Superiorty complex: Rumların ve Yunanlıların muztarib olduğu hastalık. Kendilerini Dev aynasında görmek. Sayın Cumhurbaşkanımız, Recep Tayip Erdoğan Beyefendinin dediği gibi 
( Aç tavuk kendini samanlıkta hayal edrmiş).
Adamların borç paçalarından akıyor. Halkları kemer sıkma politikalarından usanmış, aç kalmamak için çare arıyor. Siyasiler ise hala ‘ Megalo Idea’ peşinde… Kısaca Ak Denizi ve Ege Denizini kendi egemenlikleri altına alarak Yunan İmparatorluğu kurmak hayalleri peşinde… İşte hayalin de böylesi, bu zavallılara mahsus…
Crans Montana’da karşımıza bırakın aşırı taleplerini, tam teslimiyet belgesi ile geldiler. Öneri imiş… Ne önerisi canım? Adamlar 0 Asker, 0 Garanti 0 Siyasi eşitlik…
Sayın okurlarım 1960 Londra Zürih antlaşması tam anlamıyle Uluslar arası bir nitelik taşıyan ve BM tarafından onaylanan bir antlaşma idi. Bu antlaşma gereği Garanti ve İttifak antlaşması kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin iki toplum arasında eşitlik ve egemenliğini koruyan ve iki halk arasında dengeyi sağlayan hiçbirinin öteki üzerin de tahakküm oluşturmasına izin vermeyen bir belge idi. Garantiler herhangi bir olumsuzluk durumunda tek yanlı veya 3 garantör ülkenin katılımı ile müdahale hakkına sahipti…
Peki uluslar arası hukukun tam anlamıyle tescil ettiği bu andlaşmayı kim bozdu? İlk once Makarios 21 Aralık 1963 saldırıları ile Türkleri katletmeye başladı ve sonra da 11 yıl taa 20 temmuz 1974 kadar esir etti… O günleri yaşayanlar ne kadar acımasız bir mezalim içinde yaşadığını çok iyi bilirler… Bunlara O da yetmedi 15 temmuz 1974 Yunan Cuntası Sampson canisinin liderliğinde Kıbrıs’ı ilhak edip güya kahramanlıklarını ilan edecekler ve Yunanistan’da sebebiyet verdikleri işsizlik ve açlığı kamafule edeceklerdi.
Ev de ki hesap çarşıya uymadı. Türkiye Rahmetli Ecevit’in ve Erbakanın öncülüğünde yasal haklarını kullanarak Barış harekatını gerçekleştirdi. O günleri yaşayanlardan biri olarak, o sevincin tadını hiç unutmam…Bekledim de gelmedin şarkısını sürekli bizleri tahrik etmek için radyolarından çalan gavura Rahmetli Çarli hep söylerdi. ‘Gelecek be gavur, ama beğenmeyecen’… Nitekim oldu… Geldiler ve O gün bu gündür özgürlüğümüze kavuştuk. Ada’da barış etkin bir şekilde tam anlamıyle sağlandı…
ŞİMDİ BİZE NE DİYORLAR, GARANTİLERİ İSTEMİYORLARMIŞ, MÜDAHALE HAKKI OLMASINMIŞ.
1960 antlaşmaları gereği olan İttifak ve Garanti antlaşması çağ dışı imiş… Vay be ne açıkgözler?  Bu antlaşmalar hala yürürlüktedir ve uluslar arası geçerliliğe sahiptir. Öyle olmamış olsa idi ve Türkiyenin müdahale hakkı olmamış olsa idi bize daha neler yapacaklardı.
 1963-1974 arasın da bu antlaşmaları ihlal eden ve 704 insanımızı yollardan evlerinden alıp katleden, 109 köyümüzü yakan kimler? UZAYLILAR mı? Peki BM nerde idi? AB nerde idi ?
Şimdi garantiler kalksınmış,müdahale hakkı olmasınmış. Eeeh BM gözlemci olsunmuş… BM insanlarımız öldürüldüğünde, köylerimiz yakıldığında gözlemci değilmiydi? Nasıl bizi gözlemlediklerini biliyoruz. Mahalle, mahalle gezip arabalarımızı tesbit edip kimlere ait olduklarını, hangi mevzi de kimlerin olduklarını Rumlara bildiren kimlerdi. 1974 de gençlerimizi köylerden toplayıp esir kamplarına Rumlar götürürken, Annelerin, evlatlarının feryatları hala kulaklarımda çınlar. BM gözlemci idi.
Sayın okurlarım BM parametreleri 2 toplumlu, 2 ayrı eyaletden oluşan, siyasi eşitliğe dayalı bir Federal Cumhuriyet idi.
Peki siz Rumların bir günden bir güne Türklerin siyasi eşitliğini Kabul ettiklerini duydunuz mu? Ya da Türklerin de asli hakkı olan Dönüşümlü Başkanlığı Kabul ettiklerini duydunuz mu? Ya da iki ayrı, eyaletin ( Bazı geri zekalılara gore iki ayrı Devletin ) kuruculuğunu Kabul ettiklerini duydunuz mu? Böyle birşey yok…
TAM ANLAMIYLE BİR SAVAŞ KAZANMIŞ KAHRAMANLAR EDASIYLE  TESLİMİYET BELGESİ HAZIRLADILAR ve BİZE YUTTURMAYA ÇALIŞTILAR… AMA YUTMADIK.
