Yeni nesil Bayrak Radyo ve Televizyonu’nun nasıl ve ne zaman oluştuğunu pek bilmez.  Halen içinde bulunduğumuz yaşam ortamında gençler evlerine gidince ilk işleri televizyonu açmak ve renkli televizyon kanallarındaki uydu yayınlarını izlemektir.  Özellikle internet ortamında...

    Altmış beş ve üzerindeki nesiller, BRT’nin nasıl oluştuğunu gayet iyi bilirler.  

    BRT’nin kuruluş biçim ve şekline bizzat tanık olanlardan biri olduğum için, bir yerde kendimi tarihin bir parçası olarak görürüm diyebilirim.  Nedeni de şu...

    21 Aralık 1963 olaylarının başladığı o çatışma günlerinde, ben de bir taraftan rahmetlik Dr. Küçük’ün özel kalem görevlerini yürütürken, bir taraftan da geceleri mücahitlik hizmetlerimi yürütüyordum.  İşte o silahların susmadığı, acıların yaşandığı günlerde bir gün merhum lider Dr. Küçük bana şu talimatı vermişti:

    “Osman, bizim mücahitler benim garajımda bir radyo kuruyorlar.  O arkadaşlara göz kulak o, bir ihtiyaçları var mı bakıştır, oraya da kimsenin girmesine izin verme.”

    O’nun bana verdiği talimatın kökünde, “Düşman böyle bir radyo kurulduğundan haberdar olmamalıdır, o nedenle radyomuzun gizli bir çalışma olduğunu bil” ifadesi vardı.

    O talimat öncesinde Dr. Küçük’ün makam arabası Austin Princess garajdan çıkartılmış ve hisar burcuna park edilmişti.

    Herkes şu soruyu sormaya başlamıştı:

    “Doktor’un makam arabasını neden çıkardılar garajdan?”

    O talimattan hemen sonra soluğu garajda almıştım.

    Garajın ön kapısı kapalıydı.  Garajdan sarayın koridoruna açılan yan kapıdan işliyorlardı.  O ara kapıyı açıp içeriye daldığımda hayretler içinde kalmıştım.     

    Garajda ilk gördüğüm kişiler, BRT’nin kurucularından ve müdürlerinden Özer Berkem, Fuat Beyar ve televizyoncu Muammer vardı.  Tabii ki onlarla birlikte çalışan üç beş tane de genç vardı onların yanında.  Şu anda o üç beş genci anımsayamıyorum.

    Garajın içinde belki kırk elli tane araba aküsü ve yüzlerce kablo vardı.  Telefon ahizeleri, mikrofon olarak hazırlanmıştı.  Ve daha pek anlayamadığım eski cihazlar ve aksamlar etrafa saçılmıştı.

    Onlara “Kolay gelsin arkadaşlar” deyip oradan ayrıldığımda, Kıbrıs Türkleri’nin iletişimsiz kalmasının bir olanağı olarak Bayrak Radyosu hayatımıza giriyordu.

    Küçücük ve gettolara kapatılmış bir toplumda gizli ne kalabilirdi ki?

    O süreçte ilk anonsu rahmetli tiyatro sanatçısı, can dostum Kemal Tunç’un gür sesi ile yapmıştı.

    “BAYRAK!  BAYRAK!  BAYRAK!  BURASI KIBRIS TÜRK MÜCAHİDİNİN SESİ” diyordu o gür sesi ile.

    Malum her ambargoda olduğu gibi, Rumlar devletin yayın organı Kıbrıs Radyo yayın Korporasyonu’nu ele geçirmişlerdi.  Silahlı çatışmalar başlayınca, herkes gibi o kurumda çalışan Türk memurlar oraya gidemez olmuşlardı, can  korkusundan.  Bütün yolları tutan Rumlar, elbette ki Türk yayıncılara da geçit vermediler ve vermeyeceklerdi de.

    O zor günlede Bayrak Radyosu’nun dar bir bölgeye yaptığı yayınlar, bayağı Kıbrıs Türkü’nün nefes borusu gibi olmuştu diyebilirim.  Artık halkımızın moralini yükseltecek, Rumların moralini bozacak yayınlar yapmaya başlamışlardı.   

