Son kazanın görüntüleri adeta damarlarımızdaki kanı dondurdu.  O kadar dehşet verici bir kazaydı.  Bu kazanın meydana gelişini kameralar (şayet varsa) tespit etmişlerse, mutlaka kazanın nedeni öğrenilecektir.  Yine de kazada kimsenin burnu kanamadı, çok şükür.
Bu yolda kaç kişi can verdi bilmiyorum ama epeyce insanın dağ yolundaki kazalarda can verdiğini biliyoruz.
Bu kazaların kökünde birinci derecede hız ve dikkatsiz sürüş vardır.  Özellikle deneyimsiz şoförlere teslim edilen inşaat ve taşıma araçları, büyük kazalara yol açar ve pek çok insanın da hayatını kaybetmesine vesile olur.
Ağır inşaat araçlarının özellikle Girne iniş yolu ile Değirmenlik doruğuna tırmanışta yüzde altmış kazaya sebebiyet verdikleri görülmüştür.  Bunun nedenlerini çoğu insan bilmez.  Veya “İşte dikkatsiz sürüş” der de, işin derinlerine inmez.
Yeni Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’ın açıklamaları tedbire yöneliktir.  Tolga Atakan için bu bakanlıktaki görevler henüz yenidir.  Lakin altındaki uzman ekiple çalışarak zorlukları aşabileceğini düşünüyorum.
İsterseniz Tolga Atakan’ın şu sözlerini tırnak içine alalım ve sözlerini yorumlayalım.
“Gerekirse dağ yolunu trafiğe kapatacağız veya belirli saatlerde geçişlere izin vereceğiz.   BU konuda oldukça hassasız ve gereken neyse onu yapacağız”
Bu açıklamalar, bir iyi niyet göstergesidir bence.  Ama iyi niyet yeterli değildir bu güzergah için.  Hiçbir şey yapmamak da olmadığına göre çareler aramak zorundayız.
Uzun yıllar Bayındırlık Ulaştırma Bakanlığında bulunduğum görevlerimde hep bu durumlarla karşılaşmıştık.
Anımsadığım kadarı ile ilk vaka, ağır tonajlı bir inşaat aracına yüklenmiş çimento veya taşları Lefkoşa’dan Girne’ye götürürken, aracın frenlerinin patlaması ve doğrudan Girne girişinde bir yerlere toslamasıydı.  Yine anımsadığım kadarı ile o kazada ölen olmamıştı.
O olaydan sonra bir süre Bakan Tolga Atakan’ın ifade etmiş olduğu tedbir alınmıştı.  Yani gece el ayak çekilince çok geç saatlerde, sokakların ve caddelerin sessizliğe gömüldüğü zamanlarda o ağır vasıtalar,  taşımalarını gerçekleştirmişlerdi.  Lakin gerek Girne gidişte, gerekse dağ yolunda o kadar tedbire karşın yine kazalar meydana gelmişti.
O zaman alınan tedbirlerden en çok taş ocakları çalıştırıcıları mağdur olmuşlar ve bayağı işleri aksamıştı.  Sanırım bizim talihsizliğimiz, Beşparmaklarını  oymak ve o güzelim dağlardan taşları çıkartıp adanın dört bir tarafına sevketmektir.
Şimdi şapkamızı çıkartıp önümüze koyalım....
Bu kazalar geç vakitlere alındığında meydana gelmeyecek mi?  Yine meydana gelecek ama ölümler azalacak.  O halde...
Şu anda düşünüyorum.   İnşaat malzemelerini taşımak bayağı zordur ve inşaat sektörünü de bu durumdan bayağı tedirgin olmaktadır.    Şayet ülkedeki kalkınma ve inşaat sektörü devam ederse, “Bu malzeme ya gideceği yere gidecek, ya da gidecek” düşüncesiyle bir vazgeçilmezlik veya bir zorunluluk ortamı ile mücadele etme durumundadır yatırımcılar ve inşaatçılar.
Geçmiş tecrübelerime ve yaşananlara dayanarak, belki maliyetli olacak ama küçük tonajlı araçlarla inşaat malzemelerini taşımak,  seferlri artırmak, herhalde en mantıklısıdır.  
Belki inşaatçılar bir fikrime tepki verecekler.  Versinler canım.  Geçmiş, bize çok acı tecrübeler kazandırdı.  Mesela ağır yük vasıtalarına tonajının üstünde nerdeyse iki katına yakın yükü yükleyince, adeta ölüme ve kazaya davetiye çıkardıklarını çok gördük.
Bir polis ekibi gibi yolları mı kesmek lazım?
Özellikle Annan Planı döneminde pek çok üç kağıtçı müteahhitler türediğini gördük.  İnşaat kurallarına aykırı inşaat yapmak bir yana, sözünü ettiğim taşıma yöntemleri de hayatımıza girmişti maalesef.
Biraz hayali düşündüğümüzde, şu inşaat malzemelerini uçaklarla mı, yoksa deniz yolu ile mi ulaştıracağız gidecekleri yere.  Şayet Venedik’e gitmişseniz, bütün inşaat malzemeleri gemilerle taşınır.  Size tuhaf gelebilir ama bu durum İtalyanların gerçeğidir.  Lakin biz çok şanslıyız hem ada, hem de deniz açısından.   Yani biz adayız ve yaşamayı  da bu adanın kurallarına göre sürdümek durumundayız.  Yani aşağı tükürsek sakalımız, yukarı tükürsek suratımız...
Bence Atakan’ın ilk yapacağı iş, Müteahhitler Birliği’ni, Şehirciliği ve Mimar-Mühendis Odalarını makamına çağırıp geniş kapsamlı bir “Tedbirler” toplantısı yapmaktır.  Hani derler ya...  “Fikir fikirden üstündür” diye.
O bağlamda başka canların gitmemesi için daha da kapsamlı tedbirler almak zorundayız.
Şayet bir gün o öğrenci aracında can veren zavallı öğrencilerin akibetine uğramak istemiyorsak, mutlaka bu konuda çok önemli tedbirler almalıyız.
Daha ne diyelim ki...  İşte kazalar ve dağ yolu güzergahıdaki dikkasiz sürüşler...