Dün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ydı. Ulu Önder Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bir gün.  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk açılış günü olan 23 Nisan 1920 tarihini seçmesi gerçekten çok anlamlıydı.  Büyük bir savaştan çıkmış Türk Ulusu’nun gelişmesinde, büyümesinde ve dünyada kendine yer etmesinde çocukların çok büyük önemi olduğunu idrak eden büyük Atatürk, bu günü çocuklara armağan ederken büyük düşünmüştür.

       Bu gün, Türkiye’de olduğu gibi KKTC’de de kutlanmış ve çocuklar coşkularını sergilemişlerdir. Gerçekte 23 Nisan, sadece Türk çocuklarının değil, aynı zamanda bütün dünya çocuklarının da sevinç ve mutluluk günü olmuştur.  Atatürk ilke ve devrimlerini yaşatan siyasiler ve inançlı insanlar, 23 Nisan’ı yayılmacı ve bütünleştirici bir anlayış haline getirerek, bütün dünya çocuklarını, her 23 Nisan gününde Türkiye’de buluşturuyor.  Bu da büyük dostlukları ve büyük başarıları getiriyor.

            23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın tarihe mal olması, UNESCO, “Dünya Çocuk Yılı”nı 1979 tarihinde kabul etmiş ve Atatürk’ün idealleri ile bütünleşmiştir.

       Her zaman çocukların birer çiçek olduklarını yazar çizeriz.  Çocukların geleceğin umutları olduklarını, ilerinin siyasetçileri, mimarları, doktorları, ekonomistleri ve iş adamları olacaklarını dile getiririz.

       Değişen dünyada teknolojinin ve vizyonların şekillendiği zamanlarda yetişen çocukların  psikolojilerini iyi tahlil etmek ve onların sıkıntılarını anlamak lazım.

       Bilgisayarlı zamanlarla büyüyen çocuklar dünyalarını bu gelişmiş teknolojik araçlarla doldurarak kendilerini yetiştirirlerken bundan önceki insanların, çağın gerisinde onları büyük bir hayranlıkla izleme durumları vardır.

       Atatürk 23 Nisan’ı çocuklara armağan ederken, gelişen dünyada bir gün kendilerini modern bir çağın içinde bulma hesap ve tasarımlarını yapmıştır.  İleriye bir bakış içinde çocukların yeni dünya ile bir paralellik kurması gerektiğini düşünmüştür.  Zaman zaman televizyonda Türk çocuklarının bir kıvılcım gibi ne büyük hayaller ve idealleri ortaya koyduklarını görürüz ve gururlanırız.  “Türk çocukları akıllıdır ve zekidir” deriz.

       Çocukların düyalarında çirkinlikler ve kötülükler yoktur.  Onlar sadece sevgi ve şefkat isterler.  Onlar ilgi isterler.  Çocukların en büyük gıdası, hiç şüphe yok ki sevgidir.  Sevgisiz büyüyen çocukların dünyası simsiyah ve sivri dikenlerle doludur.

         Atatürk Türkiye’sinin çocuğu da elbette ki Türkiye’nin ve dünyanın vitrininde yerini alacaktır.  Bu çağda Türkiye’nin mahrumiyet bölgelerinde hala okuma yazma bilmeyen insanlar olduğunu görmek, gerçekten üzücüdür.  İşte büyük Atatürk bunun farkına vararak çocuğa önem vermiş ve 23 Nisan’ı onlara armağan etmiştir.

Şu anda Türkiye genelinde okuma yazma bilmeyen insan sayısını bilmiyorum.  Lakin o sayının iyice azaldığını tahmin edebiliyorum.  O bağlamda  çocukların okuma ve akademik yönlerini geliştirmeleri, yavaş yavaş azami düzeylere çekiliyor.  Kırsal yörenin çocukları bütün sıkıntı ve haşin doğa zorluklarına karşın öğrenimlerini sürdürüyorlar ve bir yerlere gelebilmek için kendilerini yetiştiriyorlar.

         Büyüyen Türkiye’nin gelişme sürecinde Türk çocuğunun kaderi şekillenir.  Doğunun, batının, kuzeyin, güneyin ve Orta Anadolu’nun çocuğu bir bütünsellik içinde Atatürkçü bir düşünce zincirinde kendisini hayata hazırlar ve gelecekte kimsenin, onun beyinini bulandıracak olumsuzluklara geçit vermez.

            Bazen Türkiye’de meydana gelen terörist eylemlerde şöyle düşünmüşümdür:

            “Ulu Önder Atatürk kesinlikle anarşist bir gençlik düşünmemiştir.  Çocukların beyinlerinin güzel şeylerle doldurulmasını dilemiştir.  Geçmişin çocukları, bugünün gençleri ve geleceğin değerleri nasıl terörist veya anarşist olurlar?”

            Gerçekten bu durum düşündürücüdür.  Şayet terörist olan geçmişin çocuklarının, canlı bomba haline gelen o gençlerin, geçmişini ve sürüklendikleri kabul edilmez mecraları iyice inceleme fırsatımız olsa, ne büyük yıkımlar ve ne büyük acılar içinde o noktaya geldiklerini hemen anlarız.  O işin kökünde aile kültüründe bir eksiklik mi var?  Yoksa “kötü arkadaş, insanı kötü yapar” felsefesinde mi gizlidir gençlerin ve çocukların bozulması?

            Mesela modern dünyada zaman zaman basına yansıyan haberlerde, uyuşturucunun ilkokullara kadar indiği bilgisi vardır.  Yazık değil mi o tertemiz, çiçek gibi çocukların zehirlenmesi ve hayatlarını bitirmeleri?

            23 Nisanları kutlarız da, çocukları bekleyen tehlikelerin farkına varmayız.  Çocukların içinde bulundukları çağın gelişmişliği yanında, onları bekleyen tehlikelerin boyutu da o denli büyük ve acımasızdır.  Bunu bilerek aileler kendilerini ve çocuklarını geleceğe öyle hazırlamalıdırlar. Şayet bunu başarırlarsa, çocuklar hiçbir tehlikeye maruz kalmazlar.  Unutmayalım...Çocukların en iyi takipçisi anne-baba ve öğretmenlerdir.

            Çocukların kutlamış olduğu bu anlamlı gün için yazabilecek o kadar çok şeyimiz vardır ki, herhalde yazmaya devam etsek, kocaman bir kitap haline gelir.

Nice 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bütün çocuklarımıza kutlu ve mutlu olsun.