Coronavirüs ya da Covid-19 denen belayı, daha önce de birkaç kez bu sütnlarda ele alarak, bilim insanından politikacısına bir çok insandan neredeyse koro halinde çokça duyulmaya başlanan “artık her şey eskisi gibi olmayacak” görüşü/varsayımı ile ilgili olarak, ben de birşeyler yazmış, konuyu değişik açılardan ele almıştım.

Beni izleyen okuyucularmın, ekonomi profesörü olan dostum Kenan Mortan’ı anımsayacaklardır. Zaman zaman onun “ilginç, doyurucu, güvenli ve bilgilendirici” olup çok sayıda haber, belge, rapor ya da kitapları harmanlayan  yazılarını paylaşırım.

 Kenan Mortan bu kez, “COVİD-19 DEMOKRASİYİ KEMİRİYOR…” başlıklı yazısıyla, ilginç bir konuyu, beş saygın düşünce kuruluşunun son iki ay içinde, bir çok ülkede temel hakların askıya alındığı, üstelik sürecin ivme kazanarak sürdüğü yönündeki sonuçlarını ele aldı. Gelin önce o yazıyı birlikte okuyalım:

COVİD-19 DEMOKRASİYİ KEMİRİYOR…

“COVİD-19 sonrası gelişmekte olan ülkelerde demokrasi cephesinin ciddi olarak yara aldığını görüyoruz. DÜNYA’nın Dış Haberler Servisi‘nin yaptığı  bir  derlemede, beş saygın  düşünce kuruluşu son iki ay içinde bir çok ülkede  temel hakların askıya alındığını ve  bu sürecin ivme kazanarak sürdüğünü  gösteriyor.

Merkezi Cenevre’de olan bağımsız Center For Civil and Political Rights (CCPR) son iki ay içinde 84 ülkede temel hakların askıya alındığını ve fiilen OHAL uygulandığını kaydediyor. ABD yönetimine yakın bir STK olan İnternational Crises Group kurulduğu 1995’den bu yana dünya ülkelerinin ilk kez demokratik haklardan yana en uzak noktada olduğunu açıklıyor. 180 ülke üstünde Dünya Basın Özgürlüğü İndeksi’ni yapan bir STK olan Reporters  Without Borders (RSS) dünyada 38 ülkenin bu salgın sonrası basının sesinin kısıldığını bildiriyor. Bağımsız bir STK olan Bertellsman Stiftung’un geçen  haftaki son BTİ çalışması, 137 ülkenin 63’ünün demokrasiyi “iptal” ettiği  anlaşılıyor. ABD yönetimine yakın bir STK olan Freedom House, toplam 210  devlet ya da bölgenin Global Özgürlük İndeksi’nde, 128 ülkede insan haklarının ağır yara aldığını ve  son salgınla bunun  daha da hızlandığını belgeliyor.      

Işık tutucu bu 5 araştırmadan şu sonuçları çıkarıyorum:

  1. Olağandışı dönemlerde tümünde olduğu gibi bu salgın da hak ve özgürlüklerin askıya alınması ve muhaliflerin temizliği sürecini yaşatmıştır. Beş saygın kuruluş 30 yıldır ilk kez bu konuda oydaşmaktadır.
  2. Sıkıyönetim ya da OHAL ilan ülkeler, bu salgının mücadelesinde de en başarısız ülkelerdir. Demokratik rejimin özünü oluşturan saydamlık ve hesap verebilirlik olmadan, salgının mücadelesinde yurttaş güvenini ve  katılımını sağlamak  mümkün olmadığı  anlaşılıyor.
  3. Demokratik olmayan ülkelerin piyasa ekonomisini de bozdukları da görülüyor.

Uluslararası Kriz Grubu‘nun tesbitiyle  ‘Dikta rejimleri bu salgınla baskı ortamı yaratmak için en ideal zamanın geldiği’ düşüncesindeler. Bu sonucu çıkarıyorum.

Kenan Mortan”

YA BİZDEKİ CORONAVİRÜS – DEMOKRASİ İLİŞKİSİ

         KKTC demokrasisinin kemale ermediğini Mısır’daki Sağır Sultan da bilir.   

Her şeyden önce siyaset kurumunda cinsiyet eşitsizliği, saha açık anlatımla erkek egemenliği var.

Cumhurbaşkanlığı - hükümet çelişkileri yasal bir zemine oturtulamadığı gibi, İngiliz tipi kalıcı bir demokratik gelenek de yaratılamadı.

Yasalar seçim bağlaşıklığını yasaklıyor ama partiler kendileri için  “hile-i şeriye” yaparak bu yasağı delik deşik edebiliyorlar.

Çok geniş bir kitle olan Dış Kıbrıslı Türkler’in seçme – seçilme hakkı göz ardı ediliyor.   

Listeyi uzatabiliriz.

Ayrıca yabancı işçilere eşit davranmayan, eşit davranmayı bir yana bırakın, yabancı işçilerin yardımcı bir sosyal güvenlik hakkı olan ihtiyat sandığı yatırımlarını gasp etme gibi bir ayıbı da var, -sağı ve solu ile- demokrasimizin!

Konumuza dönelim:

Coronavirüs’ün demokrasimizi zedelemesi ile ilgili olarak galiba şanslıyız ama insan yine de insan sormadan edemiyor: Biz de resmen “Olağanüstü Durum” ilan etseydik ne olurdu acaba? 

Bilinen şey: Bizde resmen olağanüstü durum ilan edilmeden, değişik yasalardan kaynaklanan olağan dışı kararlar ve uygulamalarla yetinildi.

Yorum yapmadan size de kendi kendinize sormanızı öneririm: Bizde de resmen olağanüstü durum ilan edilmiş olsaydı, kısıtlı/eksik demokrasimiz zedelenir ya da en azından aşınır mıydı?

        

SON OLARAK

         Kenan Mortan dostumun toparladığı sonuçlara bakıp da demokrasi adına, insan hakları adına üzülmemek, kaygı duymamak olanaklı değil!

38 ülkede basının sesinin kısılması, 63 ülkenin demokrasiyi “iptal” etmesi, 128 ülkede insan haklarının ağır yara alması, 84 ülkede temel hakların askıya alınması ne demek?

1995’den bu yana dünya ülkelerinin ilk kez demokratik haklardan yana en uzak noktada olduğu saptamasına ne demeli?

Dostum Kenan Mortan Uluslararası Kriz Grubu’nun “bu salgınla baskı ortamı yaratmak için en ideal zamanın geldiği” düşüncesinde olduğu sonucu çıkarıyor.

Veriler de bunu kanıtlıyor.