Bugünkü Brüksel öykülerimizde, çok fazla teknik ayrıntıya girmeden Avrupa Birliği’nin makro veya mikro düzeylerde ortaya koyduğu çalışmalar ve bu işlevlerin yerine getirilmesinde AB organları arasındaki ilişkiler ve koordinasyonunda izlenen prosedürleri anlatmaya çalışacağım.  Makro düzeyde, AB’nin üç en yüksek organları olarak, Avrupalı yurttaşların doğrudan temsil edilmekte olduğu Avrupa Parlamentosu, üye devletlerin devlet ya da hükümet başkanlarıyla temsil edilmekte oldukları Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin üye hükümetlerinin atadıkları 28 komiserin oluşturduğu  AB yürütme organı (hükümeti de diyebiliriz) Komisyon var. Bu üst düzey organlar arasındaki ilişkiler de tamamen demokratik esaslara dayalı olarak,  Birliğin yeni yasalar ve politikalarının oluşturulmasında önemli roller oynamaktadır. AB yürütme organı Komisyon gerek parlamento gerekse AB Konseyi’ne doğrudan öneriler sunabilmektedir. AB parlamentosunda yasalaşan teklifler AB konseyi tarafından da onaylanmaları halinde yasalar kesinleşmekte ya da yeni politikalar benimsenmektedir. Komisyon onaylanan yeni yasalar ve politikaların yürütülmesinden sorumludur. Ancak bu üçgen tarafik arasında her zaman işler otomatik onayla sonuçlanmamaktadır. Önerilen yasalar ya da yeni politikalar üzerinde anlaşmazlıklar olması durumunda 2 ya da bu üç gücü temsil eden komiteler devreye girerek, müzakere ve karşılıklı çıkarların korunması esası üzerinden anlaşarak sorunlar çözümlenmeye çalışılıyor. Konuşmacı Kovacic, anlaşmazlıkların çok büyük oranda uzlaşma ile sonuçlandığını, uzlaşmaya varılamamış çok az konuların da terkedildiğini vurguladı. Kovacic, cömertçe zaman ayırarak ve arada sorular da kabul erek yaptığı sunumunda, özellikle AB Komisyonunun çalışmalarına yer verdi ve Komisyonun gelecek yıllardaki işlevlerine ışık tuttu. Geleceğin AB’nde, Komisiyon bir yürütme organı olarak yoluna devam ederken bir kolej olarak da hareket edeceğini (yani araştırıcı ve geliştirici de olacağını diye anladım) AB’nin genel çıkarlarının ileriye taşınmasına da öncülük yapacağını söyledi. Komisyonun, AB içindeki bölgesel eşitsizlikleri azaltma politikalarının da etkili olarak devam edeceğini vurgulayan Kovacic, bu alanda 2017 yılında onaylanan 7 yıllık bütçenin 158 milyar avro olduğunu açıkladı. Burda siz değerleri okuyucularımın dikkatlerini çekmem gereken husus, kuzey Kıbrıs ya da Kıbrıslı Türk Toplumu’na AB tarafından sağlanan çeşitli finansal yardımların, 158 milyarlık bu kaleme dahil olduğudur. AB’nin az gelişmiş ya da gelişmişlik düzeyleri arada (trans) olan bölgelerine bu yardımların sağlanması ve yürütülmesinde, Bölgeler Komitesi ile Ekonomik ve Sosyal Komite organları çok nemli görevler üstlenmiş durumda. Sadece dikkatimi çektiği için sizlerin de bilmesin istedim, Kovacic, Kıbrısın kuzeyine yapılan finansal desteklerden söz ederken, “Kıbrısın Avrupalı tarafı ve kuzey tarafı ya da Avrupalı tarafı ve Türk tarafı” diye tanımlamalar kullanmıştır. Bu tanımlamalar pek dikkat çekmese de siyasal anlam olarak, kuzey Kıbrısın AB hukuku dışında tutulduğu vurgulanmaktadır bir şekilde. AB muktesabatı diye bilinen Avrupa hukukuna hazırlanılması konusunda AB ve kuzey Kıbrıs yetkilileri arasında diyalog ve çalışmalar var mıdır peki? EU Technical Assistance and Informatiom Exchange  ya da kısa adı TAIEX olan bir programla, Kıbrıs Türk Toplumunun bir çözümden sonra, AB muktesabatının uygulanmasına hazırlanması hedef alınıyor. TAIEX’in programlanmış eylemleri arasında uzman görevlilerin ziyaretleri, eğitim kursları, atölye çalışmaları ve çalışma ziyaretleri öngörülüyordu. Öngörülüyordu diyorum çünkü bu çalışmalar geçtiğimiz yılın Temmuz ayında durduruldu. Neden durduruldu? AB Yapısal Destek Hizmetleri Başkanı Kjartan Bjornsson, Birliğin Kıbrıs Türklerine yapmakta olduğu ekonomik ve sosyal yardımları ve politikalarını anlatırken, TAIEX’in çalışmalarının Rum Cumhurbaşkanı Anasatasiades’in talebi üzerine durdurulmuş olduğunu da açıkladı. Anastasiades ne yapmış peki? Temmuz, 2017’de Cranz Montana’daki Kıbrıs görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyet’nin Cumhurbaşkanı, AB’ne bir yazı göndererek şöyle demiş: “Madem ki birleşik bir Kıbrıs yaratacak görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kuzey Kıbrısın AB muktesabatına hazırlanmasına da lüzum kalmamıştır.” Bjornsson tam da noktayı koydu ki elimi kaldırıp söz istedim ve dedim ki “ Anastasiades’in bu talebini tartışmak istemiyorum. Ancak AB’nin söz konusu uyum çalışmalarını durdurmuş olması Kıbrıslı Türkler arasında yaygın ve derin bir hoşnutsuzluk yaratmıştır.Bunun da tarafınızca bilinmesini isterim.” AB Yapısal Reform Destek Hizmetleri Başkanı Kjartan Bjornsson, bu tepkim üzerine, hafif durakladıktan sonra bana ya da Kıbrıslı Türklere şu mesajı verdi: “ Kıbrıslı Türkler öncelikle, TAIEX misyonu çerçevesinde vardığımız mutabakatlarada zamanında harekete geçmediler, gerekli kararlığı göstermediler şimdi ise, çok hızlı hareket geçmeleri zamanıdır” Kısaca Anastasiades’in tavrını kendi aramızda eleştirsek bile, O’na bu şekilde hareket edebilme fırsatını da bizlerin sunmuş olduğunu da dinledik Brüksel’de. Devam edeceğiz anlatmağa!