Zaman nasıl da geçip gidiyor...  Zamanın akışını bir kez daha teyid ettim çok değerli siyaset adamı, dürüst ve karıncaya zararı olmayan sevgili Mustafa Çağatay’ın 30’ncü ölüm yıl dönümünde.

                Maalesef zaman durağan değildir.  Bir su gibi geçip gider yıllar.  Aynaya baktığınızda, 30 yıl önceki yüzünüzle şimdiki yüzünüz arasında çok büyük bir fark olduğunu anlarsınız.

                Kıbrıs Türkü’nün siyaset tarihine damga vuran, dürüst ve ahlak sahibi Mustafa Çağatay’ın 30 yıl önceki ölüm olayı, hala kabul edemediğimiz bir şeydi.  Bir çılgın sürücünün esmerleşen akşam ışığında, ofisinden çıkıp evinin önüne gelen Mustafa Çağatay’a çarpması sonucu maalesef onu kaybetmemiz kabul edlemeyecek bir şeydir.

                Hani bir söz vardır...

                “Genç öl, cesedin yakışıklı kalsın” diye...

                Gerçekte Mustafa Çağatay, genç denecek orta yaşlarda yitirmişti hayatını.  En verimli ve en olgun çağında siyasetten kendi isteği ile çekilmiş ve

avukatlık mesleğine geri dönmüştü.

                Onun o sessiz ve saygın duruşunun arkasındaki gerçek, “Siyasette nerde durmanız gerektiğini bileceksiniz” ifadesinden başka birşey değildir.  Evet, o nerde durması gerektiğini bildi ama kader onu hepimizden kopardı.

                Belki siyasete devam etseydi bu elim kaza başına gelmeyecek ve hala aramızda olacaktı.  Ama kaderle kimse savaşamaz.  Allah ne isterse o olur.

                O’nun en büyük özelliği, kimsenin kaderi ve geleceği ile oynmamasıdır.  Gelmiş geçmiş başka siyasilere benzemiyordu Çağatay.  Bir seçim zamanı geldi mi, tek bir adayın aleyhine konuşmaz, tek bir aday için de “Şunu seçimlerde kesiniz, şuna oy vermeyiniz” demedi ve kimseye de çamur atmadı.

                Bu siyaset tarihinde kimleri görmedik ki, idealleri , için yola çıkan ve birikimlerini meclise taşımak isteyen tertemiz insanları karalayan...

                Lakin bir gün gelir, herşey arkada kalır ama o gidenin arkasından da iyi veya kötü konuşulur.

                Bugüne kadar gelmiş geçmiş nice siyasetçi bu dünyadan göçtü ve arkasından eleştiriler yağdı.  Hatta eski bir siyasetçinin defin töreninde hocanın cemaate sorduğu “Ey ahali, hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna, o halk içinden yükselen bir ses vardı.

                “Ben hakkımı helal etmiyorum arkadaş” ifadesi...

                Kim bilir adamın canı ne kadar yanmış ki cenaze töreninde içindeki acıyı oraya bırakıvermiş.

                Gerçek anlamda ve hala bu halk, sevgili Mustafa Çağatay’ı rahmetle andı ve hakkını da sonsuza kadar helal etti.  Öyle tertemiz ve erdemli bir insana hakkınızı helal etmez misiniz?  Edersiniz elbette.

                Bundan bir süre önce Mustafa Çağatay’ın kayınbiraderi, çok değerli dostum İbrahim Erkan Manavoğlu’nun yazdığı ve benim de editörlüğünü yaptığım “Ağabeyim Kara Mehmet” isimli kitap da, bütün ailenin yapısını, milli heyecanlarını ve eniştesi Mustafa Çağatay’ı anlatıyordu.  Ne kadar derinlikli ve ne kadar önemli bir biyografik kitaptı sevgili dostum Erkan’ın kitabı.

                İşte bu ve buna benzer eserler, gerek anma günlerinde, gerekse sair günlerde Mustafa Çağatay ve onun anısı dile getirilirken, onun ne kadar önemli bir siyaset adamı, mükemmel bir aile babası ve toplumun saygın kişisi olduğunu belgelemek lazım...

                Her zaman çok değerli eşi Sayın Tuncay Çağatay’a sitem etmişimdir...

                “Mustafa Çağatay’ın hayatını neden kitaplaştırmıyorsunuz?”

                Esasında Tuncay Hanım, hala o heyecanla çırpınıyor ve belgeleri toplamaya devam ediyor.  İnşallah bir gün onun hayatını belgeleyen bir biyografi kitabı yayınlarlar ve O’nu daha bir kalıcı hale getirirler.

                Mustafa Çağatay aramızdan ayrılalı tam 30 koca yıl oldu ama o, hep bizimle yaşadı, hep aramızda oldu.  Onun mezar taşları ötesindeki varlığı, bitmek bilmeyen erdemi ve onurlu yapısı, hala bütün insanlara örnek teşkil edecek nitelikte orada duruyor.

                Allah’tan bir kez daha ona gani gani rahmet, çok değerli eşine ve bütün yakınlarına yeniden başsağlığı diliyorum.

                Mekanın cennet olsun sevgili Mustafa Çağatay.  Herkes gibi ben de seni unutmadım ve anılarımın en değerli yerinde varlığınla seni yaşatıyorum...  Şimdi soruyorum!

                “Mustafa Çağatay gibi bir başbakan bugüne kadar bu dünyaya geldi mi?”