Evvelki akşam yeni TC Büyükelçimiz Sayın Ali Murat Başçeri, Kıbrıs basın-yayın mensuplarına ikametgahında bir resepsiyon verdi.   Resepsiyona tüm basın mensupları katılmadı ama bütün ağır toplar oradaydı.
Yeni büyükelçimiz bize hiç de yabancı değildir.  Geçmişte uzun zaman yine TC Büyükelçiliği’nde görev yapmış, Kıbrıs ve Kıbrıslıların sorunlarını çok yakından takip etmiş çok değerli bir diplomattır.  Bir yerde o, Kıbrıslılardan daha Kıbrıslıdır da diyebiliriz.
Çünkü Kıbrıs’ta kaldığı süre zarfında hem siyasiler ve devlet başkanları ile, hem de halkın içinden, basın yayından ve daha nice özel yaşantıdaki insanlarla mükemmel ilişkileri ve dostlukları olmuş.
Gerçekte, Kıbrıs ve Kıbrıslıların sorunlarını çok yakından bilen böylesine sıcak ve dost canlısı bir büyükelçinin Kıbrıs’ta görev yapması, bizler için çok büyük bir şanstır diye düşünüyorum.  Özellikle duyarlılık ve yakın ilişkiler bağlamında söylüyorum.  Tabii ki ilerideki önemli yatırımlarda da...
O resepsiyon için ikametgaha gittiğimde, şöyle kafamdan geçirmiştim.
“Uzun zamandan beri göremediğim, ilişki içinde olamadığım büyükelçi, acaba geçmişte bizlerle çok yakın ilişki içinde olan bir diplomat mı?”
Kendisi bütün gazetecileri kapıda karşılayarak, tümünün elini sıkmış ve tümünü kucaklamıştı.  Benimle de kapıda karşılaşınca yeniden kendimi tanıtma ihtiyacı duymuştum.
“Sayın Büyükelçi, Kıbrıs’a hoşgeldiniz!  Yeni göreviniz hayırlı olsun!  Ben VATAN Gazetesi’nden Osman Güvenir” deyince beni kucaklamış ve şöyle demiştir:
“Osman Bey, ben sizi çok iyi tanıyor ve sizleri, ürettiğiniz yazılarınızı çok iyi biliyor ve sizi takdir ediyorum. Bilmem beni hatırladınız mı?”
Bir an için bocalamıştım.  Benim kafamdaki fiziki yapısı içinde onu hatırlamaya çalışmış ve hemen anımsamıştım.  Kıvılcım gibi genç ve dinamik Büyükelçi Ali Murat Başçeri, benim anılarımda kalan mükemmel insan, oydu.
Resepsiyonda bütün gazeteci arkadaşlarla buluşmak gerçekten benim için çok güzel birşeydi.  Büyükelçi sayesinde hemen hemen tümümüz bir araya gelmiş ve eski günleri, yayın hayatımızı ve geleceğimizi konuşmaya başlamıştık ki Sayın Büyükelçi yanımıza gelerek bize geçmiş Kıbrıs hizmetlerinden söz etmişti.
İşte o an şöyle demiştim kendisine:
“Sayın Büyükelçim siz, biz Kıbrıslılardan daha Kıbrıslısınız.  Bizim için çok büyük bir şanstır aramızda olmanız” deyince onun mutluluğu yüzüne yansımıştı.
Herhalde çoğumuz hatırlayacaktır...
    Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ilk Büyükelçi Emin Dırvana idi.  Hani Dr. Küçük ve Denktaş’la ters düşen Kıbrıs kökenli, nerdeyse 1.90 boyunda, bekar, hafta sonları eski Girne Limanı üzerindeki barlarda pulya gibi İngiliz kızları ile zaman geçiren asker kökenli diplomat... 
Onun ardından Mazhar Özkol gelmişti.  Bazı insanlar Emin Dırvana’dan sonra görevi devralan diplomatın Faruk Şahinbaş olduğunu söyler ama o yanlışı düzeltmek de bize düşüyor herhalde, eski bir bürokrat olarak.  Mazhar Özkol, 21 Aralık 1963 olaylarının elçisiydi.
Normal zamanlarda bir büyükelçi, görev yapacağı ülkenin Cumhurbaşkanına itimadnamesini  (Cridential) sunar, sonra göreve başlardı.  İtimatname sunuş töreni, hep kurallara bağlıydı.  Cumhurbaşkanı Makarios’la, Cumhurbaşkan Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük kuyruklu frak giyerlerdi.  Tabii ki dönemin dışişleri bakanı ve bazı diplomatlar da hazır bulunurlardı.  Olaylar sonrasında malum biz Türkler, Rumların silahlı saldırıları nedeniye bölük pörçük olmuş ve adada görev yapacak yeni TC Büyükelçileri, “Maslahatgüzar” düzeyinde göreve başlamışlar ve o “title”la görevlerini 20 Temmuz 1974’ten sonra, KKTC kurulunca “Devlet ve Cumhuriyet” statümüzle, Büyükelçi olarak sürdürmeye başlamışlardı.
KKTC’nin kuruluşuna kadar gelen TC kökenli hariciyeciler, sırf Makarios’a itimadname sunmamak için maslahatgüzarlar devreye sokulmuştu.
Anımsadığım kadarı ile ilk büyükelçimiz İnal Batu’ydu.  İşte o anlamda devlet olmanın görüntü ve erkini daha yakından izleyebiliyor ve idrak edebiliyoruz.
Yeni büyükelçimiz Ali Murat Başçeri de bu kez Kıbrıs’a Büyükelçi kimliği ve görevi ile gelince, o da itimadnamesini KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’ya sunmuş ve göreve öyle başlamıştır.
Tabii ki zaman zaman bazı büyükelçiler büyük sıkıntılar yaşamışlardır KKTC’de yaşanan ideolojik ve siyasi çıkışlar ve davranışlardan ötürü.  21 Aralık 1963’tan beri boğazımıza ve yaşantımıza damar damar kan ve lokma veren bu değerli insanlara yapılan çirkin hareketleri kabul etmek mümkün değildir.
Zaman zaman “Senin ne paranı, ne de pulunu isteriz” diyen, elçilik kapısına siyah çelenk bırakan bir zümreyi onaylamamız da mümkün değildir.
Kıbrıs’ta gerçekleşen bütün projelerin parasını Anavatan Türkiye vermiş ve çok da iyi takipçi olmuştur.  “Asrın Projesi” olarak nitelenen Türkiye’den gelen su da bizim hayat damarımız olmuştur.  Şimdi sırada elektrik ve dahaları vardır.
O nedenle KKTC’de görev yapan büyükelçilerin bireysel ve politik yapıları, insan ilişkileri ve siyasi ilişkileri çok önemlidir demek istiyorum. 
O bağlamda yeni büyükelçi Ali Murat Başçeri’nin yeniden aramızda olmasının bizler için çok büyük bir şans olduğunu söylüyorum yine.  Çünkü Başçeri, hem çok sıcak bir insan, hem de Kıbrıslılara ve Kıbrıslıların sorunlarına çok duyarlı mükemmel bir insandır.
Aramıza yeniden hoşgeldin Sayın Büyükelçi Başçeri!