Bizim Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunda hakkımız olan Devlet makamlarını talep ettiğimizde, her talebimizi bize silah olarak kullandılar… Örneği Dönüşümlü başkanlığı mı istiyorsunuz. O zaman bize Güzelyurt’un tamamını vereceksiniz. Ama O da olmaz. Dönüşümlü Başkanlığın daha yerine getirmeniz gereken parametreleri var… Güya KIBRIS babasının malıymışda bize Lütfen bazı haklar tanıyacaklar… Hem Topraklarımızı elimizden alacaklar, hem de verir gibi görünen yetkilerimizi…
Harita konusunda, bırakın %28.5 ile Güzelyurt ve Karpazı alacaklar + 100000 Rum güya bize kalan bölgelere gelip yerleşecekler. Bu da onların vazgeçilmez hakları imiş…
Peki %28.5 Toprağın dışında kalan ve göçmen olacak Türkler acaba nereye gidecek di? Ya 100000 Rum güya bize bırakılan topraklara yerleştirildiklerinde orda ki insanımız nereye gidecek ti ?
BÜTÜN BUNLARA ve DAHA ÇOK FAZLASINA RAZI OLACAKTIK da ADA da BARIŞ OLACAKTI.
KARGALAR BİLE GÜLER BU SAÇMA ÖNERİLERE…
ADAMLARIN TEK DERDİ ADA’NIN TÜMÜNE SAHİP OLMAK ve ENOSİS’İ  İLAN ETMEK. BUNU DA BARIŞ KİSVESİ ALTINDA YAPMAK.
SONRA DA MEGALO IDEA yı GERÇEKLEŞTİREREK AK DENİZİ ve EGE DENİZİNİ YUNAN GÖLÜ HALİNE GETİRMEK… DAHA ÇOK BEKLERLER.
İşte Crans Montana Yunan hayalleri yüzünden bitti. Kendilerini Dev aynasında gören Türkleri aşağılayan zihniyetlerinden dolayı bitti.
Bu ada’da ne yazık ki yan yana yaşamak mecburiyetindeyiz. Bu günden sonra AB bize takınacağı tavır çok önemli. Şimdiye kadar verdikleri sözlerin hiçbirini tutmadılar. Zaten Kıbrıs Rum tarafını Kıbrısın yegane hükümeti olarak tanımaları başından beri yaptıkları en büyük yanlıştı. Kendi kurallarını bile bile çiğnediler. ( Ada sahında meşrutiyeti olmayan, uluslar arası hiçbir hukuki hakka sahip olmayan Rumları Ada nın tek hükümranı imiş gibi Kabul ettiler.
Gerçekler orta da 1960 antlaşmalarını yıkan, çiğneyen Rumlar ve Yunanlılar. 1974 de Kıbrısın tümünü Yunanistana ilhak için Ada da Coup de tad , Darbe başlatan onlar değil mi?
Biz yalnız Adalet istiyoruz, barış istiyoruz, yaşama hakkımız olan bu topraklarda %33 insanca yaşamak istiyoruz. Bize ambargo uygulayanlar, Demokrasi ve İnsan hakları söz konusu olduğun da mangal da kül bırakmayanlar, verdikleri sözleri tutmayanlardır.
Bugüne kadar müzakereler konusun da hiç yorum yapmadım. Hep neticeyi bekledim. Belki adil bir çözüm bulunur diye, belki artık uluslar arası camia dedikleri efendiler, bize bu güne dek yapıla haksızlıklara bir dur der diye bekledim. Meğer hep boşuna imiş.
Annan planına ilk karşı çıkan benimle sayın Fuat Veziroğlu olmuştu. Bu defa tüm siyasi partilerimizin hep birlikte karşı çıkmaları işin vehametini göstermiyor mu?
O zaman tek yapmamız gereken el ele KKTC yi yaşatmak, bu güne kadar yaptığımız hataları düzeltmek ve yolumuza devam etmektir.
Türkiye ile derhal Gümrük antlaşması yaparak mallarımızın Anadolu piyasasında serbest satımasını sağlamaktır.
İkinci önemli bir husus her zaman yazdığım SU meselesidir. Bir an once şebekelerin projelendirilmesi, alt yapılarının tamamlanması ve evlere temiz içilebilir su verilmesi, tarım alanlarının Su envanterinin çıkarılması ve suyun arazilerimize akmasıdır.
Deniz limanlarımızın ihtiyaçları bir bilir kişi komisyonu tarafından belirlenmeli, projelendirilip, ekonomik sürdürülebilirliği gerçekleştirilmelidir.
Ercan konusun da Uçak şirketleri konusun da bu gün burda yazmak istemem ancak şunu ilave edeyim WIN to WIN sistemi uygulanmaz ise ve Tüketici mağduriyetler yaşarsa kaybeden şirketler olur.
Sayın dostlarım hiç hayal kırıklığına uğrayacak birşey yok… Ambargoları devam etse bile, biz zaten alıştık. Bizi yine suçlasalar bile, zaten ona da alıştık. Hep suçlu bizi göstermiyorlar mı… Demek ki değişen birşey yok.
ANCAK NE DEĞİŞECEK… BU SEÇİM SİZİ BU HALE GETİREN BASİRETSİZ YÖNETİMLERDEN KURTULMA ZAMANI OLDUĞU GERÇEĞİDİR. BU GÜNKÜ OLUMSUZLUKLARI HEP ONLARIN YÜZÜNDEN YAŞIYORUZ. ARTIK AHBAB ÇAVUŞ, HISIM AKRABA İLİŞKİLERİ İLE DEĞİL HÜKÜMETİ LİYAKATLI İNSANLARLA YÖNETMELİYİZ. 
Sağlıcakla Kalın.