Devlet bir toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için vardır.
Başka bir deyişle ihtiyaçtan doğar.
Bizimkisi de öyle olmuştur.
1974’den sonra gelişen ihtiyaçlar vir devlet kurma olayını gündeme getirmiştir.
İddamıza göre madem ki bir anlaşma olmuoyr, madem ki Rum tarafı önerileri sürekli reddediyor biz de devletimizi kurmalıyız.
Hatta daha ileri giderek ne demiştik.
Gün ola bir çözüm olursa geri dönüşün yollarını da kapatmadık; açık bıraktık.
Şimdiki soru ne bilir misiniz?
Bu kurduğumuz devlet bu halkın ihtiyaçlarını karşılayabiliyor mu?
Hemen söyleyelim ki ihtiyaç yalnız güvenlik değil.
İhtiyaçlar topyekün düzenin sürdürülebilmesidir.
Sosyal, ekonomik, mali tüm ihtiyaçların düz bir biçimde işlemesidir.
Bizde öyle mi?
Değil!
Halkın en basit günlük ihtiyaçlarını bile karşılayamıyoruz.
Bu ihtiyaçları karşılamak üzere kurduğumuz kurumlarımızı da ayakta tutamıyoruz.
Ya da bu kurumlara işlerlik kazandıramıyoruz.
Örnek mi istersiniz, sıralayalım.
Merkez Bankasından başlayalım.
Merkez Bankası dediğin kurumun uluslararası bir iddiası olur.
Yoğun ilişkiler Türkiye ile olabilir.
Ama özellikle bizim Merkez Bankamızın Londrada da bir muhabir bankası olur!
Benim hatırladığım kadarı ile bir zamanlar da öyle idi.
Gel gör ki zamanla dünya ile ilişkiler kesiliverdi.
Peki bundan halka ne diyebilirsiniz.
Biliyorsunuz Kıbrıs Türk halkının İngiliz sterlinine sempatisi var.
Bankalardaki hatırı sayılır sterlin mevduatları mevcut.
Emlak işleri bu para ile dönüyor.
Nisan ayı ortalarında bir duyuru geldi. Dendi ki tedavilerdeki iki tip 50’li sterlinlerden daha önce piyasaya sürülenler Nisan sonu itibarı ile kullanımdan kaldırılacak.
İyi de vatandaşın bu duyurudan haberi olmadı.
Veya haberi olmayanlar oldu.
İngiltere ise bu paraları ekim ayına kadar bankalarca alınabileceğini ilan etti.
Böyle olunca Rum tarafındaki bir banka duyurudan haberi olmayanlar için! bu paraları almaya ve İngiltere’deki muhabir bankası aracılığı ile vatandaşının paralarını kabul etmeye devam etti.
Bizim bankalar ve Merkez Bankamız ise vatandaşı kendi kaderi ile başbaşa bıraktı.
Onları Rum tarafının insafına bıraktı.
Şimdi soralım oldu mu? Olmadı.
Bugün oldu hala daha elinde sterlinlerle dolaşıp da çare bulamayan çok vatandaşımız var.
***
Evet mesele Merkez Bankası ile de bitmiyor.
Devlet olmak demek vatandaşa hizmet götürecek tüm kurumları da korumak ve yaşatmak demektir.
Biz hangi kurumlarımızı yaşatabildik ki!
ETİ’yi mi yaşatabildik?
Sanayi Holdingi mi yaşatabildik.
Saymakla bitmez.
Ama en son KTHY’nin de canına okuduk.
Geçen gün gazetelerde idi.
Heathrow havaalanında uçaklar için bir “slotun” fiyatı 25 milyon euro imiş.
Biz KTHY’e ait “slotu” bedavaya başkalarına bıraktık.
KTHY bu devlet için çok önemli idi.
Hani tanıtma edebiyatı var ya.
KTHY tanınmanın en önemli unsuru idi.
Onu da kendi elimiz ile katlettik.
Ne diyelim.
Yaşasın KKTC!...