İşte size Rumlardan bir itiraf daha...  Nedir o itiraf?  Geçen gün AKEL’in, Grivas’ın mezarına heykelini dikmeye yönelik fantiklerin hazırlıklarına cevap olarak yayınladığı bir afişte, Grivas’ın resmi ile bizim Beşparmak Dağları’ndaki KKTC bayrağımızı kaynaştırması ve o afişin altına da şöyle yazıdırması hayli ilginçtir.
Bakınız AKEL ne yazmış o afişin altına!
“Yaptıklarını hatırlamak için onun heykeline gerek yok!   Beşparmaklar onun ve takipçilerinin yol açtığı felaketi bize her gün hatırlatıyor!”
Bu haber ve afişin görüntüsü Havadis Gazetesi’nde yer almış.  Gazete o afiş resminin altına da şu ifadeyi düşmüş bizim gerçeklerimizi vurgulama adına.
“Hah şöyle!  Kıbrıs sorununun gerçek sebebini söylemeye gerek yok.”
Bence tam yerinde bir vurgulama.
AKEL’in fanatik Rumlara yapmış olduğu hatırlatma tam bir itiraftır bence.  Kendi iç kavgalarının özünde de o itiraflara rastlamak mümkün.
Sanırım bu afiş, Grivas’ın heykelini dikmeye hazırlanan fanatik Rumların hayli tepkisini alacak.  Ama bugün Rumlar arasında bir anketleme yapsalar ve “AKEL’in afişini doğru buluyor musunuz?” sorusunu sorsalar, herhalde çoğu Rum, “Bu afiş ve verilen mesaj, tam bir gerçeği yansıtıyor” diyecektir.
Bir yerde o afişin anlamı şudur:
“Siz neylersiniz milliyetçiliği ve Grivas’ın heykelini?  O Grivas değil mi bizi felakete sürükleyen?  O Grivas değil mi Geçitkale saldırısını düzenleyip, Türkiye’nin ültimatomu ile bütün Yunan askerlerinin geri çekilmesine sebep olan?  O Grivas değil mi ENOSİS için bütün Rum halkının hayatını bitiren? O Grvas değil mi bu adanın tadını tuzunu kaçıran?”
Hatta şu anlamı da taşıyor o afişteki mesaj bence.
“Siz Grand Montana’larda sözde çözüm havarisi kesilirsiniz ama bir bok yaptığınız yok.  Bütün dünyayı yalanlarınızla ve YARIM KIBRIS’INIZLA atıp tutarsınız ama bütün KIBRIS’ın yarısı sizin değil, Türklerindir.  İşte kanıtı Türklerin kurduğu  Cumhuriyetin Beşparmak Dağlarındaki mühürü.”
Gerçekleri söylemek ve bazılarının yüzüne haykırmak da yürek ister AKEL açısından, özellikle Başkanlık seçimlerinin yaklaştığı bir dönemde.
Keşke bu afişi ve afişle ilgili AKEL’in fanatik ve çılgın Rumlara verdiği mesajı Denktaş hayatta olsaydı ve okusaydı.  Keşke bu itirafları kulakları ile duysaydı veya yazılan itirafları okuyabilseydi diyorum.
Rahmetlik Denktaş gerçek anlamda Beşparmak Dağları’ndaki o iki bayrağın mimarıydı.  Nerden kesmişse aklı, güneyden tas gibi görünen Beşparmak Dağları’nın yamaçlarına iki bayrak yapılmasına yatmış ve derhal harekete geçmişti.  Denktaş’ın yarattığı o iki bayrak, tam bir psikolojik savaşın görsel şeklidir.  
Tabii ki rahmetlik Denktaş’ın bir başka pskolojik gerçeği, bütün yüksek dağlarımıza ve tepelerimize, en önemli geçiş noktalarımıza Türk ve KKTC bayraklarını diktirmsidir.
Güneyden kuzeye geçen ve her gün o bayraklarla yüz yüze gelen Rumlar o bayraklardan rahatsız olmazlar mı?  Onlara Kıbrıs gerçeğini söylemez mi?  Bir diğer deyişle, “Bu bayraklar ölümüne orada dalgalanacak ve kurduğumuz KKTC Cumhuriyeti’nin hayat kaynağı olacak”demektir. Yani Türkiye sonsuza kadar bu adadaki varlığını sürdürecek ve KKTC’nin damarlarına hayat verecek.
Her gün Rumların durmaksızın ürettikleri sahte savları Türk siyasilerinin ve Türk gazetecilerin eleştirmelerine gerek yok.  Gerek yok, çünkü en büyük cevabı o bayraklarla kendilerine gerçek anlamda veriyoruz. Hem de hiç konuşmadan, tek bir söz yazıp çizmeden.
Tam olarak yılını anımsayamıyorum...  Bir gün merhum Cumhurbaşkanı Denktaş’a bir vesile ile nezaket ziyaretinde bulunmaya gittiğimde bana aynen şu soruyu sormuştu:
“Güvenir!  Beşparmak Dağları’ndaki iki bayrağımızı nasıl buldun?”
Ben de kendisine “Şahane” demiştim.
Ondan sonra bir de şunu söylemişti bana:
“O iki bayrakların boyanması ve ışıklandırılması ne büyük paraya mal olur bilir misin özgürlüğümüz ve devletimizin varlığı için?”
“Hayır bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum” demiştim kendisine.
O son sözlerim üzerine bana çok büyük bir rakam söylemişti.
Gerçekten her yılın belli zamanlarında o Beşparmaklar’daki iki bayrağın boyanıp renklendirilmesi ve geceleyin de ışıklandırılması bütçede çok büyük rakam tutuyor.  Anımsadığım kadarı ile bayraklar jeneratörlerle ışıklandırılıyor.  O bayrakların boyanması, bakımı ve ışıklandırılması, mazot ve emek masrafları ile çok büyük bir para tutar.
Tutsun canım.  Herşeye giden paralar gibi o bayraklara da gitsin.  O bayraklar bütün Rum fanatiklerin ve bazı siyasilerin gözüne batan diken gibi batıyor ve hiçbirşey de yapamıyorlar.
Yine anımsadığım kadarı ile Makarios’un BM Kıbrıs temsilcisi vasıtasıyle ilk talebi, Beşparmaklar’dan o bayrakların kaldırılmasıydı.  Ondan sonraki zamanlarda da bazı Rum siyasiler bayrakları dillendirmişlerdir.  Hatta bir tanesinin, “Her sabah evimin penceresini açtığımda karşımdaki Beşparmaklar doruklarında Türk ve KKTC bayraklarını görmek beni kahrediyor” dediğini anımsıyorum.
Hayatımızda mevsimler gelir geçer.  Yaz gelir, yağmurlar ve rüzgârlar başlar.  Ve zaman içinde o bayrakları sembolize den boyalı taşların boyaları solar ve silinmeye başlar.  İşte o zaman o boyama ekibi ve ilgililer derhal harekete geçerler.  Bence bu görev, mücahit ordumuzun cephedeki görevleri kadar kutsal ve yücedir.
Bir gün bir arkadaşımla şöyle güneydeki Eğlence tepelerine kadar uzanmıştık.  Geçekten güneyden bakılınca tas gibi gözler önüne seriliyor o iki bayrak.
Bir de Trodos Dağının doruklarına çıkınız da bakışlarınızı kuzeye çeviriniz. Ufkunuzda gözünüze iki önemli görüntü çıkacak. Bunlardan birisi Beşparmaklar’daki iki bayrağımız, diğeri de Selimine’nin görkemli iki minaresi.  Nasıl çıldırmasın Rumlar?