DEMOKRATİK COHESION (BİR ARAYA GETİRME) DA LAZIM! Bir gün ara verdikten sonra, AB merkezi Brüksel’e yaptığımız gezinin 4. ve son versiyonunu bir başka açıdan anlatmaya çalışacağım. Kıbrıslı Türklerin 2000’li yıllardan beri Kıbrıs sorununun çözümüyle özdeşleştirdikleri Avrupa Birliği üyeliği ve Avrupalılık şimdilerde nasıl tütüyor?  Kıbrıs sorununun çözümü ile birlikte gerçekleşecek AB üyeliğine 2004 ‘te yüzde 65 oyla “evet” demiş Kıbrıs Türkleri AB’nin neresinde duruyor?  Bu sorulara yanıt vermeden önce, en az 20 yıldır artan bir yoğunlukta Kıbrısın gündemlerine giren Avrupalılığın AB siyasal mühendislik projesindeki rotası nereye kayıyor? Hikayemize başlamadan önce, Brüksel gezimizin başlangıcından sonuna kadar, hiç aksamadan ve dakik olarak geçmesini sağlamış olan AB Komisyonu Lefkoşa Temsilciliği görevlileri, Bayan Katerina ve Bayan Keziban Akansoy’a en içten teşekkürlerimizi sunmak istiyorum. Sağolsun, KKTC dış işlerinden Kemal Münir dostum, her zamanki esprili anlayışıyla demokrasi kavramının en temel noktasına şöyle vurgu yapardı sohbetlerimizde. “Not bullets,but ballots”..Anlamı “kurşunlar değil, fakat seçim sandıkları”.İşte Brüksel’deki ziyaretimiz sırasında bir konuşmacının “not bullets but talks” (kurşunlar değil, fakat müzakereler) diyerek 28 üye ülkenin AB kurumlarındaki karşılıklı ilişkiler serüvenini anlatmaya çalışması, bana Münir dostumun bu sözlerini hatırlattı. Kanla, yıkımla ve savaşlarla yoğrulmuş ve yorulmuş AB topraklarında, sürdürülebilir bir barış ortamı, istikrar ve ekonomik refahın tesis edilmesinde “karşılıklı müzakereler yoluyla” anlaşmaktan başka bir yol olmadığının anlaşılmış olması AB’nin ve Avrupalıların kulağından düşmeyecek küpedir Ortak bir Avrupalılık anlayışı ve bilincinin, yaşanmakta olan beraber karar alma ve beraber hareket etme süreçlerinde gerekli sınamalardan da geçerek gelişmesi, “Avrupalıların Birliği”ni, Avrupalı devletler ya da uluslar birliğinin ötesine taşıması AB’nin “kızıl elması”.  Nihayetinde “Avrupa Birleşik Devletleri” ne mi yoksa çok daha gevşek bir Avrupalı uluslar ya da devletler birliğine mi yol alınacağını zaman gösterecek? Önemli olan nereye varılırsa varılsın, her şeyin merkezinde karşılıklı çıkarların görüşmeler yoluyla uzlaştırılması olmaya devam edecek. Kıbrıslı Türklerin de yaşamakta oldukları Kıbrıs adası, diğer 27 üye ülkeye benzemese de, diğer ülkelerle eşit ve aynı haklara sahip bir üye. Ancak ne ilginç bir ironidir ki, 1955’lerde Yunanistan’la birleşme anlamına gelen “Enosis” sloganı ile yol çıkanlar, bunun için hem 1950’lerde hem de 1960’larda , 70’lerde , savaşa, silaha başvuranlar, siyasal tarihin akışı içerisinde, müzakereler yoluyla, Yunanistan’la değilse bile, içinde Yunanistan’nın da olduğu AB ile ”Enosis” yaptılar. (2004 yılı Mayıs ayında Kıbrısı ziyaret eden Yunan başbakanı Simitis’in de yaptığı açıklamalarda bu “enosis” vurgusu vardır.) Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyeliğinin yürürlüğe girmiş olduğu 1 Mayıs, 2004 tarihinden tam bir hafta önce, yani 24 Nisan, 2004 tarihinde adanın her iki yanında gerçekleştirilmiş olan eşzamanlı referandumlarda, Rum tarafından “evet” çıkmamış olması, Kıbrıs sorununu da Avrupa Birliği’ne taşıdı. AB’nin tam 15 yıldır, 55 yıllık siyasal sorun yaşayan bir de Kıbrıs üyesi vardır. AB üyesi Kıbrısın siyasal sorunlarının aşılmasında yardımcı olabilmek adına AB’nin kendisi ne yapıyor?   