Flüt beş şilindi.

Yıl 1967 lise birinci sınıftayım.

Bir sonraki derse flüt ile gelin demişti Yılmaz Taner. Bir sonraki derste beni sınıftan attı.

Abileri mücahit bir genç beş şilini denkleştirmeyi gerekli görmedi.

Atarken de ‘ müdüre git ve seni sınıftan attığımı söyle’ dedi.

Erol Özçelik sert diye biliyoruz hepimiz. Hem müdürü lisenin ve hem de 77 bölük komutanı.

Yanına vardım ve ‘ Hocam dedim, ben resim bölümüne geçmek istiyorum’ Sert baktı, iyi dedi koridorun ucunda merdivenlerin yanındaki oda.

Sağ olsun Yılmaz Taner sayesinde ben resimi kazandım, resim de beni.

Arının çiçeğe konmasını seyrediyor musunuz kendinizden geçerek.

Liseden önce de bakıyordum otlara dallara kuşlara yaşım yetmiş oldu bakıyorum halâ.

Çiçekler ve arılar andan ana değişiyordu, otlar ve dallar da taşlar dağlar değişiyordu.

Sevmek artmalı yürekte günden güne ve yarına taşmalı.

Bir karınca ses eder başka karıncaya yürekte o ses kalır.

Duymadınızsa o sesi kulağınızı gürültüye verdiniz diyedir.

Çünkü o ses sizedir aslında, karınca sana derim insan sen anla diye.

Yanan dağa gagasında su taşır karıncalar söndürmek için yangını.

İbret olsun sana duymayan karıncayı insan.

İbret olsun karıncanın sebatı, azmi ve sabrı en çök da çabası cahtı.

Biliyor musunuz, mücahit caht eden insan demektir.

Lise bir biterken ressamdım artık ve Mücahit.

Caht ediyordum renklerin çizgilerin dünyasına ve hürriyete.

Hani derler ya enteller, düşmanca hatta faşizandı eğitim.

Değildi.

O yılın sergisinde Yaşar Altay’ın Viet Nam’lı çocukları bombalayan U 2 Amerikan bombardıman uçakları da resmedilmişti ve benim Viet Nam’da mehtap resmim de.

1967 idi.

O gün bu gün caht ediyorum sevmeye ve ne yazık ki Mücahitlik kaldırıldı.

Caht bitti mi ne.