    Hala kulaklarımda yankılanıyor Kemal Tunç’un o gür sesi ile okuduğu ünlü KİN şiirinin dizeleri.  O şiiri duyan insanın damarlarındaki kanı kabarırdı. 

    İlerleyen zaman zarfında yayın alanını genişletmek için eller kollar sıvanmış ve Bayraktarlık gerekli bütün teknik araç gerecin temini için talimatlar vermişti.

    İngiliz üslerinde çalışan Türkler kaçak olarak bazı teknik araç gereci çantalarında Türk tarafına geçiriyorlardı.  Bunun yanında Kızılay yardımlarının torbaları arasında veya Alay’ın erzak yığınları arasında ihtiyaçlar Türk tarafına sokulabiliyordu.

    Tabii ki hakkını da vermek lazım...  Bazı İsveçli Türk dostu askerlerin de güneyden kuzeye bazı ihtiyaçları ilettiği bir gerçek.

    O var oluş günlerimizde bölük pörçük olan halkımız, Bayrak Radyosu’nda yayınlanan mesaj programları sayesinde, yakınlarından haberdar olabiliyorlardı.

    Rahmetli Ahmet Cafer Elgin’in mükemmel Rumcası ile yaptığı Rumca yorumlar, Rumları deli divane ediyordu.  Ayrıca İngilizce yorumlar da bize müthiş katkı koyuyordu.

    Rumlar ellerindeki radyo ve televizyon vasıtasıyla ne yapıyordu Türklerin moralini bozmak için?

    Güneyde kalan bazı sütü bozuk Türklere yalan yanlış yorumlar yaptırıyorlar, bazı Ermeni karılarını da Türk kanallarının başına getiriyorlardı.

    İşte o araba akülerinden başlayıp da bugünlere ulaşan Bayrak Radyo ve Televizyonu, gerçek anlamda Kıbrıs Türkü’nün eseri oldu.

    Yine bir anımı anlatayım BRT ile ilgili...

    Birinci ve İkinci Mutlu Barış Harekatları sonrasında hep kendi televizyonumuzu düşünür olmuştuk.  Tam on bir yıl bize Rum ve Yunan kültürünü dinletti o alçak düşman.

    Malum Rumlar hareket öncesinde en önemli noktalara kalın ve duvarları delinmez beton mevziler yapmışlardı.  Girne sahilleri de olası bir Türk çıkarmasına karşı, o mevzilerle dolmuştu. 

Rumların Kantara vericisi’nde de bir uçaksavaş mevzisi vardı.  Türk jetleri uçuş yaparlarken Rum uçaksavar mevzisi uçaklarımıza ateş açınca, Türk pilotlar da nokta atışı yaparak o mevziyi ve yöresini berhava etmişlerdi.  İşte o atışlarda, Kantara vericisi yara almıştı.

    Artık özgürlük hattı çekilince kendi televizyonumuzun da hayat bulacağını öğrenmiştik.

    Bir gün rahmetlik kayınpederim Mustafa Dündar bize şu mesajı göndermişti:

    “Çocuklar televizyonunuzu açın, ekranda Türk bayrağını göreceksiniz.”

    Gerçekten de ilk kez televizyonlarımızda Türk bayrağını ve Atatürk’ün kaynaştırılmış resmini görmüş ve ağlamıştık.

    Ne büyük özlemdi o?  Ne büyük bekleyişti?

    İşte o anlamda şöyle demişti komşumuzun birisi.

    “Bakın göreceksiniz.  Bundan sonra Türkiye televizyonlarını izleyeceğiz.  O programlarda hasret kaldığımız Türk Sanat Müziğini ve Türk filmlerini doya doya izleyebileceğiz.”

    Gerçekten de bir süre sonra Türk televizyon yayınlarını izlemeye başlamıştık.  Türkiye’den gelen ekipler Kantara vericisini tamir edince, özgürlüğümüz de tadı bir başka oldu.  Allah razı olsun Anavatan ve Mehmetçik’ten.

    Şimdi soruyorum gençlere!

    Bu dava nasıl kazanıldı anladınız mı?  Bu topraklar nasıl vatan oldu?  Özgürlüğümüzü nasıl kazanmışız...  KKTC gerçeğinde bir devlet oluşumuzun önemini idrak edebildiniz mi?

    Özetle, BRT’nin Kıbrıs Türkü’nün davasındaki yeri çok, hem de çok çok büyüktür.