26 Nisan, 2004 tarihinde, AB Konseyi Kıbrıslı Türklerin AB üyesi olacak federal birleşik bir Kıbrıs’a referandumlarda evet demeleri nedeniyle şu kararı aldı: “Konsey, Kıbrıslı Türk Toplumunun izolasyonunu sonlandırmaya, Kıbrıslı Türk Toplumunun ekonomik kalkınmasını cesaretlendirerek, Kıbrısın yeniden birleşmesini kolaylaştırmaya kararlıdır.” Daha sonra AB komisyonu Konsey’in bu kararı üzerine, aldığı kararlarla Kıbrıs Türklerine yönelik birçok ekonomik program yürürlüğe kondu. Bu yardımların bugüne kadarki toplamı 483 milyon avrodur.Bu çerçevede 1000 kadar üniversite öğrencilerine AB ülkelerinde burslar verildi. Kuzeydeki Belediyeler başta olmak üzere çevre ve temizlik konularına fonlar aktarıldı. Kötü mü oldu? Kötü olmadı tabii. Ancak Yeşil Hat Tüzüğünün uygulaması başta olmak üzere, dış dünya ile doğrudan ticarete Rum tarafınca konan kısıtlama ve yasaklamalar devam ediyor. Özellikle dış dünya ile doğrudan ticaret bir yana, Kıbrıslı Türklerin  her türlü doğrudan temas ve ilişkilere Rum tarafından kaynaklanan izolasyon politikalarının devam ettiği de bilinmektedir. Rumları gücendirmemek için Kıbrısın kuzeyine bile geçmeye korkan, çekinen Avrupalılar olduğunu da biliyoruz. Bu nasıl Avrupalılıksa!? Bu nasıl Kıbrıslı Türklerin izolasaynuna hem de Konsey kararıyla son verme kararlılığıysa!? Bizler Kıbrıslı Türkler olarak en azından 24 nisan referandumlarında “evet” demiş insanlar olarak, AB Parlamentosunda Kıbrıslı Türklere ayrılmış olan 2 sandalyenin Kıbrıslı Türkler tarafından doldurulmuş olmasını görmeyi hak ederdik. Bugün bunu açıkça talep ediyor ve istiyoruz. E hani da AB’nin COHESION (bir araya getirme birleştirme anlamına geliyor) programları vardı..Kıbrıslı Türklerin 2004’te birleşik, iki toplumlu federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyeliğine “evet” demelerine karşın tek (Rum) toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti üyelik sandalyesine oturduğu bilinen bir gerçek. Eee bunda bir acaiplik, bir sorun yok mu? Kıbrıslı Türklerin AB kurumlarında, doğrudan seçtikleri temsilcilerince temsil edilmeleri Avrupalılığın, Avrupa Birliğinin neresine dokunuyor? Aslında Avrupa Birliğinin Kıbrıs Türklerine, sırf Rum tarafını memnun etmek için uyguladığı en büyük izolasyon ve ambargo da budur. Bu bir demokrasi, hak hukuk ambargosudur ve AB değerlerinin hiçbirisiyle savunulacak yanı da yoktur. 2019 AB Parlamentosu seçimlerinde hiç kimse kıvırmasın, yok “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin etkin kontrolünde olmadığı bölge”, yok “Aqi’nin askıya alındığı” bölge diye Kıbrıs Türklerinin temsil edilmesi daha fazla önlenmemelidir. 1959-60 uluslararası Kıbrıs antlaşmaları ve 1960 Kıbrıs Anayasası’na karşın, 55 yıldır Kıbrıslı Türklerin etkin yönetimine katılmadığı Rum Toplumlu Kıbrıs Cumhuriyti’nin AB üyeliğindeki, meşruiyet, demokrasi ve yasal eksiklikler AB tarafından görülmeli ve gereği de yapılmalıdır. Yoksa Avrupalılar eşittir ama bazı Avrupalılar daha fazla mı eşittirler? Kıbrıs’ın AB’daki temsiliyetinde DEMOKRATİK ve LEGAL COHESION da lazımdır ve Kıbrısın buna ihtiyacı vardır. Tam da şimdi.  Siz Avrupalılar ya da siz AB, Kıbrıs için en başta iki toplumlu federal Kıbrıs derken, tek toplumlu bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sorun ve de sorunlu olduğunu peşinen kabul etmek anlamına da gelmiyor mu? Eğer sorun ve sorunlu değilse, birleşik , mirleşik, iki toplumlu , miki toplumlu federal, mederal demenin ne anamı var? 55 yıllık Kıbrıs olayının basit matematiği budur. Ve aydınlanmanın REASONABLE VE AKILLI Avrupalı çocukları bu basit denklemi çözemezlerse, ben böyle bir AB’den de böyle bir dünyadan da korkarım doğrusu!