Uluslararası İlişkiler konusunda özellikle denizaltı kaynakların işletilmesi alanında  uzmanlaşmış  Yrd. Doç.Dr.Kıbrıslı akademisyen Hayriye Kahveci özellikle son haftalar içerisinde Doğuakdeniz’de özelde de Kıbrıs çevresindeki denizlerde tırmandırılan Rum- Yunan  ittifaklarının yol açtığı sondajları ve yeni deniz alanları parselleme girişimlerini değerlendirdi.

Kahveci bir günlük gazetemizle yaptığı söyleşide Rum-Yunan hareketlerinin, Türkiyenin de Barbaros gemisiyle sahneye çıkmasıyla ve de Sapiem-2000 sondaj gemisine karşılık TPAO adına bölgede sondajlar yapacak Türk sondaj gemisinin yeni adı ve de bayrağıyla doğu akdeniz sahnesinde yer alacak olmasını bir Brezilya dansına benzetti: Capoeira.

Bu dans türünde taraflar birbirlerinin etrafında saldırı figürleri yaparak dolaşıyorlar ama hiçbir zaman birbirlerine vurmuyorlar. Örneğin tekme atma gibi el ve vücut hamleleriyle taraflar birbirlerine varlıklarını ve güçlerini göstermeye hissettirmeye çalışıyorlar sadece.

Tek toplumlu veya Rum toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti,1963 yılından beri görmemezlikten geldiği Kıbrıs karasındaki Kıbrıslı Türk haklarına bir şekilde adanın etrafındaki denizleri de eklemeyi uygun gördü.

Rum tarafındaki değişik liderler yönetimindeki tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti uzun yıllardır geliştirdiği planlamaların arkasına bazı AB ülkelerinin desteğini aldıktan sonra, uygulama aşamasına da geçerek bu alanda elde edeceği avantajlarla özellikle Kıbrıs sorununun çözümünde  ya da çözümsüzlüğünde daha belirleyici olmaya çalışmaktadır.

CAPOERİA dansı başlamıştır ve devam edecektir. Bu dansı durduracak tek şey, bölgede işletebilecek seviyede denizaltı hidrokarbon yataklarının bulunmaması olacaktır. Ancak görünüşe bakılırsa ve yapılmakta olan sondaj harcamaları göz önüne alınırsa, Gıbrızlı ağzıyla “bişeycikler vardır be gardaş” diyebiliriz.

Ancak bu bişeyciklerin olduğu hatta çok çok olduğu ortaya çıkarsa bu Capoeria dansında taraflardan birisi veya bazılarının, danstan transa geçmelerine neden olabilir gibime geliyor. Bu ihtimali taraflar da bayağı ciddiye aldıkları içindir ki çeşitli askeri tatbikat ve manevralarla da Akdenizin sularında yer almaktadır.

Peki ama N’olacak bu işin sonu? Çok yakın bir geçmişte  üst düzey siyasi bir yetkilimize göre, güneydeki seçimlerden sonra Kıbrıs görüşmeleri sonuç alıcı şekilde yeniden başlatılabilirse denizlerde havaların ceryanları da azaltılabilir. Yok bu olamazsa 2018 yaz aylarında denizlerimizde gerginliklerin yaşanması muhtemeldir.

Tabii muhtemel demek olası demektir, olabilir demektir. Olabilir demek de ille de olacak demek değildir. Dileriz ki taraflardan hiçbirisi Capoeria dansından derin transa geçip de, o sarhoşlukla ve de “yanlışlıkla” boşa atıp da dolu tutmaz.

Keşke herşey iyi dileklerimizle  olabilseydi demekten de geri kalamıyorum. BOL SÖMÜRÜLECEK KAYNAKLARIN KOKUSUNU ALMIŞSA AB GÖRÜNTÜLÜ NEO EMPERYALLER “YANLIŞLIK” DİZAYN ETMEDE DE USTADIRLAR. ONLAR İÇİN DAHA KARLI OLUR, HEM KAYNAKLARI SÖMÜRÜRLER HEM DE SİLAH SATARLAR. Irak’ta,  Suriye’de ve Libya’da olduğu gibi..2018 yılının neredeyse ilk günlerinde söylediklerim biraz ağır geldi bilirim. Ama 1. Dünya savaşı sonrasından beri bunlarla uğraşmıyormuyuz? Aman danstan transa, transtan da kavgaya tutuşmayalım. Birilerinin megalo-manilerinin sınır tanımadığını çok iyi biliyoruz. Bu megalo-mani ile bayağı oynanmakta olduğunu da görüyoruz ve gözlemliyoruz. Sanki de Kıbrısın karasındaki sorunlar yeterli değilmiş gibi bir de denizlerde sorunlar yaratma çabaları başka türlü nasıl izah edilebilir?

Barış-savaş paradoksundaki Capoeria dansına hoşgeldiniz. Hiç belli olmaz turist operatörleri bölgeye gezi de düzenleyebilirler; denizlerdeki Capoeria dansını izlemek  isteyenler için.