Öyle anlaşılıyor ki müzakereler hızla bir çıkmaza doğru gidiyor.
Geçtiğimiz Cuma günkü haberlere bakılırsa iki taraf arsında “büyük fark” var.
Bu “büyük fark” müzakereciler arsında yapılan toplantıda belirgin hale gelmiş.
Hemen şunu sormak gerek.
Yani yıllardır yapılan toplantılara ek olarak son başlayan müzakereler uzlaşma için mi yapılmaktadır yoksa “büyük fark” yaratmak için mi?
Bana öyle geliyor ki taraflar uzlaşmadan ziyade uzlaşmama için uğraşmaktadır.
Böylelikle de tarflar farklılık yaratmayı misyon edinmektedirler.
Yalnız her iki taraf içinde söylüyorum bu işin bir vebali vardır.
Yıllar yılı belirsizlikler içinde tutulan nesiller bir yana gelecek nesiller için de bu vebal artarak büyüyecektir.
Her iki tarafın da vatandaşları, gün gelecek, bu “büyük fark” için müzakerecileri sorumlu tutacaktır.
Tabii ki Rum tarafı rahattır.
Uluslararası bir statüsü vardır; AB üyesidir.
Aynı zamanda da tek başına Kıbrıs Cumhuriyetinin hükümetidir.
Adamızı ziyaret eden Joe Biden de adaya ayak basar basmaz adamları göklere çıkarmıştır.
“Bizim adad tanıdığımız tek bir hükümet vardır o da Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetidir” demiştir.
Dolayısı ile olan bizlere olmaktadır vede olmaya devam edecektir.
Bizim yapmamız gereken bir an önce uluslararası ortamca tanınacak bir çözüm ile şu adadaki “tek hükümete” ortak olabilmek için elimizden geleni yapmaktır.
Ha diyeceksiniz ki elden gelen yapılmaktadır da karşı taraf katıdır, uzlaşmazdır.
O zaman da kıvırmadan tüm açıklığı ile müzakerelerdeki son durumu halka açıklamaktır.
Ne önerdiler ne önerdik?
Liste halinde ve karşılıklı olarak halk bilgilendirilmelidir.
Yine Türk medyasında Cumartesi günü Anastasiadis ve Özarsay ile yapılan iki söyleşi karşılıklı sayfalarda yayınlandı.
Gazete adeta ikisini de okuyun ve karşılaştırın demek istiyordu.
Okuduk ve bir fikir sahibi olduk.
Bana göre, ne yalan söyliyeyim, Anastasiadis’in yaklaşımları progmatik buldum.
Özarsay’ınkiler ise soyut gibi geldi bana.
Anastasiadis ne diyor?
“Türk tarafı özlü konularda önerilerini masaya koymak için hazır değil” diyor Anastasiadis.
Tabii ki özlü konular olarak da toprak, güvenlik, yurttaşlık ve garantileri sıralıyor.
Eğer hal böyle ise yazık!
Yani şimdiye kadar bizim bu konularda geliştirdiğimiz önerilerimiz yok mu?
Varsa neden çekiniyoruz. Neyse bu konulardaki önerilerimiz koyun masaya.
Ve sızdırın halka da bilelim.
Maraş konusunda ise adamın söyledikleri mantıklı geliyor insana.
Biz ise ne diyoruz?
“Maraş konusundaki öneri Kıbrıslı Türklere kısa vadede fayda sağlayabilir. Ancak orta ve uzun vadede statüsüzlüğümüz devam eder.” Diyor Özersay.
Tam bir statü kazanmak çözümle olacak da çözümsüzlük de ilanı ilaheye sürecek değil ya.
Arkadan o da gelecek.
Amerika,AB, Türkiye, Yunanista, İngiltere ve BM hepsi adada bir çözümü bastırıyor.
NATO genel sekreteri NATO-AB ilişkileri rayına oturmamalarının tek sebebi Kıbrıs sorunudur diyor.
Onun için çözüm de gelecek.
Ama bir arda yapılabilecekleri niye yapmayalım.