Herkesin dört gözle beklediği covid-19 aşısının ülkemize gelmesi an meselesidir de, Sağlık Bakanı Ali Pilli’ye hak vermemek elde değil.  Ali Pilli’nin şu sözlerini iyi düşünmek ve iyi tartmak lazım.

            “Covic-19 aşılarıyla ilgili temkinli davaranmak gerekmektedir.  Hem Avrupa’dan, hem de Türkiye’den aşı alma bağlantılarımız var.  Ben bir doktor olarak bu aşılarla ilgili biraz daha beklememiz gerektiğini düşünüyorum.  İlk çıkan ilaç veya aşı ne olursa olsun, faydası veya zararı bir süre sonra görülmektedir.”

            Bence de doğru bir teşhis ve doğru bir açıklama.  En zor günlerin adamı olarak yorumlayabileceğim Sağlık Bakanı Ali Pilli’yi kutlamak gerek.  Ülkemizdeki pandemi tablosu, genel anlamda bütün dünyada yaşananların çok çok altında.  Hemen yanıbaşımızdaki Rum komşularda her gün artan bir tırmanışla covid-19 çoğalmaktadır. 

            Zaman zaman tek tük de olsa marketlerimizde bazı Rumlara rastlar ve hemen oradan uzaklaşırız.  Güneyde covid-19’un arması nedeniyle bir süreliğine kapıları kapatırmıyız, onu düşünmek gerekir.

            Lakin Sağlık Bakanı Pilli’nin sözleri hiç de yabana atılacak sözler değildir.  Yaptığı bu açıklamada sanırım doktorluğu, bakanlığının önüne geçmiştir, insani açıdan.

            “Biraz daha bekleyip görmek...”

            İsterseniz empati yapalım...  Diyelim ki bu aşılar geldi.  Diyelim ki yoğun talep karşısında halk aşı için kuyruğa girdi.  Diyelim ki bu aşının uygulanması ve kabul edilebilirliği tam olarak gerçekleşmedi.  Siz o kuyruğa girer misiniz?

            Düşünmek lazım.  O düşünceler içinde “Virüs bana bulaşırsa ölebilirim” korku ve endişesi de vardır insanlarda.  O zaman, “Ölmektense bu aşıyı derhal yapmamda yarar vardır” diyesi geliyor insanın.

            Aşının yolculuğu ne kadar zaman alacak, henüz onu kestirmek kolay değil.  Lakin üç aşağı beş yukarı aşının ülkemisze gelme zamanının Mart-Nisan aylarına denk geleceğini düşünüyorum.

            Bence Türkiye sağlık sektörünü çok iyi takip etmekte yarar var.  Gönüllü veya gönülsüz aşı olan veya olacak olan insanlarda aşının nasıl etkiler yarattığını görmek lazım.  Aşı gerçekten koruyucu rol oynayabilecek mi?

            Bugüne kadar icad edilen aşı ve sonrasındaki aşıların insan hayatını kurtardığını biliyoruz.  Bence bu aşıların da hayat kurtaracağını düşünmek lazım.

            Hani derler ya posta ve havaleler için. İnsan hayatı da o posta havalelerine benzer.

            “Ya normal posta ile gideceksiniz öteki dünyaya, ya da express’le.  Yani Türk postasının tabiri ile APS ile.”

Şayet o aşıyı yaptırmazsanız, biliniz ki bir gün başınıza bir iş gelebilir.  O zaman sizi kim kurtaracak?

Bugün bazı ülkeler kendi aşılarını açıkladılar ve halk üzerinde kısmen uygulamaya başladılar.  Türk aşısının da eli kulağında.  Bugün dünyada o kadar değerli bilim insanları vardır ki, bulunan aşının mutlaka hayat kurtarma özelliği olduğunu bilerek üretime geçmekte ve hayat kurtarmak için ellerini kollarını sıvamaktadırlar.

Bir de şu geliyor insanın aklına.

“Acaba aşı ileriki yıllarda dönülmez bir yan etki yapar mı?”

Bu sorunun içinde aşı, kansere dönüşebilir mi, insanları kısırlaştırabilir mi?  Gözleri kör edebilir mi?  Böbrekleri iflas ettirir mi?  Ve dahaları...

Bütün bunlar kafaların içinde dönüp duruyor ve duracaktır da. 

Kestirme düşünürsek, “Aşı yapınmak, ölmekten iyidir” anlayışı herhalde kabul görecektir.

Şu anda yaşadığımız süreç, evlatlarımıza ve torunlarımıza olan hasreti de beraberinde getirdi.  Yani evlatlarımızı ve torunlarımızı doyasıya öpemiyoruz.  Bu bir gerçek.

Herşey bir yana...  Aşı yola çıktı ve çözümün eşiğine geliyoruz.  Maskelerden ve ölüm korkusundan kurtulacağız.  Hele bir o aşamaya gelelim de...

Bir de Rum toplumu lideri Nikos Anastasiadis’in sözlerine atıf yapalım.

Anastasiadis yapmış olduğu açıklamada şöyle dedi:

“Kıbrıslı Türkler aşı olmak için güneye geçmelidir.”

Vay yahu...

Rumlar bu kadar mı acizdirler aşıları kuzeye göndersinler.  Bakınız bu olayda bile kendilerinin sözde en büyük, sözde en çok söz sahibi olduklarının mesajını veriyorlar.  Halbuki Türkiye pandemi sürecinde ta Çin’e ve bütün Avrupa ülkelerine karşılıksız nice tıbbi malzeme göndermiştir.  Biz burada, bir nefes ötede, bir çizginin arkasındayız ve Anastadiadis “Türkler aşı için güneye gelmelidirler” diyor.

Her ne ise yine birşeyler yazacak ve adabımızı bozacağız.

Yine de biz Kendi Anavatanımıza ve kendi insanlarımıza bakalım.  Elbet Türk insanı bunu da aşacak ve güzel günlere ulaşacaktır.

Hele bir aşı gelsin de...