Çinde ortaya çıkan virüsten ölenlerin sayısı gittikçe artıyor.  Ölümler arttıkça da insanlara korku salıyor.

                “Nasıl bir tedbir almalıyım ki şu mendebur Çin virüsünden hayatımı kaybetmeyim” diye endişeleniyor insanlar.

                Çin virüsünün ilk sinyalleri gelmeye başlayınca bazı ülkeler bunu pek ciddiye almamış ve “Bu bir lokal rahatsızlıktır” dercesine bu vitüse lakayt kalmıştır.  Lakin görüyoruz ki Çin virüsü bütün dünyayı sarmaya başlamış.

                Televizyonlar Çin virüsünün yaygın olduğu ülkelerin haritasını yayınlarlarken, işin boyutu ve ciddiyeti daha bir kendini  gösteriyor.  Dolayısı ile korku insanları sarmaya başlayınca, haklı olarak tedbire yöneliyorlar.

                O tedbirler nellermiş...

                Örneğin maske takmak, elleri sık sık yıkamak veya dezenfekte etmek, kalabalık yerlerden uzak kalmak ve koruyucu ilaçlar almak...

                Doktorların önerdiği çok önemli bir şey vardır.

                “Bağışıklık sisteminizi güçlendireceksiniz.”

                Bu telkin ve önerilere halkımız gerçekten uyuyorlar mı?

                Sanırım Çin virüsü iyice gündeme oturunca, bütün dünya insanlarını bir telaş aldı. 

                Çin’de alınan tedbirler arasında boydan boya koruyucu ve dezenfektan giysilerdir.  O insanları gördüğümüzde şu soru gelmişti akla:

                “Bu insanlar aydan mı geldi?”

                Evet, astronotların giysileri gibi bir koruma giysisi giymeye başladı insanlar.  Kimileri başlarına naylon geçirerek sokağa çıkıyor, kimileri de üst tarafı kesilmiş plastik damacanalar.

                Bunlar yeterli mi?  Değildir elbet.

                Esasında Çin virüsünden en çok etkilenenler, büyük kıtalar ve büyük ülkelerdir.  Ucu bucağı olmayan insan seline karşı ne kadar tedbir alacaksınız?

                Çin virüsünün yayılması ile çok gelişmiş ülkelerin labratuvar ve araştırma merkezlerinde buna karşı aşı bulmaya çalışılıyor.  Kimi bilim adamları bu aşı üç dört ayda oluşur, kimilerine göre de iki yıldan önce bu aşı bulunup piyasaya çıkmaz.  O güne kadar kim öle, kim kala?  Öyle değil mi?  Ta aşı bulunup kullanılmaya başlasın “kalan sağlar” o zaman bizim olacak.

                Verilen haberlere göre Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafınca müşterek bir önlem ve tedbir birimi oluşturuluyormuş.

                İyi o zaman...  Madem herşeyi bir tarafa bırakıp “Kıbrıs halkının bütününün sağlığını” masaya yatırarak Kıbrıs’ı bu beladan kurtaracaklar, buna diyecek yok.

                Her zaman kullandığım bir ifade vardır.

                “Acıların milliyeti yoktur.”

                Gerçekten de acıların milliyeti yoktur.  Çin virüsünün de milliyeti yoktur.  Her ne kadar da adını Çin’den almışsa da, virüsün kendisi bütün ülkelerde alır başını gider ve patır patır insanları yok eder.

                Çin virüsü gündeme gelince aklıma ilk gelen şey, büyük ülkelerin turizm pazarlamalarıdır.  Mesela Rumlar her zaman bu konuda iddialı olmuşlar ve uzak doğudan Kıbrıs’a turist celbetmişlerdir.  Şimdi ise bütün büyük ülkeler ve özellikle Akdeniz’in sıcak ülkeleri bütün uzakdoğu rezervasyonlarını iptal etmeye başladılar.  Bence de en iyisini yaptılar veya yapıyorlar.  Bence en önemli tedbir budur.  Çin’den gelecek turistin Çin virüsü taşıma riski çok yüksek.  O bağlamda tek bir Çinliyi adaya sokmamak lazım.

                Alınan haberlere göre  Rum tarafında herhangi bir vakaya rastlanmadı.  Bizde de rastlanmadı.  Bu da küçük bir ada olmamızdan olsa gerek.

                Öyle gösteriyor ki, tıpkı Körfez Krizi’nde olduğu gibi şu Çin virüsü meselesinde de turizm yıllar sonra yeniden taban yapacak ve oteller büyük zararlara uğrayacaklar.

                İnsanlar modern silahlar üretir, kimyasal silahlar üretir de en büyük düşmanın bu tür virüsler olduğunu pek anlamazlar.

                Ne diyelim...  Allah hepimizi korusun!