İlkel insanlar ne zaman örtünmeye başladılar? Örtünme ihtyacı sadece fiziksel gereksinim, yani soğuğa – sıcağa karşı ya da basit böcek ısırmalarından tutun, bedenin, sivri veya sert yaralayıcı olabilecek dış etkilerden korunması için mi ortaya çıktı? İnsanın evrim sürecine göre yukarıda saydıklarım pek ala olası?
Ortadoğu’dan çıkmış üç büyük dine (Musevilik, Hristiyanlık ve İslam) göre insanın ilk giyinme serüveni cennette başladı .Dinsel metinlere göre, yaratılmış olmalarına rağmen dünyada değil, cennette mekan tutan ilk insanlar olan Adem ve Havva, Tanrı tarafından kendilerine yasaklanmış meyveyi yedikten sonra birbirlerine karşı cinsel istek duymaya başladılar ve bacak aralarını örtme gereği duymuşlar. Hatta özellikle Hristiyan ve İslam kaynakları resim veya tasvirlerde (resimlerde) Adem ve Havva ya da Havva ve Ademin önlerinin incir yaprağına benzer bir yaprakla örtülü görünüyor.  
Sonradan ceza olarak dünyaya gönderilen ilk insanlar Havva ve Adem, ve onların çocukları belli ki giyinme alışkanlıklarını ve biçimlerini zaman içeresinde bir hayli geliştirmişler ve geliştirmişler hatta sınıflaştırmışlardır. Öyle ki aynı toplumdan olan insanların bağlı bulundukları aile ve sınıflarına göre farkı giyim tarzları ortaya çıkmıştır.
Kumaş dokuma teknolojilerinin de 18. yüzyılda makineleşmeye başlaması ve üretimin hem daha ucuz hem de bollaşmasından sonra insanlar arası giyim farklılıkları da azalmaya başlamıştır. Bu gibi olanaklar daha düşük gelir ve ekonomik güce sahip insanların yüksek sınıf olarak gördükleri insanların giyim ve kuşamlarını taklit edebilmelerini de getirmiştir.
19. ve 20. ve 21. Yüzyılllarda dünya ölçeğinde moda diye bilinen giyim-kuşam tarzları etkilerini daha da artırarak sürdürmekte özellikle toplumsal yaşamda yaygınlığını ve etkisini göstermektedir.
Basite indirgeyecek olursak önceleri sadece fiziksel ihtiyaçlardan başlamış olan giyinme biçimleri, sonraları sınıfsal farkları da yansıtamaya başlamış, özellikle dinsel kültürün anlayışları ve anlamları da işin içerisine girerek, insan vücudunun kadın veya erkek olmasına göre de neresinin ne kadar kapanacağı, ne kadar açılabileceğine de tarifler ve sınırlar getirilmiştir.
Özellikle 20. yüzyılda yaygın toplum iletişim araçlarının da etkisiyle, gücünü daha da artıran giyim sanayii, yarattığı moda akımları ile, sadece farklı giyim tarzları yaratmakla kalmamış aynı zamanda, giyimde, çeşitli ve farklı dinsel ya da ahlaksal inançların koyduğu sınırları da zorlamaya başlamıştır. Özellikle dinsel anlayışlar nedeniyle kadının kışkırtıcı sayılan bedenin örtülmesi saklanması noktasında, moda tasarımcıları getirdikler üst ve/veya alt de-koltelerle  kadın vücudunun güzel yanlarının gözlere sunulması tabularını yıkmaya ortadan kaldırmaya çalışmışlardır.
Doğaldır ki farklı bulunulacak ortamlara göre de giyilebilecek giysiler tasarlanmış, iş ortamları, sosyal ortamlar, resmi kurumlar, okullar, eğlencede, deniz ve plaj ortamlarında giyilecek giysiler,  tekstil, moda gösterileri ve konfeksyon pazarlama sektörü içerisinde insanlara  sunulmuş, sunulmaktadır.
Bugün dünyanın en ileri demokrasiler olarak bilinen ülkelerde, giyim-kuşam  temel insan haklarından sayılmakta olup, özellikle dinsel hiyerarşide ve  ruhban sınıfındaki görevli papaz ve rahibeler kendilerine özgü giyimlerini korumaktadırlar. Yine bu ülkelerdeki kamu ve özel okullarda, bu okullara ilgi gösteren ailelerin de talep ve beklentilerini yerine getirecek şekilde giyim ve kuşam ya da üniforma politikaları uygulanmaktadır.
Kıbrıs Türk toplumunun yüzyıllardır Anadolu toplumuyla sürdürdükleri karşılıklı ilişkileri var, iletişimi var etkileşimi var. 1974 sonrasında bu ilişkiler çok yönlü olarak artmış, savunma ve güvenlikte kader- birlikleri dahil, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel ve eğitsel alanlardaki faaliyetlerimiz iç-içe geçmiştir. Bölgemizde son yarım yüzyıldan fazladır süregelen koşullar, Kıbrıslı Türkleri özellikle Türkiye’de yaşanmakta olan siyasal ve kültürel oluşum ve gelişmelere karşı çok duyarlı kılmaktadır.
Sonuçta, son kertede 4’lü Koalisyon hükümetinin kollektif aklı galip gelerek, mezuniyette esas aranması gerekenin, mezun olmayı hak edenlerin yeterliliklerinin olduğunu, kılık ve kıyafetlerinin, ve diplomalarında kullanmayı tercih ettikleri görüntülerinin olamayacağı hukuksal olarak da tescil edildi.
Günümüzde bilim ve teknoloji alanında öncü durumunda olan tüm ülkelerde bilim ve teknoloji insanları kadın veya erkek diye kesinlikle ayırıma tutulmaz. Giymiş olduğu mini eteğiyle, laboratuvarlarda ya da gözlem noktalarında inatla çalışan üreten yeni buluşlar yapan bilim insanları olduğu gibi, Hindistan’nın Mars projesindeki roketin geliştirilmesinde çok önemli katkılarda bulunan bilim insanı kadının, geleneksel sari giysileri içerisinde TV ekranlarından yansıtılmış olan unutulmaz,  görüntüleri de vardır.
Giyim kuşam ister modadan , ister inanç ya da kişisel tercihlerden kaynaklansın, temel bir insan hakkıdır ve başkalarını rahatsız etmemesi kaydıyla korunmaktadır.
Güvenlik nedenleriyle Fransa’nın, kamu alanında, çadur diye bilinen kara ya da başka renklerdeki çarşaflar içerisinde dolaşılmasına yasaklama getirdiği de bilinmektedir. Fransız okullarında da benzer kısıtlamalar uygulandığı bilinmektedir.
Neyse ki dünyamızda  gelişim devam ediyor, değişim diyalektiği işliyor. Eğitim Bakanımız Cemal Özyiğit’in çok eleştirilen tavırlarını duyarlılıkla not edip, ileriye doğru hareket edebilmektir hüner. Laik bir hukuk devletine bu yakışır. 
İlahiyat Koleji mezunlarının tümünü de içtenlikle kutluyorum, başarılarının artarak devam etmesini diliyorum.