Bilmemek ayıp mı. Hayır değil.
Peki ünlü ‘AKRİTAS ‘ planını bilmemek, hiç ama hiç ayıp değil eğer Kıbrıs sorunu ilgi alanınızda değilse.
Bütün Kıbrıs türkleri, hepsi ama hepsi bilmeli mi ‘Akritas Planını’ hiç de gerekli değil.
Ama Kıbrıs sorunu ve hele de bu sorunun çözümü hakkında hem de çok iddialı konuşmaya heves edenlerin bu planı bilmeleri kendilerine karşı bir saygı borcudur, yok eğer, kendilerine saygıları yoksa işkembe-i kübra’dan atmaya devam edebilirler. Bu gibilerin sorun çözülsün ve her iki taraf da gerilimsiz yıllar yaşasın diye bir dertleri yoktur zaten.
Onların bir cakası vardır ve tek dertleri o cakayı her şart altında atabilmektir.
Atsınlar atmasına da ufak atsınlar diyecem. Parti içinde habire zemin kaybediyor olmanın intikamını almak için,  parti başkanının ayağının altına dolaylı yoldan sabun koymak kendilerince uygun bir yöntemse keyfleri bilir.
Anastasiedes’in, ‘en büyük başarım Garantörlük müessesesini masaya getirmiş olmaktır’ dediği bu günlerde mecliste temsil edilen bütün partilerimizin, Türkiye’nin garantörlük hakkı vazgeçilmezimizdir demiş olmaları Anatasiedes’in en büyük başarısı sandığı şeyin hiç de sandığı gibi olmadığının da göstergesidir. Kaprislerini, sansasyon yaratma meraklarını siyaset eylemek sananların önünü ardını bilmeden, düşünmeden yaptıkları sansasyonel lafazanlıklar Anasatasiedes’i heycanlandırabilir. Heycanlı olduğunu zaten biliyoruz elindeki savurur kaçar ve saire ve saire. Ama Anasatasiedes beye Akritas planının Türkçeye çevrildiğini ve okuduğumuzu bildiğimizi hatırlatmak da benim için tatlı bir konu.
Bu planın giriş bölümü e bendini de siyaset eylediğini sanan ve fakat Kıbrıs’ın yakın tarihini ve bu planı bilmediği her sözü ile açığa çıkan sansasyonistlere hatırlatırım.
İşte Akritas Planı ve işte e bendi. Tamamen garantörlüğe ayrılmış. Türkiye’nin garantörlüğüne.
Aloooooo okuyun.
e) Genel olarak denilebilir ki bugünün uluslararası düşünüşü her türlü baskının -bilhassa azınlıklara yapılan baskının karşısındadır. Şimdiye kadar Türkler dünya kamu oyunu Adanın Yunanistan’a ilhak edilmesinin kendilerini köle durumuna sokacağına inandırmakta başarı gösterdiler. Bu şartlar altında mücadelemizi “Enosis” değil de “selfdeterminasyon” temeline dayayarak dünya kamu oyunu etkileyebiliriz.
Self-determinasyon hakkımızı tamamen ve engellenmeden kullanabilmemiz için de anlaşmalardan (Garanti ve İttifak anlaşması vs) ve anayasanın halk iradesinin kayıtsız bir şekilde ifadesini engelleyen ve dış müdahale tehlikesi arz eden hükümlerinden kurtulmamız gerekiyor. Bu sebeple ilk hedefimiz Kıbrıslı Rumlarca kabul edilmemiş diye belirtilmesinde karar kıldığımız Garanti Anlaşmasının elimine edilmesidir.
Garanti anlaşması ortadan kalktıktan sonra önümüzde bizi bir plebisitle kendi geleceğimizi seçmekten alıkoyabilecek hiçbir hukuki ve manevi engel kalmayacaktır.
Yukarıdaki izahattan anlaşılacağı üzere planımızın başarısını temin etmek için kademeli bir “çaba ve gelişme” yolu seçilmesi gerekiyor. Bu çabalar ve gelişmeler gerçekleşmezse gelecekteki davranışlarımız kanun bakımından haksız politik yönden ise başarısı imkansız bir hale girer. Ayrıca Kıbrıs’ı ve halkın  büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakmış oluruz.
Alooooo okudunuz mu.