Öyle anaşılıyor ki, Kıbrıs sorunu aynı minval ve ayni fasit daire içinde dönüp duracak ve 2020’de de bir çözüme ulaşılamayacak.  Özellikle Rum toplumu lideri Nikos Anastasiadis’in yine “ben benim, sana hak yok” anlaşına dayanan açıklamaları bunu gösteriyor.

                Bakınız Anastadiadis ne demiş...

                “Kıbrıs sorunu havada olduğu sürece, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarının sorgulamasını kabul etmem söz konusu değil.  Egemen bir devletin Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB), müzakere edilmek üzere masaya konulamaz.”

                Esasında Anastasiadis bu sözleri ile tam bir maskaraya dönüşüyor.  Onun bu sözlerini yanıtlarken kabalaşma ihtiyacı duyuyorum.

                Mesela...

                “Sen kimsin be?  Senin egemenliğin ne?  Seni ahtapot gibi saran Türkiye ve Libya çemberinde çırpınırken, bari MEB müzakere edilmek üzere masaya konulamaz, deme.”

                Geçekten Anastadiadis’in ne kadar zavallı ve ne kadar gülünç olduğunu anlamamak mümkün değil.

                Şu anda bütün dünyanın gözleri önünde iki yarım Kıbrıs var.  Bunlardan birisi “Kıbrıs Cumhuriyeti” mirasını üstlenen güney Kıbrıs, diğeri de kuzeyde Rumların hataları ve ENOSİS hayalleri yüzünden bütün devlet yapısı ile Kuzey Kıbıs Türk Cumhuriyeti’dir.

                Anastadiadis kendince “egemen” olsa ne yazar, olmasa ne yazar?  Anastadiadis’in biraz da Don Kişolt’a benzetiyorum.  Hani devamlı yel değirmenleri ile kavga edip, kendi şeyi ile kavga eden Don Kişot...

                Hani derler ya... “Keskin sirke kabına zararlıdır” diye.  İşte Anastadiadis de o keskin sirke gibi keskinleştikçe, hem kendine, hem de bütün Kıbrıs halkına kötülük ediyor.

                Zaman zaman Anastadiadis sözde iyi niyet sözleri sarfeder de, bu şekilde konuşmakla bir kez daha çözüm istemediğini ortaya koyuyor.

                Galiba Anastadiadis kendi görev süresi tamamlanıncaya kadar hep bu ve buna benzer mesajlar verecek ve “çözümsüzlüğe” bir kez daha imza atacak.

                Merhum KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Nisan 1968’de adaya gelirgelmez Glafkos Kleridis’le görüşme masasına oturdu.  Ve yıl, şu anda 2020...

                Ve bir yıl sonra takvim, 2020’nin Aralık ayını gösterdiğinde, “sırıfa sıfır, elde var bir sıfır daha” diyeceğiz.

                İşte bunları düşünerek bir değerlendirme yapıyoruz.

                Yani Rumlar “Münhasır Ekonomik Bölge” teraneleri ile Akdeniz’in bütün doğal kaynaklarına oturmaya talip.  Amma unutmasınlar ki tepelerinde koskoca bir Türkiye var.

                Türkiye’nin son Libya ile yapmış olduğu mutabakat sonrasında, Rumlar şu MEB meselesini istedikleri gibi halledebilecekler mi?

                Öyle anlıyoruz ki Rumlar, hala daha efelenerek Türkiye’nin bölgedeki ve dünyadaki gücünü hafife alarak atıp tutuyorlar.

                Şu atıp tutmalar nereye kadar?

                 Şu anda Akdeniz’de çizilen harita ve Türkiye’nin geldiği nokta, bize 20 Temmuz 1974’ü anımsattı.

                1963’te binlerce insanımızı göçmen yapan, masum insanlarımızı sokaklardan toplayıp öldüren ve o insanların kemikerinin 50 yıl sonra topak altından çıkartılıp bizleri yeniden acılara gark eden şu acımasız Rum milleti 1974’te de efelenmişlerdi.  Her zaman Türkiye’yi ve Türk gücünü hafife almışlardır.

                Herhalde zaman onu gösterecek bize de, onlara da.  Bizler hakkımızı aramak için sürekli barış elimizi uzatıyoruz ama,  Anastadiadis’in yumurtladığı “egemen bir devletin MEB’i müzakere masasında konulamaz” martavalı bizleri bir başka gerçeklere ulaştıracak.

                İşte o gerçekler, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünde yatmaktadır.  O bağlamda bir gün, ama mutlaka bir gün şu Anastadiadis kuzu kuzu masaya oturacak ve “egemen devlet” martavalının arkasındaki yarım Kıbrıs gerçeğini da idrak etmiş olacak.