Nedir kayıp giden elimizden?

Yaş kemale ermiş de kâmil olamamışsanız, yalnız ömür değildir kayıp giden.

Kayıp gidiyor elimizden kendiliğindenliğimiz, benliğimiz, çok zaman oldu kimseler Münir Ozkul'un oyunculuğu ile kişilik bulan film kahramanlarını aramıyor sinemalarda ne de Hulusi Kentmen'in, Fatma Girik'in, Aliye Rona'nın,Suphi Kaner’in Serpil Gül'ün.

Niye ama niye?

'Önce ekmekler bozuldu' demişti Oktay Akbal. Cumhur Deliceırmak saygıyla eğilerek Akbal'ın önünde, sanırım önce insanları bozdular diyor.

Önce insanları bozdular, ihtiyaçları ile ilgili kafasını karıştırdılar ve dayadılar alnına arzuları ihtiyaç yerine, zorla kabul ettirdiler.

Eskiden çok sık kullanılan bir kavram vardı 'kültür emperyalizmi' diye, artık hiç ama hiç kullanılmıyor.

Yok değildi hastalıklar vardı, arttı ama inandırıncalar bizi eski fırınların zararlı olduğuna ve endüstriyel fırınları dayadılar alnımıza, endüstriyel un geldi arkasından ve damak tadı kalmadı benliğimizde, Fransız ne satarsa ya da Amerikan onu yer olduk. Çok sürmedi Mülver içmeyi terk ettik ve karanfilli baharlı çayları da.

Kim ayıklaycaktı pirinci merciğmeği, yabancı olan bize çorbalar girdi mutfağımıza ve biz, biz olmaktan çıkmaya başkalaşmaya başladık.

Hayati sorunlarımıza da yabancı gözüyle, el gözüyle, emperyal gözlükle çare aramanın tek yol olduğunu dayattılar bize sözüm ona barış medyacılığı ile.

Yılmaz Güney, Umut filminde, Tuncel Kurtiz'le beraber yoksulluktan ve yoksunluktan çaresizleştirilmiş olmaktan dolayı define arıyordu Adana'nın ortalık yerinde.

Cem Yılmaz ABD'nin Nevada çöllerinde yüzüğünü arıyor Abdülhamit Han'ın, niye?

Sorasım var ' doktor bu ne' diye efendilerine Yeşilçam sinemasını hor görüp de Türkiye'de Hollywood sinemasına özenerek, Bollywood estetiğinin esaretini yaşayıp yaşatanlara.

 Bizim ve bizim kültürel tarihi bağlaşığımız, dostumuz, kardeşimiz, anamız olan Türkiye'nin  çok ciddi ya da az ciddi sorunlarına hiç ama hiç değinmeyen bir sanat ve edebiyat ortamına nasıl devrildi bizde ve Türkiye de sanat ve edebiyat ile uğraşanlar?

Doğal olan 1960'lardan 2000'lere evrilmesiydi sanat edebiyat ortamının, evrilmek yerine niye devrildi, hem de sanat ve edebiyatçılar eskiye kıyasla çok daha elverişli olanaklara kavuşmuşken?

Kimse, bu günlerde var olan ve iktidardan kaynaklanan baskıların eski dönemlerden kat kat fazla olduğu gerçeğine sığınmasın.

Sığınmasın çünkü sanat edebiyat, biraz da hatta çokca dayatılan gerçeklere karşı direnmekle olasıdır.

Dayatılan gerçeklere boyun eğilirse varılacak olan gün bu gündür ve nerdeyse yarın yoktur.

Gündelik hayatını insanlar kendi günlerine uyarlamalıdır ve kendileri biçmelidir kendi giyecekleri gömleği.

Gömleğinizi el terzisi dikerse, deli gömleği olur bu.