Geçen hafta peş peşe üç ilginç etkinliğe katılma olanağı buldum;
* 21-22 Mayıs 2018 günlerinde 9. İz Bırakmış Kıbrıslı Türkler Sempozyumu
* 22 Mayıs 2018 akşamı Dome Otel Belgeseli Tanıtımı
* 23 Mayıs 2018 akşamı “Engelsiz Yaşam Mümkündür” Paneli
Bu yazımda, bu üç etkinliği anlatmayı tercih ediyorum.
 
9. İZ BIRAKMIŞ KIBRISLI TÜRKLER SMPOZYUMU
Kurucusu olduğum ve 7 yıl başkanlığını yaptığım DAÜ – KAM’ın, 21 – 22 Mart 2018 tarihlerinde düzenlediği  “İz Bırakmış Kıbrıslı Türkler Sempozyumu”nun dokuzuncusu, bende değişik duygular uyandırdı. Şu anlamda ki böyle bir sempozyum dizisi başlatmak tümüyle benim düşüncemdi ve dizinin ilk sempozyumunu, DAÜ - KAM Başkanlığım sürerken, dünya çapında hemşehrimiz merhum Niyazi Berkes adına ben düzenlemiş; kısa bir süre sonra DAÜ-KAM’dan ayrılırken Başkanlığı devrettiğim Prof. Dr. Ülker Osam’a bu sempozyum dizisini muhakkak sürdürmelerini rica etmiştim. Sayın Osam bu ricamı yerine getirmiş, ondan görevi devralan bugünkü DAÜ-KAM Başkanı Prof. Dr. Naciye Doratlı da diziyi 9’uncu sempozyuma kadar taşımıştır..
Niçin böyle bir sempozyum dizisi başlattım?
Çünkü içtenlikle söylüyorum: Kıbrıslı Türklerde toplumsal bağlamda ciddi bir vefasızlık olduğuna, dahası belki vefasızlıktan da ciddi bir toplumsal bellek sorunu olduğuna inanmaktayım. Nitekim bu sayfada yayımlanan yazılarımda da bu konulara sıkça değinmekteyim. Nice değer, vefasızlıktan nasibini almış, unutulup/unutturulup gitmiştir ya da unutulmaya yüz tutmuştur. Oysa bir toplumun ürettiği insan değerleri, toplum belleğine bir katkıdır. Ayrıca toplum belleğini oluşturan etkenlerden biri o toplumun insan değerleridir. 
Bundan dolayıdır ki bu sempozyum dizisinin dokuzuncu sayıya ulaşması beni çok ama çok sevindirdi ve duygulandırdı. Sevinme nedenlerimden biri, bu yılki sempozyumun, özel olarak ilgilendiğim edebiyat alanındaki iz bırakmış Kıbrıslı Türkler’den, alfabetik sırayla Ali Nesim, Fikret Demirağ, Filiz Naldöven, Harid Fedai, Kaya Çanca, Kutlu Adalı ve Taner Baybars adına yapılmış olmasıdır ki bu değerli 7 edebiyatçıdan 5’i ile yakın ilişkim oldu.
İki gün boyunca, bu yedi edebiyatçı konuşuldu. Konuşanlar da değeri akademisyen ve araştırmacılar, Prof. Dr. Esra Karabacak; Prof. Dr. Metin Karadağ; Prof. Dr. Oğuz Karakartal; Prof. Dr. Ulvi Keser; Doç. Dr. Gürkan Gümüşatam; Doç. Dr. Netice Yıldız; Doç. Dr. Şevket Öznur; Yrd. Doç. Dr. Emel Kaya; Yrd. Doç. Dr. Hatice Kayhan; Yrd. Doç. Dr. Mihrican Aylanç; Yrd. Doç. Dr. Selda Uygur; Yrd. Doç. Dr. Tayyibe Uç; Dr. Emin Onuş; Dr. Gülden Sarı Kanlıay; Dr. Haluk Öner; Aslı Piro; Ceyhan Özyıldız; Devran Akbayram; Eralp Adanır; Fatih Yalıner; Hüseyin Ezilmez; M. Kansu; Ulus Irkad’tı. .
Ben de “Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın Son Yıllarda Yitirdiği Üç İz Bırakmış Edebiyatçı, Harid Fedai, Ali Nesim ve Fikret Demirağ” hakkında konuştum. 
Büyük mutlulukla, geçmişte yapılan 8 sempozyumda sunulan bildirilerin kitap olarak yayımlandığını belirtmek isterim. Programında 26 sunumun yer aldığı dokuzuncu sempozyumun da kitabının en kısa zamanda çıkacağına içtenlikle inanıyorum.   

