iz bırakan liderlerin yaşam hikâyelerine şöyle bir bakın! 
  Her birisinde mükemmel bir-eş aşk hikâyesi bulursunuz. Her hikâyeden alınacak çok önemli dersler vardır. 
  O hikâyeler büyük bir özverinin, mütevazılığın, eşe kendini adanmışlığın ama en çok da büyük bir aşkın, sevgi ve saygının üzerine yazılmıştır.
 İşte Rauf Raif Denktaş ile Aydın Denktaş’ın hikâyesi de bunun en çarpıcı örneği idi. 
 Ve o yiğit adamın yiğit kadını da hayata gözlerini yumdu.
 Güle, güle Aydın Hanım…
 Can liderim Sevgili Denktaş Bey’e, ‘’Toros’a’’ selam söyle…
 Biliyorum ki o sizi kollarını açmış bekliyor…
 Tutuşun el, ele… Çocukluğunuzu dahi yaşayamadığınız vatan topraklarınızda; ‘’Karkot Deresinin’’, Akdeniz’in kıyılarında koşun özgürce…
 Sizi hiçbir zaman unutmayacağız. Ruhunuz şad, mekânınız cennet olsun. Her ikinizin de aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum efendim.