Eskiden coğrafya hocalarımız bize şöyle derlerdi:

            “Kıbrıs, depremlerden sarsıla sarsıla Türkiye’nin İskenderun körfezinden koptu ve bu hale geldi.”

            Dün meydana gelen 5.3 şiddetindeki deprem bana o sözleri hatırlattı.  Esasında bütün ülkelerin atlas marifetiyle incelenmesi sonucunda, hemen hemen tümünün daha büyük kara parçasından koptuğu görülür.  Amarika’nın çıkıntısı, Afrika kıtasının girintisi gibi bir benzeşme ve kopuş görüntüsü veriyor.

            Sanırım 1998 yazıydı...   Postahane arkasındaki ofisimde çalışırken, içeriye agresif bir adam girmişti.  İçeriye giren kişi, TMT’nin kurucularından Kemal Tanrısevdi idi.  Kendisini bana tanıttığında gerçekten mutlu olmuştum.  Onunla hep eski günleri ve mücadeleyi konuşmuştuk.  Tam kahvelerimizi içerken, birden ofisimdeki kitaplıktaki kitaplar patır patır devrilmeye, başımızın üstündeki avize de sallanmaya başlamıştı.  Tuhaf bir durumdu.

            Galiba hayatımda ilk kez bu kadar şiddetli bir depremle karşı karşıya kalıyordum ben şahsen.

            Kemal Tanrısevdi ise epeyce gerilmişti.

            “Galiba deprem oluyor” dediğimde, Kemal Tanrısevdi “Aman Osman Bey, depremin hiç şakası yok.  Hemen dışarıya çıkalım” deyince kendimizi dışarıya atmıştık.

            Atatürk Meydanı deprem nedeniyle insanlarla dolmuştu.  Eski evlendirme dairesinin minaresi hacıyatmaz gibi bir sağa, bir sola sallanıp duruyordu.  İşte o an, gerçekten depremin ciddiyetini kavramıştım.

            Kemal Tanrısevdi’ye, “Galiba minare yıkılacak” deyince daha da geri plana atmıştık kendimizi.

            Bereket versin ki minare yıkılmamış ve deprem sonlanmıştı.

            Bir de bizler henüz ilkokulda iken Baf’ta bir deprem olmuş ve pek çok ev yıkılmış, pek çok insan ölmüş ve yaralanmıştı. Kıbrıs Türkünün hayatında en ağır deprem o depremdir.

            Dünkü depremde bayağı sallanmıştık.  Hem de gümbürdeyerek gelen bir sarsıntı.  O an bizde yakın akrabalarımdan kişiler vardı.  İçimizde sadece birisi panik olmuştu.  Diğerleri ise korkulacak birşey olmadığını ifade ederek, depremin geçmesini beklemiştik. Kapıyı açtığımda bir sürü insan kendini sokağa atmıştı.

            Anımsadığım kadarı ile Kıbrıs, Akdeniz’deki deprem kuşağının hemen ucundadır. Yani olası bir fay kırılmasında Kıbrıs ağır yara almaz.

            Türkiye ise tam bir deprem kuşağının üzerindedir.  Ne kadar çok deprem olmuş Türkiye’de...

            Şu anda anımsadıklarım, Bartın, Yalova ve İstanbul’un bazı semtleridir.  Özellikle Yalova depremi bayağı hepimizde derin iz bırakmıştı.  O depremde pek çok insan ölmüş, pek çok insan da enkaz altından yaralı olarak kurtarılmıştı.

            Rahmetlik kebapçımız Saffet Anibal da Yalova’dan bir yazlık almış ve her yazın göbeğinde restorantını kapatıp oraya tatile giderdi. Yalova depremi olduğunda ilk aklıma gelen o olmuştu.  Aldığımız haber sevindiriciydi. Meğer Saffet Anibal’ın evi üçüncü kattaymış ve bina çöktüğünde  kendini zeminde bulmuş.  Hatta kendi dairesinden yürüyerek sokağa çıkmış.  Ya iki kat derinlğe çakılan diğer katlar ve o katlar arasında kalan canlar. Çok hazin bir durumdu.

            Son zamanlarda AKP’nin aldığı çok önemli bir karar var.  Eskiden üç kağıtçı müteahhitlerin yaptıkları riskli binalar yıkım listesine alınmış.

            Bu binalar niçin yıkılıyor İstanbul’da.  Yıkılıyor, çünkü üçkağıtçı müteahhitler, maliyeti düşürmek için hem betonun çimentosunu eksik koyarlar, hem de ince demir kullanırlar.  Bütün deprem ölümleri ondan meydana geliyor.  Lakin artık bu işi kökten çözme kararı almış AKP hükümeti ki, bu da insanlara güven veriyor.

            Bizim Kıbrıs mı?

            Hani derler ya, “Acının ve felaketin milliyeti yoktur” diye.  Kıbrıs’ta meydana gelen depremlerden hem Türkler, hem de Rumlar etkileniyorlar.

            İşin özünde şu vardır Kıbrıs açısından...

            Ta ingiliz zamanından bize kalan bir ahlaklı inşaat kültürü vardır.  Beton binalara bütün malzemeler tam ve kontrollu kullanılır.  O nedenle olası bir kuvvetli depremde Kıbrıs’taki bütün betonarme binaların yıkılma tehlikesi çok azdır.  Ayrıca bizde üç kağıt müteahhit de yoktur.

            İnsanları en çok korkutan şey, bir tsuami olayının yaşanmasıdır.  Hatırlarsınız herhalde tsunamiyi.  Uzak doğuda meydana gelen ilk tsunami, bütün sahil köy ve kasabalarını yutmuş ve pek çok insan hayatını kaybetmişti.

            Yine de “Biz Kıbrıslılar şanslı insanlarız” deriz. Şayet tropikal bir ülkede yaşasaydık, hem depremlere,hem de selli yağmurlara teslim olacak ve büyük felaketler yaşayacaktık.

            Allaha şükür ki dünkü depremden yara almadık ve huzur bulduk.  Çünkü binalarımız granit gibi sapasağlam ve insanı koruyucu özelliği taşırlar.  İnşallah başka depremler olmaz.  Gerek bizde, gerek Türkiye’de, gerekse bütün dünyada.

            Şunu bilmeliyiz ki doğal afetlerin hiç acıması yoktur.