Sevgili Bülent Ecevit aramızdan ayrılalı tam 12 yıl oldu.  Biz Kıbrıslılar ona ne kadar medyunuz ve ne kadar minnet duyguları ile doluyuz...  Kaçımız hatırlar onu ve onunla geçen zamanlarımızı.   O bağlamda onun hatırasına hürmeten onun ölümünün 12’nci yılında birkaç satır yazmak geldi içimden.
Zaman zaman filmciler Ecevit gibi ünlü siyasetçilerin hayatlarını film yaparlar.  Hatta senaryolu bir dizi filimler çekerler.  Doğrusu merak ediyorum...  “Ecevit Filmini” ne zaman çekecek filmciler diye merak ediyorum.
Bülent Ecevit’in hayat hikayesini okuduğunuzda gerçekten karizmatik yapısı içinde pek çok acılar yaşadığına da tanık oluruz.  Özellikle siyaset hayatında verdiği mücadele çok büyüktür.  O bağlamda biz Kıbrıslıların çok şanslı olduğumuzu düşünüyoruz, Kıbrıs Barış Harekatı’nın cesur siyasetçisi, “Karaoğlan”ı ve beyaz güvercin tutkunu Bülent Ecevit tarafından gerçekleşmesi açısından.
Merhum Bülent Ecevit, 1925 İstanbul doğumluydu.  Robert Kolejden mezun oldu ve hayata atıldığında yoluna gazetecilikle devam etti, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin Londra Büyükelçiliği’nde basın ateşesi olarak çalıştı.  Londra’da üniversite hayatı olmasına karşın eğitimini yarım bıraktı.  Lakin hem İngilizceyi, hem de öztürkçeyi mükemmel kullanan bir gazeteci ve siyaset adamıydı.
Onun siyasete hayatı, CHP ile başlar.  İlk kez milletvekili seçilmesi de 1957’ye rastlar.  Ta 1980 yılına kadar Ankara ve Zonguldak’tan milletvekili seçilmiştir.  CHP Genel Başkanı olması ise 1972’dir.
Bazı çevreler onu komünizm yanlısı görüntüsü içinde eleştirdi.  Halbuki o, tam bir sosyal demokrattı ve eşitlikten, adaletten, insan haklarından ve Atatürkçü düşünceden yanaydı. Hatta Atatürkçülüğü ve Atatürk fikirlerini en çok savunan siyasetçiydi diyebiliriz.
Hatırlıyorum...  20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nda Rumlarla çarpışırken kulağımız cebimizdeki minicik radyodaydı.  O kadar güzel ve mantıklı konuşuyor, o kadar sözü anında BBC’ye mükemmel İngilizcesi ile ifade ediyordu.  Yabancı gazetecilere verdiği beyanatlar, müthiş akıcı bir İngilizceyleydi.  Hatta gerçeklere dayanan ifadeleri, yine müthişti. Onun gerçek anlamda adaya barışı getirmek için bu harekatı yaptığını anlamıştık ama hem Rumlar, hem de bütün dünya anlayamamıştır.
Sanırım güzel konuşma, güzel şiir ve kitaplar yazma özelliğini, ünlü ressam olan annesi Nazlı Ecevit’ten almıştır.  Annesi Nazlı Hanım gerçekten çok güzel resimler yapan Türkiye’nin yetiştirdiği ünlü ressamlarındandı. Babası ise ünlü tıp adamı Prof.  Dr. Fahri Ecevit’ti.  Öyle kültürlü bir ailenin evladı olarak Bülent Ecevit kendi hamurunu yoğurmuş ve başarı grafiğini çizmişti.
Bülent Ecevit’in mücadeleci yapısı, onun partisi içindeki davranışlarını da zaman içinde kendini gösterdi.  Mesela Deniz Baykal’la hiçbir zaman yıldızları barışmadı. O nedenle zaman içinde siyasette yollarını ayırmıştı.  Mutlu Barış Harekatı’nda hükümet ortağı olan Necmettin Erbakan’la da, harekat sonrasında yollarını ayırdı ve koalisyon ortaklığını bozdu.  Niçin, doğru olmadığına inandığı fikir ve davranışlara karşı çıktığı için.
Yine hatırlıyorum...
Onun son başbakanlık döneminde Kıbrıs’tan 25 kadar gazeteci grubu olarak Ankara’ya gitmiştik.  Organizeyi Kıbrıs Türk Kalkınma Vakfı düzenlemişti.  Başkanı da merhum Kâmil Raif’ti.  Her zaman olduğu gibi o gazeteci grubumuz bazı seri resmi nezaket ziyaretlerde bulunmuştuk.  Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’den tutun da, parti başkanlarına, meclis başkanına ve başbakana kadar gitmiştik.
Bülent Ecevit’e gidişimiz de hayli ilginçti.  Onun gelişini beklerken, bir de baktık, sırtında kısa bir yağmurluk, o ilginç şapkası ile eski bir renault marka arabası ile Başbakanlık avlusuna gitmişti.  Zaten hiçbir zaman makam arabasını kullanmamıştı.  O gün de öyle gelmişti.  Bir an için bize tuhaf gelse de, onun mütevazi kişiliği ile bir paralellik arzettiğini düşünmüştük eski arabası ile makamına gelişini. Rahmetlik Bülent Ecevit bizi toplantı salonunda kabul etmişti.  Bütün gazetecilere konuşma ve soru sorma hakkı tanınmıştık.  Kendimizi tanıtarak sorularımızı kendisine yöneltmiştik.
Sözlerime başlarken, “Sayın Başbakan, sözlerime başlarken önce biz Kıbrıslılar olarak size olan minnet ve şükran duygularımızı ifade etmek isterim” dediğimde şu yanıtı vermişti.
“Hayır Sayın Güvenir, siz Kıbrıslıların bize minnet borcunuz yok.  Bilakis bizim size minnet borcumuz var.  Nedeni de şudur:  Kabul etmek lazım, Türkiye’nin uyanmasına, Kıbrıs gibi bir davanın gündeme gelmesine sizler vesile oldunuz ve Türkiye Kıbrıslılar sayesinde kendini dünyaya açtı, geleceği görebildi.  O nedenle siz bize şükranlarınızı ifade etmeyiniz lütfen.”
Ne kadar erdemli, ne kadar olgun ve mütevazi bir kişiliği olduğunu bir kez daha görmüş ve kavramıştık.
Bu günlerde onun 1968 yılında kaleme alıp yayınladığı “Bu Düzen Değişmelidir” adlı kitabını okuyorum.  Ne kadar önemli ifade ve fikirler var o kitapta bilir misiniz?
Kısacası Bülent Ecevit büyük adamdı ve bütün yaşamı boyunca çok güzel işler başararak, Türk siyasetine damgasını vurdu.
Bir kez daha Allah’tan ona gani gani rahmetler diler, onun muhalefetine rağmen kendisine ve Türk milletine olan şükran duygularımı ifade ediyorum.  Nur içinde yatsın.