Don Kişot olun.
İşte acilen yapılması gereken budur. Her yeni günün yeni bir Kişot’a ihtiyacı vardır, Don Kişot’a. Günleri bırakırsanız kendi haline, onlar bir birlerini izleye izleye dünü yazarlar alnınıza ve dünkü sizi.
Önce kıyın paraya ve alıp okuyun, Cervantes’in Don Kişot kitabını. Okuduydum demeyin, elbet okumuşsunuzdur da bir daha okumakta ne zarar var ki, her allahın günü tekrarlarken kendi kendinizi, ne olur bir kerre de yıllar önce okuduğunuz kitabı yeniden okuyun, göreceksiniz ki ne o kitap dünkü kitap, ne de siz dünkü siz aslında.
Okumaya başlarsanız keyfili bir sürprizle karşılaşacaksınız. Hani, unuttuğunuz bir çocuk vardı ya yıllar önce sizde, işte onunla karşılaşma onu hatırlama ihtimaliniz bir hayli yüksek. Bir de bakmışsınız ki,  yıllardır çürümeye bıraktığınız içinizdeki çocuk, her satırla yeniden yeniden canlanmakta.
Başkasını anlatmıyor Cervantes,  sizi anlatıyor, unuttuğunuz özünüzü.
Hani yıldızları saymaya durduğunuz çocukluğunuzun geceleri var ya, işte onu anlatıyor. Hani kurtarmaca diye bir oyun vardı çocukluğunuzun sokaklarında oynadığınız arkadaşlarınızla, bütün arkadaşlarınız yakalanıp tutsak edilse de  sizin eliniz değince ellerine kurtulurlardı esaretten de serbest olurlardı ya işte o gücünüzü ve hayal dünyanızı.
Büyüdükçe inandırıldınız ya yıldızların çıplak gözle sayılamıyacağına, artık anlayın çocukken sayabilirdiniz işte. Hatta kanat çırpıp uçabilirdiniz de taaa yıldızlara bile. Kılıcınza bile gerek yoktu yenmek için devleri, hayal gücünüzle hangi dev başa çıkabilirdi ki.
Büyüdülçe siz, akıl koydular kafanızın içine, usluluk diye korku saldılar. İtiraz edemez hale getirdiler sizi, en yanlış şeye, en doğru bildiğinizle bile.
Büyüdünüz ve hayallerinizi düşlerinizi, alıp kafanızdan, büyüklerinize uymak ve itaat etmekten başka da bişey olmayan kuru akılla donattılar kafanızı, kalbinizle arasına çooook mesafe koyup.
Artık aklınız diyor ki size uçamazsınız kanat çırpıp, iyi de bunu hayal etmenin nesi kötü ve bir gün evrim sürecinin bunu getirmeyeceğine dair hangi okul, hangi labaratuar ve hangi padişah asla ve kata diyebilir ki.
Daha kötüsü şu.
Başa çıkamazsınız bir başınıza kötülükle der büyükler ve eklerler bir elin nesi var diye oysa tokadın hası tek elle atlır ki sesi iki elin sesinden beş beterdir. Her bir kişinin, teker teker her bir kişinin, ona değil de buna oy vermesi neleri değiştirmeye aday oysa ki.
Ve her bir kişinin işini hakkıyla ve doğru yapması iyiden güzelden yana olması.
Daha güzel bir dünya düşlermişşşşş gibi yapanların en sevdiği sloganlardan biridir ‘gerçekçi ol imkansızı iste’ ve nerdeyse tümü, o kadar gerçekçidirler ki ‘ bir başıma ben ne yapabilirim ama’ mazaretinin arkasına sinerler ödlekçe.
Hiç sakınmaz kendini Don Kişot oysa, yürür üstüne her hal ve durumda devin, gücün, heyulanın.
Yenilir mi diyorsunuz.
Mücadele edin de varsın yenilin, sonra yine başlarsınız, daha güzel yenilirsiniz ve yeniden ve yeniden, sonra bir bakmışsınız ki yenecek biri kalmamış karşınızda.
Hem anneniz sizi doğururken bir başına değil miydi.
Daha zor ne var ki doğurmaktan.
Haydi okumaya ve düş kurmaya hayal etmeye. Bir başınıza kıvılcımsınız yakın karanlığı aydınlığa çevirecek ateşi.