DOME OTEL BELGESELİ
22 Mayıs 2018 akşamı, “Bir Otelin Hüzünlü ve Gururlu Hikâyesiyle Dome Otel Belgeseli”nin tanıtımı, belgesele adını veren Dome Otel’de yapıldı. 
Senaryosu ile yönetmenliğini Simge Çerkezoğlu’nun, görüntü yönetmenliğini Mehmet Alasya’nın üstlendiği, müzikleri Okan Ersan’a ait kırk beş dakikalık belgeselde, Dome Otel’in kuruluşundan günümüze, ayrıntılı tarihi bilgiler yanında, otelin ilginç mimarisinden, farklı toplumları buluşturan insan hikâyelerine kadar pek çok farklı konuya yer verildi. Tanıtım gecesinde, belgeselin gösteriminden sonra konuşan Nebil Özgentürk, “söz uçar yazı kalır” özdeyişine “belgesel dolaşır” diye bir ekleme yaptı. Katılmamak mümkün değil! Gerçekten de belgeseller, çağımızda, Özgentürk’ün değindiği dolaşımın yaygın ürünlerindendir.    
İlginç bir belgesel olduğunu söylemeliyim.  
Kıbrıslı Türkler’in yaşadığı ciddi toplumsal bellek sorunu yanında; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki kurumlarda da ciddi “kurumsal bellek” yoksunluğu olduğunu bilmeyen var mı? Yok sanırım. Öyle ki, bu durum “Mısırsaki Sağır Sultan’ın bile kulağına gitti.” Yanılmıyorsam, bir otel adına ülkemizde yapılan ilk belgesel söz konusudur. 
Sahi, niye kurumlarımız, kurumsal belleklerine sahip çıkmıyor?
Başta Simge Çerkesoğlu, belgeselde katkısı olan herkesi kutlarım. Başak kurumlarımız için de böylesi kurumsal bellek belgeseli görmek dileğimdir. 

“ENGELSİZ YAŞAM MÜMKÜNDÜR” PANELİ
Halkın Partisi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi (HP-TCEK), Dünya Engelliler Haftası nedeni ile, 23 Mayıs 2018’de “Engelsiz Yaşam Mümkündür” paneli düzenledi. Panelle ilgili açıklamada, HP-TCEK’nin paneli, “ülkemizde yaşayan herkesin adalet ve eşitlik ilkesine dayalı, evrensel hak ve özgürlükler temelinde, toplumsal barış ilkesine uygun olarak yaşayacağı insan odaklı politikalar üretmek için çalışmalar yürütmekte” olduğu; bu bağlamda “coğrafyamızdaki herkesin ve her kesimin ayrımcılığa uğramadan yaşayabileceği bir gelecek için engelli vatandaşlarımızın yıllardır çözülemeyen sorun ve sıkıntılarını dinlemek ve bunlara çözüm üretmek adına bir adım olarak bu paneli düzenleme kararı” aldığı belirtildi. 
Bu arada  panelde, kamusal yaşam, sanat, siyaset ve eğitim alanlarında engellilerin yaşadığı sorunların konuşulacağına vurgu yapıldı. 
Lefkoşa’da Kıbrıs Türk Emekliler Derneği (KTED) Lokali’nde yer alan ve moderatörlüğünü Orkun Bozkurt’un yaptığı panele, konuşmacı olarak Kıbrıs İşitme Konuşma Engelliler Vakfı adına Bahire Coşkuner Doğru; Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel; Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği adına Günay Kibrit; Kıbrıs Türk Zihinsel Engelliler Derneği adına Melek Çaluda; KKTC Engelliler Dayanışma Derneği adına Ömer Suay katıldı. 
Konuşmacılardan sonra, çok sayıda kişi de söz alıp görüş belirti. O kadar ki bunun için kullanılan süre, konuşmacıların toplam sunumlarından daha çoktu.  
Bir engelli babası olarak konuşmaları can kulağıyla dinledim. İçtenlikle belirteyim ki gerek konuşmacılar, gerekse sonra söz alanların tümü konulara iyice hakimdi. Engellilerle ilgili sivil toplum örgütlerinin çok iyi çalıştığını, güçlü ve bilinçli olduğunu da çok iyi biliyorum. Ayrıca bu konular çok konuşuldu. Daha önce de çalışmalar, çalıştaylar yapıldı. Raporlar yazıldı. Yasa, tüzük taslakları hazırlandı.
Yani aslında engelli sorunlarını çözümlemek için iyi hazırlıklar yapıldı ve engelli sorunlarını çözmek için müthiş bir potansiyel var. Daha önce de biliyordum, panelde konuşulanlar bildiklerimi doğruladı. Artık icraat gerekir, laf üretmeye değil! 
Ve bugünkü hükümet aslında bir şans! 
Koşut olarak, var olan potansiyel da var olan hükümet için bir şans!
Bu iki şans başarı olasılığını çok yükseklere taşıma potansiyeli ile yüklüdür. 
Bakalım bu karşılıklı şanslar kullanılarak engelli sorunlarına artık çağdaş çözümler getirilecek mi?
Yoksa daha önceki hükümetlerin yaptığı gibi, sorunlar ve bu sorunları çözmek için var olan potansiyel önemsenmeyip geçiştirilecek mi? Göreceğiz ama bugünkü hükümet ve onu oluşturan partiler de engelli sorunlarına el atmazsa, engelli sorunları dolayısıyla geçmiş hükümetlerin uğradığı prestij yitiminden çok daha fazla prestij yitimine uğrayacaktır.