İnsanlar ne kadar değişti değil mi?  Özellikle son zamanlarda borç takanların sayısı hayli arttı.   Hatta pek çoğu da ölümüne bir çatışma ortamına girdi.
Bütün güzel dostluklar nasıl yıkılır sanırsınız.  O güzel ilişkiler bir anda yıkılan duvar gibi yerle bir olur.
Genellikle kardeş kadar yakın iki arkadaştan birinin ötekinden borç alması ve borç alanın borcunu ödememesi sonucunda meydana geliyor bu durumlar.  Veya bir ortaklıkta atılan kazıklar...
Gazetelere yansıyan son “alacak verecek yüzünden meydana gelen kavganın” resimleri bayağı insanı düşündüyor.
Bu insanlar neden mahkemelik oldular?
Gerçekte alacaklı olan kişi veya kişiler, borç verdiği kişiden borcunu ödemesi hususunda muhtelif defalar uyarmasına rağmen, borçlu kişi veya kişiler, sanki o parayı almamış gibi yılışık yılışık gülüp alaya ederek, “Ayıp ama bu yaptığınız.  Biz borcumuza sadık insanız oğlum.  Bu borcu bir gün sana ödeyeceğim oğlum” der de, o borcun üzerinden hayli zaman geçer ve o “Bir gün” hiçbir zaman gelmez.
İşte böyle bir noktaya gelince, alacaklının gözü kararıp, borçluya öyle bir saldırırlar ve öyle bir dayak atarlar ki, sonunda mahkemelik olurlar.  Hatta alacak verecek yüzünden tabancalar bile çekilebilir.
Bu bir çare mi?  Çare değil ama alacaklı ne yapsın?
Mahkemeye verse, mahkeme aylar sürecek.  Belki yıllara uzanacak o dava.  Üstüne üstlük bir de avukat parası ödeyecek.
Mahkeme genellikle borçlunun mali durumuna bakar.  Adamın hiçbir geliri yoksa ve günlük hayatını ancak geçireceği kadar para kazanıyorsa mahkeme, “Biz bu durumda bu adama borcunu öde diyemeyiz, çünkü insani açıdan cebindeki para veya geliri, ancak onun yaşamasına yetecek kadardır” der ve işin içinden çıkar.
Hatta bazı hokkabazlar vardır.  O hokkabazlar başkalarından borç alırlar ama bütün mallarını da eşinin üstüne yaparlar sırf olası bir dava durumunda kendi üzerinde kayıtlı herhangi mal kalmasın diye.
İnsanın içinden ne gelir bilir misiniz?
Adeta çek tabancayı, o p....i vur alnından bakalım borç takmak ne demektir görsün.
Siz tabancayı çekersiniz de, buz gibi paranız borç vermeniz yüzünden gittiği gibi siz de katil olursunuz.
Bana göre yargıda bir hata vardır.  Bir adam şayet borç almışsa, mutlaka ama mutlaka o borçluyu borcunu ödemeye mahkum etmelidir.  O borç ne zaman ödenecek veya ne kadar zamanda kapanacak o da ayrı bir mesele.  O bakımdan yasalarımızda bir sürü çelişkiler olduğunu defaten yazmışımdır.
Bazı insanlar maalesef sanki yüzlerine eşek derisi germiş gibi sokaklarda özgürce dolaşabiliyorlar, sanki ahlaklı ve onurlu bir insanmışlar gibi.  Onlar için “onur” sadece kağıtta kalan bir erdemdir.
Herkese borç takan adam veya adamlar, mafia yapılı insanlardır.  Her türlü pisliğin içindedirler.  Uyuşturucudan tutun da kadın ticaretine kadar herşeyin.
Gerçekte insan, hayatı boyunca onuruyla ve alın açıklığı ile yaşamalıdır.  Nice onurlu insan, bu durumları asla kabul edemez.  Gelin görün ki bu ahlaklı insanlar her zaman mağdur olurlar ve mahkeme de onlara yardımcı olamaz.
Bankalar ne güne durur borç için?
Aklı başında onurlu insan en sıkı zamanında bankadan borçlanır, sonra da o borcunu kendi bütçesinin el verdiği şekilde öder.  Ne gereği var dostların birbirine girmesine.
Lakin gel görün ki, parmaklarınızın her biri ayrı ayrıdır. 
Çok ünlü bir ata sözü vardır:
“Borç yiğidin kamçısıdır” diye bir söz...
Hangi yiğit o borcu sırtlanıp onuru ile geleceğini hazırlar.
İşte bunun gibi söylenir durur da yine de bireysel dostluklarda ve alış verişlerde böyle borç savaşları olabiliyor.
Kısacası buz gibi paranı ver, sonra da mahkeme kapılarında hakkını ara.