Sosyal bilimler dediğimiz şeyler ne kadar bilimdir.

Bu soruyu ciddiye almayacak olanların sayısı ciddiye alacak olanlardan kat be kat fazla olsa da soru kendini sordurtmuştur.

Bilim adamları dedi ki, devlet kapitalizmle birlikte ortaya çıkmıştır.

İyi de devletlerin Başkanlarının, Başbakanlarının, hükümetlerinin meclislerinin görevlerinin nerdeyse tıpa tıp aynısını klânın, kabilenin, aşiretin şefi – reisi, derebeyliğin derebeyi benzeri yetkilere sahip olarak yapmaz mıydı.

Göbekli Tepe kalıntılarının tam da oraya ve o şekilde yapılmasına karar veren ve yaptıran güç neydi.

Adını ne istersek koyalım, devletlerin bu gün sahip oldukları kudrete güce otoriteye sahip bir güç yaptırmıştır Göbekli Tepe’yi de Mısır Piramitleri’ni de.

Kleopatra, Sezar neyin başı – başkanı reisi imparatoru Firavunu idi ki.

Reis demişken reislerin kabile ve aşiretler çağında kalmış bir unvan sanıyorduk değilmiş.

Vatandaşlar- yurttaşlar kendi seçtikleri birisine Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı değil de ‘ reis’ ünvanını sıfatını yakıştırıyorsa ola ki aşiret- klân- kabile mensupluğu,  yurttaş -  vatandaş olmaktan daha çok işlerine geliyordur.

Geçelim.

Sosyal bilimler insanların davranışlarını inceleyen ve saptamalar yapan bir bilim dalı ise.

Kaç insanın davranışı, şu ya da bu davranışı bütün insanlığı bağlayıcı olarak kabul edilebilir.

Beyninde fiziki, biyolojik eksiklik ya da bozukluk olan birisinin hastalığı teşhis hatta tedavi edilebilir ve fakat sanırım hiç kimse tıp biliminin bir sosyal bilim olduğunu iddia etmiyordur.

Tıp biliminden söz açmışken, tıpa dahil olduğu kabul edilen psikoloji- pisikiyatr vs den söz etmemek olmaz.

Freud’dan sonra giderek artan bir şekilde ciddiye alınan bu dal zamanımızda yükselen, yükseldikçe yükselen bir değer !! haline gelmiştir.

Her insanın farklı bir insan olduğu çıplak gerçeğini ve en az  bu gerçek kadar bir gerçek olan,  anne babaların da farklı insanlar olduğunu, herhangi bir annenin Salı günkü hali ile Çarşamba günkü hali,  bir babanın bir saat sonra başka bir davranışta bulunduğunu – bulunabileceği gerçeğini pas geçerek,  işlenen suçun kaynağını çocuklukta aramak bir hayli garip geliyor bana.

Su İngiltere’de yüz derecede kaynar,  Kongo’da da aynı derecede ve Sibirya’da da yüz derecede kaynar,  bu kanıtlanmış bir gerçektir bilimsel bir gerçektir ve fakat İngiliz çocuklarının, Kongolu çocukların, Sibiryalı çocukların sıcak ya da soğuk karşısında tepkilerinin aynı olduğunu kim söyleyebilir ki.

İngiltere’de 15 derece sıcak olarak kabul edilebilir ve fakat bir İngiliz Londra’dan  Nisan Mayıs aylarında kalkıp da Antalya’ya gelip denize girdiğinde Antalya’lılar onlar adına üşür. Niye Üşür.

Devletler insanlar toplu olarak yaşama aşamasına evrildiklerinde geliştirilmiş bir otorite biçemidir ve daha da geliştirilmeye çağdaşlaştırılmaya muhtaçtır