Bugün tüm çocukların bayramıdır.  Buruk bir bayram...  Veya hayal ettiğimiz bir bayramı dileyerek ve içimizde yaşatarak kutlamamız gerekir, demek lazım...  Geçen yıldan başlayıp devam eden virüs belası her şeyi etkilediği gibi, çocukların bayramlarını da etkiledi maalesef.  Ve “Bugün çocukların bayramıdır” demeye dilimiz varmıyor.

            23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın yeni bir yaşa  girdiği bu günde, her sektörde olduğu gibi bütün ülkelerin her yıl gerçekleştirdikleri resmi törenler ve seremoniler sanki anılarımızda kalmış gibi.  Maalesef şu zor günlerimizle birlikte dersleri online üzerinden vermeyi başardığımız gibi, 23 Nisan’ı da öyle yaparak yeni bir başarıya (!) imza atıyoruz.

            Geçen yılın Mart ayında yüzünü gösteren veya hayatımıza arz-ı endam eyleyen koronavirüse karşı zorunlu önlemler alınarak, sözde 23 Nisan etkinlikleri düzenlendi. 

            Bazı insanlar sırf çocukları sevindirmek adına, kendi apartmanlarından, kendi sokaklarından ve kendi yaşam ortamlarından türlü etkinlikler düzenlediler, hoparlörden marşlar verdiler, Atatürk’ün nutkunu banttan verdiler ve tüm sokağı bayraklarla donattılar.

            Nitekim normal seyrinde bir 23 Nisan kutlanamıyor maalesef bu yıl da. 

            Tabii ki en önemlisi insan hayatıdır.  Bu yıl 23 Nisan normal şekli içinde kutlanamasa da, çocukların yüreklerindeki Türklük ve vatan sevgisi çok önemlidir.

            Ulusal bilincin korunması ve genç beyinlere 23 Nisan motifinin işlenmesi çok önemlidir de diyebiliriz.  Her yıl birer çiçek gibi sahaları dolduran rengarenk kıyafetli çocuklarımızın ileriki zamanlarda yeniden o günleri yaşayacaklarını ummak, yanlış olmaz herhalde.  Şu anda hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığının idraki içinde yine de hayata pozitif bakmak lazım.

           

            Temel olan, Ulu Ata’nın Türk çocuklarına verdiği güçlü mesajdır. Hani anılarımızda kalan 23 Nisanlar var ya...   Kocaman stadları ve kocaman sahaları dolduran binlerce çocuğumuzun yaklaşık altı ay öncesinden başladıkları müzikli figür çalışmalarını bu yıl göremedik ama umut ediyoruz.

            23 Nisan 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü olarak tarihe geçerken, bu günün bir anlam kazanmasını istemiş Atatürk.

            “Bu gün, çocukların günü olsun” demiş.  Bunu derken de, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” ifadelerini kullanmış.

            Kurtuluş Savaşı’ndan çıkan bir Türkiye, padişah hanedanlığına da son vererek yeni bir idari, sosyal, kültürel ve milli bir sürece girmişti.

            Bazı belgesel filmlerde TBMM’nin oluşumunu izlemişizdir.  Gerek belgesellerde, gerekse kurgulanmış dizilerde.  Ankara’ya gittiğimizde o tarihi TBMM binasını görmeden edemeyiz.   O bina nasıl yapılmış, niçin yapılmış, kim yapmış, bunun sorgulamasını yaparken bir şaheser çıkıyor ortaya.  Ankara’nın Ulus Meydanı’na vurulmuş bir mühür gibi o köhne ama anlamlı bina bize 23 Nisan 1920’yi hatırlatıyor.

            23 Nisan’ın ilkesel yapısı, dinç ve sağlam düşüncelere sahip, milliyetçi çocuklar yetiştirmek, egemenliğin ne kadar önemli olduğunu dile getirmek ve bu donanımlarla yeni bir nesil yetiştirmeye dairdir.

            Çok zor süreçten geçerken herhalde bu akşam yine pandemi döneminde çocukların 23 Nisan’ı apartmandan apartmana, sokaktan sokağa nasıl kutladıklarına tanık olacağız.

            Yani insanlar bazı acı ve içinden çıkılmaz durumla karşı karşıya kalınca yaratıcılıklarını ortaya koyabiliyorlar.  Özellikle teknolojinin bu kadar yaygın olduğu bir süreçte.

            Herşeye rağmen yine de hayata tutunmak ve çocuklarımızın beyinlerini dinç ve sağlam tutmamız gerekir.

            Ben yine de 23 Nisan’ın bütün Türk çocuklarına mutlu ve kutlu olmasını dilerim.

            Yani buruk 23 Nisan...