Nedendir bilmem...  Zaman zaman kendi kendimize durduk yerde ayağımıza kurşun sıktığımızı, ondan sonra da “kusura bakmayın bir hata yaptık” deyip işin içinden sıyrılmaya çalıştığımızı görüyorum.
Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde 50 öğrenciye sırf “başı örtülüdür” diye diploma verilmeme karar ve düşüncesi, nerdeyse Anavatan-Yavruvatan krizine dönüşecekti.  Böyle bir kriz ortaya çıkmış ve devam etmiş olsaydı, herhalde bu işe en çok sevinen de Rumlar olacaktı.
Artık bütün üniversiteler, ilk ve orta öğrenim merkezleri diploma verme aşamasına geldi, tıpkı Hala Sultan İlahiyat Koleji gibi.
Tamam anladık...  Kıbrıs Türkü fanatik dinci, örtülü filan değil ama, yaşanmış gerçekler ve kültürel farklılıklar, bazı zıtlıkları da ortaya koyabiliyor.  Gerçekte her zaman sorguladığım birşey vardır.
“Namus örtünün altında mı?”
Gerçekten namus örtünün altında değil, beyinlerde, ahlaki değerlerde ve kendi gerçeklerimizdedir.
Siz istediğiniz kadar söyleyin...
“Başı örtülü öğrenciler diploma alamazlar” diye.
Bu gerçeği hangimiz değiştirebilir?  Artık İngiliz dönemi değil.  Anavatan-Yavruvatan gerçeklerinde yeni bir Kıbrıs Türkü var.  Demografik anlamda da kendiliğinden gelişen kültürel ve fikirsel farklılıklara rağmen, bir bütünlüğe doğru gidiyoruz.
Hani Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde “İnsan Özgürlüğü” başlıklı bir bölüm vardır.  İnsanlar diledikleri gibi yaşama, diledikleri gibi giyinme, diledikleri gibi ibadet etme, diledikleri okula gitme v.s. hakkına sahiptirler.  Kendi örf adetlerimiz ötesinde kültürel yapılaşmalar da hayatımıza girebiliyor. O bağlamda konuyu irdelemeye çalışıyorum.
Geçmişte bazı eylemciler, çarşaf ve örtü konusunda TC Büyükelçiliği önünde eylem yapmışlardı.  Bu durum Türkiye üniversitelerinde de yaşanmıştı.  Sonunda çözülmüştü.  O eylem de Anavatan-Yavruvatan zıtlaşmasını ortaya koyuyordu.  Verilmek istenen mesaj, “Ne yani...Bizi kurtardınız diye, bizi de kendinize mi benzeteceksiniz” mesajıydı.
Mesela Hala Sultan İlahiyat Koleji kurulduğunda da protestolar yapılmıştı.  Sokaklarda eylemler düzenlenmiş, kabul edilmez sloganlar atılarak, Türkiye’yi rencide etmiştik.  Halbuki paraya veren Anavatan, yatırımı yapan Anavatan, devasa projelere imza atan o.  Ve elli yıldan fazla kursağımıza lokma koyan da o.  Siz gelin de “örtülü öğrenciler diploma alamazlar” deyiniz.  Elbette Anavatan da kendi kural ve düşüncelerini ortaya koyacaktır.
Şimdi de Eğitim Bakanlığı Savcılıktan görüş almış ve kriz de bundan doğmuş...
Efendim “Diplomalarda bazı örtülü genç kızların resimleri var”mış.  Hadi canım siz de...  Okul faaliyete geçmiş, din alanında eğitim dersleri verilmiş ve iş diploma aşamasına gelmiş.  Şimdi durduk yerde bu krizi yaratmak, bana göre kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan başka birşey değildir.  Yahu koskoca külliye yapıldı, dört tane minaresi, o zarafeti ile gelip geçen Rumların bir yerlerine batıyor, bütün bölgelerde o görkemli binalar yükseliyor...
Siz örtü nedeniyle diploma alacak öğrenci olsaydınız, Türkiye siyasilerine telefonlar yağdırmaz mıydınız, hem de Türkiye’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler arifesinde?  Tabii ki o telefonları açar ve tüm siyasileri deli divane ederdiniz.
Siz neylersiniz bunca geçen zamandan sonra.  Tamam dedik.  Siz İngiliz kültürü ile yetiştiniz ve örtüyü içinize sindiremiyorsunuz.  Ne yapacaksınız?  Hala Sultan Külliyetine dinamit mi koyacaksınız.  İşte bunlar bizim kendi kendimizi küçük düşürüşümüz.
Şimdi soruyorum...
Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’ın şu sözleri sizin aklınızdan çıkacak mı?  Bence pek çok insanın aklından çıkmayacak.  Ama bu sözleri söyleyene değil, söyletene bakmak lazım.  Neden bu durumlara düşüyoruz, hala anlamış değiliz.
Bakınız böyle bir kriz çıkınca Sayın Akdağ ne demiş Başbakan Erhürman’a...
“Hangi yılda yaşıyoruz?  Bu devam ettirilseydi, faşist insan haklarını hiçe sayan bir uygulamadır diyecektim.  Şükür ki bu uygulamayı sonlandırıyorlar.”
Bir yerde Sayın Akdar, şu “fırça” niteliğindeki sözleri söylemedi sayalım ama söyledi. Bir diğer deyişle aba altından sopa gösterdi.  Haklıdır da bana göre.  Siz yine dua ediniz Akdağ şöyle demediği için:
“Siz örtülü öğrencilere sorun yaratıyorsunuz ma, yarın yine gelip Ankara’da bizim kapımızda avuç açacaksınız!”
Yani Anavatan bizim olumsuz tavır ve hayat gerçeklerimizi görerek ve yaşayark hem sevdi, hem de dövdü diyebiliriz.
Siz gidin de Amerika, İngiltere ve Avrupa üniversitelerindeki örtülü kadın ve erkekleri görünüz.  Oralarda modern giyimli gençlerin yanında sadece örtülü uzakdoğulu öğrenciler olmaz.  Örtülü erkekler de olur.
Yani diyeceğim şudur...  Biz bu durumlara neden düşeriz ve kendi ayağımıza kurşun sıkarız, hala anlamış değilim.