Büyük hatta yaşamsal diyebileceğimiz toplumsal başarıları zafer diye anlatır öyle dillendiririz. Aslında ister toplumsal ister bireysel kapsamda olsun elde edilen en küçük bir başarı bile bu başarıyı elde edenler için zaferdir. İlle de bu başarının kazanılmaması halinde kötü kayıpların olması gerekmez. Ancak mücadelelerin kazanılmaması halinde karşılaşılacak risklerin büyüklüğü elde edilen başarıları daha da yüceltir. Var olma ya da yok olma seçenekleriyle kalan birey ve toplumların, varlıklarını, devamlılıklarını korumak için ortaya koydukları mücadelelerde başarılı olmaları, yaşam denen sofistike örgü içerisindeki rollerinin devamını sağlar. Bir toplum için bu rolleri yükseltme de  birçok alanlarda ayrı bir savaşım ve devinim gerektirir Özellikle toplumların veya ulusların ya da halkların, bağımsızlık ve özgürlüklerini korumada ortaya koyabilecekleri mücadelenin kodları, kendi tarihlerinde gizlidir çoğu zaman. Yaşamın kendisi, her zaman güçlü olup, çeşitli meydan okumaların üstesinden gelebilecek olanları kutsar. Kısaca yaşam zayıfları sevmez, ve sevemeyecek de. Dün kutladığımız 30 Ağustos, Zafer bayramı üzerinde tüm söylenenleri yazılanları bir araya getirdiğim zaman elde kalan yukarıda kısaca anlattıklarımdır. 21, yüzyılın ilk çeyreğini doldururken, dünyamız, geçmiş tarihinde pek de gözetlenmeyen, örnekleri olmayan bir akış içerisinde, tanımlamakta bile zorlanılan yeni oluşumlara ve düzenlere doğru hızla evrilmektedir. Bilgisayar, iletişim ve uydu teknolojisinin yarattığı olanakları etkili bir şekilde kullanılarak, istenilen algılar yaratılabilmekte, bu algıların etkin işlevleriyle, ekonomik, siyasal  sosyal ve kültürel olguların inşası aralıksız sürdürülmektedir. Özellikle ekonomik ve teknoloji gücü yüksek olan ülkeler siyasal ve gerektiğinde askeri enstrümanlarını da kullanarak, kendi çıkarları doğrultusundaki etkinliklerini sonuç almaya yönelik artırmaktadırlar. Peki ama, sözünü ettiğimiz kısaca çok güçlü tanımına giren ülkeler sahip oldukları olanaklarıyla girişecekleri her türlü savaşın mutlak galipleri midirler? Böyle bir çıkarsama insanlık tarihine bakıldığı zaman doğru değildir. Çünkü acımasız diyebileceğimiz bir yarış içinde olanlar, sadece belirli programlara göre çalışan robotlardeğildirler. Eğer öyle olsaydı çok daha ileri programlara ya da kodlara sahip olan robotlar, daha az sofistike olanlara karşı her zaman galip gelirlerdi. Ama insan, insanlar ya da toplumlar, uluslar, halklar söz konusu olduğu zaman devamlı olarak birbirlerini etkileyen, etkileşen ve bu süreç içerisinde devamlı öğrenen ve yenilenen varlıklardır. İçerisinde yaşanan olgular insanları etkiler ve şekillendirir, beyinlerini de. Bu şekillenmeler her zaman değişime ve yeni yapılanmalara ve inşalara açıktır. Kısaca öğrenilen yeni bilgiler, yeni davranışlar beynimizi de devamlı olarak değiştirmekte, yaratıcı yeni bilişsel süreçleri harekete geçirmektedir. İşte böyle olduğu içinde, kazananlar her zamanen  güçlü  olanlar olmamışlardır. Belki daha zayıf görülenlerin başarı elde etmeleri çok daha zor ve daha büyük özverileri gerektirmektedir. Ancak yaşam denen dinamik olgudan kopmamakta sarsılmaz azim gösterenler, geçmişte var olabilmek adına verilen savaşımların kendine özgü kodlarını  benliklerinde saklayabilen toplumlar, koşullar ne isterse olsun, er ya da geç zafere varabilmektedirler. Mustafa Kemal’ın 30 Ağustos, 1922’de, bazı komutanlarının karşı çıkmalarına rağmen uyguladığı savaş planlarıyla kazanmış olduğu zaferin kodlarında , Türk ulusunun kendi vatanında hür ve bağımsız olarak yaşamaktaki kararlılığı vardır. Kıbrıslı Türklerin en ümitsiz görünen günler içerisinden çıkarak, bu adada ısrarla toplumsal siyasal eşitlik temelinde varlığını sürdürme kararlılığı da, kendi yaşam kodlarımızda gizlidir. Bu kodların  özünde tüm toplum bireyleri ve kesimlerinin gerektiğinde her türlü özveride bulunmaları vardır. Şimdi  toplum olarak geldiğimiz noktada alınması gerekli ekonomik ve yönetsel önlemleri alma ve yürürlüğe koyma zamanıdır. Cumhurbaşkanı Akıncı çok kısa ve özlü olarak bu önlemleri, Kamu reformu, kayıt dışı ekonomiyi sonlandırma ve para aklanmasına geçit vermeme olarak ortaya koydu. Akıncı’nın ortaya koyduğu önlemleri alarak , yaşadığımız olumsuzluklardan başarı çıkarabilmenin en büyük sorumluluğu hükümettedir. Görev zor ve ağırdır. Halkımızın işbirliği ve katılımı başarı için kaçınılmazdır. Halkımızı harekete geçirecek kodların bilincinde olarak, siyasi sorumluluk üstlenen liderler de sınanmaktadır. Ne demişler, “kaptanın iyisi fırtınalı denizlerde belli olur”..İşte deniz, işte fırtına, işte hendek işte deve..Ya atlarsınız ya da… Ben eminim, başarılı olmaktan başka çare olmadığını herkes anlamıştır. O zaman, vakit geçirmeden hemen yola koyula..Yol yürüyen yol keser!