Müzakere sürecinde kritik dönemece girilirken, Güney Kıbrıs Rum siyasileri söylemlerini, Türklerle bir uzlaşma yönünde değil, egemenliklerini tüm Kıbrıs’a yayma yönünde yoğunlaştırdı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yetkilileri ile siyasi partilerinin söylemlerine bakıldığı zaman, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türklerle iyi komşuluk ilişkisinde bulunmayı değil de tüm Kıbrıs’ın sahibi ve Türklerin efendisi olmak istediği görülmektedir.
“Endişelerimiz giderilsin!...İşleyebilir, fonksiyonel bir model olmalı” diyerek referandumda çözümü reddeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, aradan geçen süre zarfında tüm siyasi yaklaşımlar ile birlikte “endişelerinin giderilmesi ile işleyebilir fonksiyonel bir mekanizma” kavramlarını Türklerin haklarının ortadan kaldırılması ve Rum egemenliğinin kayıtsız şartsız kabulü noktasına taşımıştır.
1960’ta Türk ve Rum halkının eşitliği temelinde kurulan cumhuriyeti yıkarak unvanını gasp eden Rum Yönetimi, şimdi anlaşmanın Türklere verdiği hakları ortadan kaldırıcı formüller ortaya atıyor.


*


1960 anlaşmalarında Türklere ait bulunan tüm hakları silip süpürüp, Güney Kıbrıs Rum egemenliğini tüm Kıbrıs’a yaymak ve bunu perçinlemek isteyen Rum siyasileri, Garanti ve ittifak anlaşmalarını ortadan kaldırıcı taleplerde bulunuyorlar.
“Türkiye’nin garantörlüğünün ortadan kalkması, Türk askerinin adadan gitmesi” üzerine söylemlerini yoğunlaştıran Rum Yönetimi ve siyasileri beri yandan da KKTC topraklarının bir bölümünü kırmızı çizgisi olduğunu öne sürerek kendilerine verilmesini istiyor.
Rum egemenliğini tüm Kıbrıs’a yayma yolu olarak “endişelerinin giderilmesi” bahanesini üreten Rum siyasileri, “Türk askeri gitmeli, garanti ve ittifak anlaşmaları ortadan kalkmalı” argümanlarını ileri sürerken, Türk halkının da endişeleri olduğu ve bunların giderilmesi gerektiğini anlamıyor.
Ancak Rum siyasileri bilmelidir ki Türk halkı geçmişte maruz kaldığı soykırıma bir daha uğramak istememektedir.
Türk halkı, bağımsızlığından ve egemenlik hakkından vazgeçme niyetinde değildir.
Türk halkı eskisinden daha güçlü garantilere ihtiyaç duymaktadır. Türk halkı, bu garantileri kağıt üstünde kalmayacak şekilde fiili olarak görmek istemektedir.

*

Rum siyasileri, Türk halkının endişelerini anlama yerine, Türk halkını ortadan kaldırmaya yönelik taleplerinin kabul edilmesi peşinde koşuyor.
Avrupalı dostlarının da bu çabalarında kendilerine yardımcı olarak taleplerini gerçekleştireceklerini sanıyor.
Avrupalı dostları da bu doğrultuda devreye giriyor.
Avrupalı dostları, Kıbrıs sorununun boyutlarını göz ardı ederek “Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanıması ve ilişki içine girmesi gerektiği” yönünde söylemlerde bulunarak Türkiye’ye baskı kurmaya çalışıyor.
Kıbrıs’ta uzlaşmayı reddeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve siyasileri, iyi komşuluk yerine, Türk halkının elinden her şeyini almaya çalışıyor.
Güney Kıbrıs’ın böylesi bir yaklaşım sergilemesi ile bırakın uzlaşmayı, iyi komşuluk dahi beklenmez.